Vatanseverlik feragat işidir*
Vatanımız için nelerden feragat edebiliriz? Feda edebileceğimizi düşündüğünüz şeyleri gerçekten feda edebilir miyiz? Ailemizden, küçücük çocuğumuzdan vazgeçebilir miyiz? Çok zor… Çocuğunun senden nefret ettiğini bilmek, onu uzaktan izlemek, evlendiği gün bile yanında olamamak… Çocuğum yokken bile ağır geliyor bana. Agah’ın göze alabildiklerini düşününce yapılacak tek şey şükran sunmak…

Yavuz’un babasına bir anda sarılması, baba demesi… Başka bir dizi olsa çok yavan gelirdi. Onca senenin yalnızlığını ne kadar kolay unuttuğunu sorgulardım. Agah istihbaratçı olmasına rağmen Yavuz asker olmasaydı bunu yine sorgulamak gerekirdi. Yavuz önce bir asker olarak babasını anladı. Oğul olarak da affetti. Bir anda baba demesini, sarılmasını beklemiyordum. Fakat bundan rahatsız olmadım. Bir askerin vatanını her şeyin önüne koyduğunu çok güzel anlatan bir sahneydi. Yarın öbür gün Yavuz'a da böyle bir görev verilse kabul edecektir. Biraz da bu sebeple babasını anlaması çok normal aslında…



Agah'ın daha detaylı bir konuşma yapmasını bekliyordum. Geçen hafta anlatacağı masalı heyecanla beklediğimi yazmıştım. Söz hiçbir zaman detaylarda boğulan bir dizi olmadığı için yine birçok şey anlatılmadı. Agah nasıl girdi bu işlere? Yavuz’un annesi neyi, ne kadar ve ne zamandır biliyordu mesela? Zamanla bu sorular cevaplanır belki. Yalnız Agah “karımı öldürürlerse ortaya çıkarım” diye düşündüler dediğinde çok kötü oldum. Karısının katillerinin yıllarca yüzüne bakmasının ve vatan görevi için harekete geçememenin bir tarifini yapamıyorum. Allah böyle kahramanlarımızdan razı olsun.

Agah hep yanındayım dediğinde flashback sahnesi olmalıydı. Daha sonra nikahta çektiği fotoğrafları gösterdiğinde memnun oldum. Yavuz’un gülümsemesini, babasını bu kadar geç bulmuşken kaybetmek istemeyen küçük çocuğu çok sevdim. Kaybettikleri yılları telafi etmeliler. Elbette Agah'ın dediği gibi “çok fazla görüşmemeleri” gerekiyor. Yine de kaçak göçek devam etmeli. Mümkünse her seferinde yakalanmasınlar. Ön izleme çok fenaydı. Yavuz baba dayağı yemiş olacak resmen.



Tim son zamanlarda yaşadıklarının etkisi ile askerlikten uzaklaşmaya başlamıştı. Yaşadıklarının acısını hukuktan saparak çıkarmaya çalışanlar, emir komuta zincirini sallamayanlar… Bu olaylar tim olma duygusunu da askerlik duygusunu da köreltiyor. Keşanlı’nın dediği gibi “asker dopingi aldılar”. Bordo bereli eğitiminin hızlandırılmış halini izlemiş gibi olduk. İlk sezonda eğitim sahneleri vardı. Devamı gelmeli. Dövüş eğitimleri gibi…

Bizimkilerin Agah'ın ajan olduğunu öğrendikten sonra verdikleri tepkiler efsaneydi. Keşanlı’nın “Agah terörist çıksaydı genetiğe olan inancımı kaybedecektim” demesi mesela… Yavuz’un babasıyla gururlanması ama kasım kasım kasılacak bir tip olmadığı için ifadesiz tutmaya çalıştığı yüzü de, askerlerin komutanlarının delirmediğini bilmesi de iyi oldu. Öteki türlü niye gitti, niye geldi düşüncesi oluşacaktı.



Dizide PÖH, JÖH gibi birimlere yer verilmesi güzel oluyor. Özellikle aralarında çatışma varmış gibi göstermemeleri… Bütün birimler canını ortaya koyup bu vatanı savunuyorlar sonuçta. Başkomiserin “ben askeri yalnız bırakmam” diyerek Keşanlı ile içeri dalması güzel bir dayanışma örneği olmuş. Hafız ile Erdem’in konuştuğu sahnede Erdem büyük pot kırdı. “Yavuz’un omuzlarında çok yük” var dediği adam da neler yaşadı sonuçta. Bazı şeyleri unutmamak, dikkatli konuşmak gerekiyor. Hafız’a da kendi karısını vurdurdular. Yavuz'a anlayış gösterip Hafız’a o lafı etmesi hiç olmadı. Hafız’ın yaşadıkları en zoruydu. Çünkü Yavuz babasını vururken terörist sanıyordu. Hafız aşık olduğu kadını öldürdü. Bunu yapması için tuzağa düşürüldü. 

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER