Kardeşler bir gün mutlaka buluşacak
Bir kardeşi olan insanın kardeşiyle sudan sebeplerden inatlaşma üzüntüsü nedir ki bir kardeşe sahip olamayanların yalnızlığının yanında? 65 yaşına geldiğinde bile bizlere ''Tek çocuk'' denilecek. Kardeşlerinizi sevin. Bu bölümde Ada ve Baran kardeşliğinin taçlandığı anlara şahit olduk, iyi ki de olduk. Son anda ani bir hamleyle iplerinden kurtulup kötü adamlara abanan Baran, Ada'nın sivri yanını unutmuş olsa gerek ki yaşananlar karşısında o bile dehşete düştü. Gerçi Ada'nın o silahı ateşleyeceğini kimse tahmin edemezdi. Fakat onun da korkuları Baran'ın başına bir şey geleceği endişesiyle zirveye ulaştı ve olanlar oldu. Annelerin fight team endamıyla sahneye giriş yapıp kötü adamları yere indirdikleri an benim favorim. ''Totolarına vurun totolarına'' diye bağırırken buldum kendimi! Kadınların gücü adına bir mesaj vermekse mesele, şüphesiz ki Karagül bunun en güzel örneğini sergiledi.



Aynı karında hayata tutunanların bölümüydü. Fikriye'yi ölümün kıyısından çekip alan Kadriye, Ada'yı sırtında taşıyan Baran ve kardeşi söz konusu olunca gözü iki kez kararan Oğuz. Bir de Sibel ve Ayşe durumu var elbette. Ayşe'nin konağı başına toplayıp ''Ben benim için canını vermeye hazır bu kadından utandım'' dedi ya hani, o an ince bir jiletle için için deştiler sanki böğrümüzü. Aynı ana-evlat kavuşmasını Baran ve Ebru'da da yaşamak istiyoruz artık. Hem de ne istemek! Eh bu duygusallığın üstüne bir tutam kaos baharatı ekmeli. Onu da kim yapar diye düşünmemize gerek kalmadan Özlem sahneye çıktı ve altın vuruşunu yaptı. Kendal sanki Sibel'in hayatını mini bir cehennem locasına çevirmemiş gibi esti gürledi. Bu konak kadınların eliyle başına yıkılacak Kendal, az bekle hele sen...

Narin bu sınavı geçecek mi?

Bir karakterin gelişimini izlemek dizilerde en sevdiğim unsur oluyor. Narin bu anlamda başarılı bir örnek. Acılarla ve hatalarla yoğruluyor, giderek daha da hızlı adımlarla yürüyor vicdanına. Onun tek yanlışı bir bebeğe, bir hayata, bir umuda tutunmuş olmak. Oğuz'un Narin'i atının terkisine atıp kaçırmasını hayal ediyorum. Bir de Ada kızımızın Baran'ı artık anlamasını hayal ediyorum ve o hayal daha kısa vadede gerçekleşecek gibi. Baran'ın suçu üstüne alması onu çok ama çok şaşırttı. Sanki ilk günden beri arkalarında gizli bir el gibi onları kollayan Baran değilmiş gibi. Sanki tüm bu yaşananların arasında bile sıcacık bir bakışla kardeşliklerine tutunarak ayakta kalmamışlar gibi. Baran annesine ne de güzel özetledi: ''Ana onlar benim kardeşim. Ada, Maya, Rüzgar... Hiçbirine bir şey olmasına izin vermem, veremem! Babamdan emanet onlar bana...''

Saruhan Hünel, Kenan rolüne çok yakıştı

Elbette hepimizin beklediği an geldi ve Kenan olanca ağırlığıyla Karagül'ün orta yerine girişini yaptı. Saruhan Hünel ne harika bir seçim! Duruşuyla ve tavrıyla daha şimdiden yepyeni bir soluk getirdi diziye. Kendal zıvanadan çıktı ve Ebru'ya kapıyı (sanki daha önce yapmamışçasına) gösterdi. O kapının iki adım ilerisinde potansiyel eceli olan Kenan'ın beklediğini bilmeden... Kenan, beni sinir hastası eden o masaj koltuğuna Kendal'ı gömer mi yoksa Kendal türlü oyunlarıyla yine işlerin içinden sıyrılır mı? Onu bunu bilmem ama hem bölüm sonu hem de yeni fragman gösteriyor ki Ebru ve Kenan arasında ortak bir Kendal nefretiyle beraber tazecik bir aşk da yeşerecek! Hele ki boynuna sükunet iğnesi saplanmış gibi doğa üstü bir soğukkanlılıkla hareket eden Ebru zalim Kendal'ın gırtlağına yapışacak hale gelmiş ya, değmeyin keyfime! Ne dersiniz, Ebru Şamverdi küllerinden doğar mı? Peki ya Kenan o küllerinden doğuşu Kendal'ın sonu olacak yangına çevirmez mi? Bekleyip birlikte göreceğiz...

Güzel günler.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER