Selam,
İkinci bölümü arkamızda bırakmışken, diziyi sevmeye çalışma sürecinde halen beraber miyiz sevgili izleyen? Birileri ya da birtakım şeyler için izlemeye değer gördüğümüz Kurşun’u birkaç hafta sonra da şans vermeye layık görecek miyiz dersin?
Açıkça söylemek gerekirse sağda solda okuduğum eleştirel yorumların bir kısmına katılmaya devam ediyorum; oyunculuklarla ilgili sıkıntılar olsun, hikayenin/zaman olgusunun izleyiciye geçirilemeyişi olsun, göz kanatan kıyafet ve dekor seçimleri olsun, beni diziden iten pek çok etken mevcut lâkin bir şeylerin yerine oturması için hâlâ biraz beklememiz gerektiğini düşünüyorum. O nedenle zamanında izlemeye ve yorum yazmaya devam, Kerem Deren’in kalemine pekâlâ inanıyorum.
Hah, bayılırız kurban fotoğraflarına ^^
Efendim, öncelikle söylemek isterim ki bölümü Fox TV’den canlı olarak izledim, bilgisayarın başına oturduğumda (evet evde televizyonum yok) saat 8’i 5 geçiyordu ve inanır mısınız, jeneriği bile kaçırmıştım. Kanalın dizileri özetsiz ve reklamsız şekilde, iki illa iki buçuk saat boyunca kesintisiz olarak gösterdiğini o akşam öğrendim. Bense bütün planlarımı reklam aralarında halletmem gereken işleri düşünerek yapmıştım. Sonuç olarak dizi reklam arası vermeyince tüm hazırlıklarını sinemada film izlemek için değil de çoğunlukla yerinden kalkmasına olanak sağlayacak yerli dizi izlemek için yapmış olan ben, yer yer diziyi bırakıp gitmek zorunda kaldım. Bu da bazı noktaları kaçırmama, nedenini nasılını anlayamadığım olayları baştan izlemek zorunda kalmama neden oldu. Sözün özü, bundan sonra diziyi yayından sonra internetten, durdurmanın keyfine vararak izleyeceğim, ne yapalım.
Göz kanatan Leyla kombinleri - I
Sonunda hangi yılda olduğumuzu tespit edebileceğimiz bazı göstergelere rastladık. Hatta bölüm böyle açıldı bile diyebiliriz sanırım. Önce Yılmaz Güney’in davasının başladığını duyduk, sonra Kıbrıs Barış Harekatı’ndan ve akabinde Türk Donanma Vakfı’nın Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin o akşam oynanacağından bahsedildiğini izledik. Anlıyoruz ki 1974 yılındayız, muhtıradan sonra; Türk siyaseti bütün toplumsal hayata bir şekilde sirayet ediyor.
Bu noktada yüzümde buruk gülümsemeler yaratan Sevgi Soysal (Sabuncu) ve 1968’de yayımlanan kitabı Tante Rosa’yı da görmezden gelmek istemiyorum. Hakkında halen türlü şüpheler duyduğum, karakterine henüz ısınamadığım ve sahnelerini burun kıvırarak izlediğim Orhan Atmaca’nın Leyla Devrim’i mutfağa çekerek birkaç yüreklendirici sözle birlikte bahsi geçen kitabı kendisine armağan etmesi tabii karaktere artı puan kazandırdı. Bravo Orhan, şimdi elindeki diğer tüm kurmaca metinleri de Leyla’ya bırak ve gidip Türkiye’de hukuk nasıl işliyor onu öğren. (Bu arada Sevgi Soysal’ın daha sonra soyadını alacağı kocası da Mümtaz Soysal, şimdi yazarken aklıma geldi de iyi espri çıkarmış buradan zira kendisi Türkiye’nin en meşhur anayasa profesörlerinden birisi. Orhancım rica ediyorum bak, sulh ceza mahkemesi ayrıntısı benim bile yüzümü ekşitti.)
Sevgi adında genç bir yazar, bana seni hatırlattı.
Şaka bir yana, adalet dizisi çekiyorsanız hukukçu olmayan ben ve benim gibi izleyicilerin bile gözüne batacak ciddi hatalardan kaçınmalısınız, dizinin danışmanı kim merak ettim, çünkü malum ortamlarda bu işe talip olan birtakım insanlara dahi rastladım, random gülüş. Bunların dışında, dizinin temposunun yükselmesi, hikayenin hızlanması güzel. Sanırım dizinin konusu itibariyle daha da süratlenmesi gerekiyor fakat prime time’da iki saatlik bir iş için bu tempo beklenenin de üstünde, o nedenle çok yorum yapamayacağım. Zaten bölümü de öyle bölük pörçük izledim ki, bir noktada ikincil karakter isimleri bile karışmaya başladı. Hasan kimdi, Serdar kimdi, Filiz kimdi, hangi yalı kimin eviydi, bu Feraye ve Paris ikilisi ne ayaktı, ciğerim ne demekti diye düşünürken Leyla’nın peşine düşülmüş, herkes dedektif kesilmiş, Gülce kaçırılmış, ortaya bir de çocuk çıkmış, iyiler kötülerin elinden saçma sapan yöntemlerle kurtulmayı başarmış, bir bakmışız Orhan’la Leyla anlamlı sarılmalara başlamış, kitaplar hediye edilmiş, falan filan…
Sahnede güzel bir kadın varsa, mutlaka bir yerlerde bir aşığı vardır.
Tüm bu silsileler içinde finale giderken bir de patlamak üzere olan silah gördük. Hikaye devamını merak ettiriyor mu bilmiyorum ama dizi ilerleyecekse kendi kemik kitlesini bir an önce oluşturmalı diye düşünüyorum.
Haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle..