Biz (sürekli birbirini yiyen) büyük bir aileyiz!

Kertenkele bu hafta Survivor’ın ele geçirdiği Cumartesi akşamında reyting olarak çok zorlandı. Survivor ve özetinin ardından ancak üçüncü sırada yer alabildi. Buna rağmen genel olarak iyi bir bölüm geçirdiğimizi söyleyebilirim. Geçtiğimiz bölümlerde şikayet ettiğimiz şeylerin neredeyse hiçbirini görmedik bu bölüm. Cumartesi günü bir davete katılmam gerektiği için bu bölümü Kertenkele’nin resmi YouTube kanalından izledim. İyi ki de öyle yapmışım, bütün bölümü iki kat hızlı izledim. Ona rağmen yavaş ilerliyordu. Bir yerden sonra normal hıza döndüğümde sanki dizinin orijinali ağır çekimmiş gibi geldi. Gerçekten de, oyuncular bile çok yavaş konuşuyor. Uzun uzun bakışma sahneleri ise iki kat hızlı izlerken bile uzun geliyor. İşte bunlar hep, her hafta iki koca saatlik senaryo ve oyunculuk çıkarmak zorunda olan sektörün getirdiği sorunlar. Bu problem yüzünden dizinin montajında da (editing) sıkıntılar oluyor zaman zaman. Bu hafta Şevket’in Ünsal ve Ferruh’tan ayrılırken ard arda iki kere “bana müsaade” demiş olması gözden kaçan bir montaj hatası gibi duruyor. Ekipler ne kadar özveriyle çalışırlarsa çalışsınlar, bu kadar büyük prodüksiyonları her hafta mükemmel bir kalitede çıkarmak mümkün değil.

Dizinin hep eleştirdiğim gam yükünün geçen bölüm iyileştiğini söylemiştim. Bu bölüm iyice minimuma indi. Cumartesi akşamı için keyifli bir dizi olma yolunda bu önemli adımın atılmış olması mutluluk verici.

Gelelim bölüm içinde dikkat çeken noktalara. Bu bölüm malikanede Melis’in kızıştırdığı bir tartışma ile başladı. On dakika boyunca Hale’nin kendisinin hamile olduğunu söyleyememesi ayrı, “biz büyük bir aileyiz” diyen Ekrem beyin Kertenkele’yi o kadar suçladıktan, bağırıp çağırdıktan sonra özür bile dilememesi ayrı saç baş yoldurdu. Mezhebi de kendisi kadar büyük bir aile herhalde, gerçek ortaya çıkınca kimse gidip de “Ziya hocadan özür dileyelim” demedi. Oysa daha önce Çağatay’ın hazırladığı köylü eş ve çocuk kumpasında herkes Ziya hocadan özür dilemişti. Ekrem beye bu mevzu yüzünden sıfır verdim. Galeyana gelip en ufak şeyde suçlaması çok saçma.

Bu kadar kıskançlık da fazla artık. Burada "Bakma bana öyle!" diye çıkışına bayıldım Zehra'nın!

Kertenkele’yi kıskanmadığını iddia eden Zehra’nın, Kertenkele ve Seval’i yan yana görünce dayanamaması çok hoşuma gidiyor. Fakat şimdiye kadar kimsenin peşinden koşmadığını iddia eden Zehra’nın, sırf torbalarını taşıdı diye Kertenkele’ye demediğini bırakmaması hoş olmadı. Böyle laflar kolay unutulmaz bir ilişkide, hep kırk kalır kalpler.

Semih’in Kertenkele’nin Kara Faruk olduğunu anlaması hoş bir detaydı. Kovalama sahnesinde ise oldukça güldüm. Yarım aklıyla koskoca Kertenkele’yi tuzağa düşüreceğini sandı ama Kertenkele eski arkadaşı Tilki’nin de (maşallah dizi mi Ezop fablı mı belli değil) yardımıyla bu kumpastan kurtulmayı başardı. Burada biraz daha olay olur diye bekliyordum fakat Sevinç’in Hale’yi arayıp delirtmesine bağlandı konu. Sevinç’e uyuz oluyorum; yuva yıkanın yuvası olmaz derler. Çocuk bekledikleri bir noktada Ünsal’ı ayartmaya çalışması hiç yakışmıyor.

Ağlama Zehra, beni de ağlatacaksın :'(

Geçen haftaki yazımda eleştirdiğim bir nokta da Kertenkele’nin Hicabi’ye davranış biçimiydi. Bu hafta Hicabi’yi terslemediği için memnunum. Hele şu, “hayırdır Hicabi, x mi yaptın?” ile başlayan cümleleri de değiştirse çok iyi olacak. Nur yüzlü Hicabi’ye ayıp oluyor :)

Önceki bölümde kumarhanede Şevket’i alıkoyan mafyatik karakteri bu bölüm Kenan’ın yanında gördük. Eski patronunun yanından ayrılıp Kenan’ın yanına girmiş ve Namık’ın yeni partneri olmuş. Oyuncunun adını bulamadım fakat hakkını teslim etmeliyim, Doğu ağzını çok iyi icra ediyor, çok iyi bir karakter oyuncusu olmuş.

Bu bölümde Azmi Bulut’un yine cemaate ulaşma çabalarına tanık olduk. Üçüncü kez (!) cenaze arabası çarpmasıyla gına getirten bu bölümde en çok güldüren şey Azmi Bulut’un Ünsal’ın komiser olduğuna inanmamasıydı, çok sevdim.

Prodüksiyonla ilgili dikkatimi çeken bir durum da Selin ve Zehra’nın ofislerinin değişmesiydi. Normalde ofis binası olarak Kuruçeşme Arena’nın karşısındaki efsane bina kullanılıyordu çekimlerde. Bu bölümde ise nedense Zehra ve Selin bu binadan bir önceki binanın (yanılmıyorsam Mojito) kapısında duruyorlardı. Umarım yine bir mekan problemi yaşanmıyordur. Burada Selin Levent’ten çiçek alırken şapşal dedi ve yeşil ışık yaktığını gösterdi. Dizilerde bir kadın bir erkeğe şapşal diyorsa gönlünü kaptırmış oluyor çoktan. Artık Levent’in seviyesini koruduğu bölümler görmeyi diliyoruz bu ilişki ilerlerken.

Hale’nin dengesizliği hamile oluşundan mı kaynaklanıyor acaba? Ne güzel dönmüştü evine, sevinmiştik. Sonra Ünsal Kertenkele’nin peşine düştü diye tası tarağı toplayıp dedesinin yanına döndü yine. Hevesi de kursağımızda kaldı. Oysa Hale Ünsal’dan sadece tek bir şart istemişti, Sevinç’i karakoldan göndermesi. Kertenkele ile ilgili hiçbir şey söylememişti ki! Üstelik Ünsal o kadar bebek alışverişi yaptıktan sonra Hale’nin tekrar terk etmesi… olmadı.

Ziya hocanın vaazları genellikle iyi metinler içeriyor. İki bölüm önce nahoş sahneler olduğunu yazmıştım kadınlara karşı. Senaristler bu bölümde toparlamışlar, vaazın konusu kadına karşı şiddetti. Umarım bu tarz şeyleri tekrar tekrar dile getirmek toplumda olumlu bir etki yaratıyordur. Bu bir sosyal sorumluluk projesi gibi. Bu açıdan tebrik ve teşekkürlerimi iletiyorum dizi ekibine.

Geçen bölümde Kertenkele - Betül ekseninde hiçbir şey olmamıştı. Bu bölümde de ufak bir sahne ile değinildi. Kertenkele “hayatına giremem, beni çocukluğumdaki gibi hatırla” dedi içinden kardeşi için. Bu sözlerden, kardeşine asla açılmayacağını anlıyoruz. Eğer bir gün üzerindeki hırsız etiketini çıkarabilirse açılacaktır kardeşine. Üzüldüm, keşke kavuşsalardı birbirlerine. Betül gerçekten abi acısı çekmeyi hak etmiyor.

Torununu bu kadar çok seven birinin böyle bir kumpas kurması akıl alır gibi değil!

Kenan ile Ekrem beyin kurdukları kumpas ağızlarda çok kekremsi bir tat bıraktı. Zavallı Zehra korkudan tir tir titriyordu. Kertenkele de iyi ki itiraf etti Zehra’yı sevmediğini, bu seviyesizlik karşısında daha fazla dayanmadı ve çekti gitti. Oh olsun diyorum Ekrem beye. Henüz özür bile dilememişken Kertenkele’den, nasıl böyle bir şeye kalkışır?

Deli Kenan’ın bu sahnedeki tiradında atıfta bulunduğu şarkıları sizin için araştırdım. Buyrun efendim, dinleyin.

İşler Zehra - Ziya cephesinde acayip karıştı. Nasıl toparlanacak bilmiyorum ama önümüzdeki bölümün sonuna toparlanacaktır diye düşünüyorum. Ünsal Hale’nin, Levent Selin’in, Melis Semih’in, Tülin Ferruh’un peşinde telef olacak gelecek bölüm. Keşke sevenler birbirine kavuşsa da, rahat etsek birazcık. Semih bu çapsızlıkla hiçbir şey olamasın mümkünse tabii.

Sezgin’in hâlâ pek bir numarasını göremedik. Gelecek bölüm işe yarayan bir Sezgin görmeyi umut ediyorum. Gelecek hafta aynı gün ve saatte buluşana dek esen kalın efendim.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER