Sözün
bittiği yerdeyim gerçekten. Mahir asla katil olmaz diyordum. Asla bile bile
birinin canını almaz. Annesini, yeğenini öldüren adam karşısın geçip de “ben
yaptım, ben öldürdüm” demeseydi, yine de yapmazdı. Ama Mahir de bir insan. Onun
da sınırları var. Üstelik de sırf o sınırları zorlamak için üzerine giden hiç
tanımadığı bir düşmanı var. O düşmanı bulmak için edindiği başka düşmanları
var. Almayı kafaya koyduğu bir intikamı var. Korumak zorunda olduğu sevdikleri
var. Var da var.
Mahir silahı
çekti, adamı vurdu. Adam öldü mü, ölmedi mi, bunu da önümüzdeki bölümde
göreceğiz. Ama biz şimdi bu bölümle ilgilenelim.
Son duanı et lan!
Heyecan ve
aksiyon dozu yüksek bir bölüm izledik. Bölümü Sarı Cemal’in vurulmasıyla açtık;
onu vuran Cemal’in vurulmasıyla kapattık. Arada bombalar patladı. Koskoca
İstanbul İl Emniyet Müdürü suikasta kurban gitti. Bir bölümde üç can öldürüldü.
Nereden baksan hepsinin müsebbibi Bakan Bey ve kendisi pişkin pişkin kızına
kolundaki yaranın hesabını soruyor. Adama sormazlar mı, "o attığın taşlar bir gün
sekip sana dönmez mi sanıyorsun?" diye. Oğlun senin yüzünden öldü. Bunu bildiğin halde
daha ne için uğraşıyorsun? Sahi ne için uğraşıyor bu adam? Aynı evde oturmaya
devam ediyor, karıyı da değişmedi gördüğümüz kadarıyla, bir tane kızı var onun da
parada pulda gözü yok. Yazıktır valla bu kadar insanın günahına bir hiç uğruna
girilmez. Adamın yaptığı şey her türlü yanlış biliyorum ama hani bir laf
vardır, bari attığın taş ürküttüğün kurbağaya değse.
Onu cezalandırmayın beni cezalandırın Mehmet Saim Bey. Onun bir suçu yok. Ona kızmayın bana kızın Mehmet Saim Bey.
-Kızım bak, bu senin baban var ya öyle böyle bir baba değil! Her şeyi yapar bak, dikkatli olun.-Ne diyorsun anne ya!
Feride’nin
bir babasına bir de Mahir’e zaafı var. Bunu biliyoruz. Babası ağır psikopat bir
herif, bunu da biliyoruz. Ama biz biliyoruz. Feride bilmiyor ki. Yani Feride’nin
babasına karşı biraz daha dirayetli durması gerekmez mi? Sonuçta sert de olsa
normal bir baba Feride’ye göre. En fazla ne yapabilir ki? Kızının sevdiği adamı
ortadan kaldırmak için düğün arabalarına bomba koyacak değil ya! Yalnız Kerime
Hanım bu defa göze giren bir davranışta bulundu. Tebrik etmek gerek kendisini.
Nedir bu
babaların bize ettiği? Mehmet Saim için zaten “olmaz olsun öyle baba!” diyoruz.
Peki, ya Nazif Babam, o mükemmel insan neden öyle bir şey yaptırdınız? Kendi
unuttu, Songül unuttu da ben unutamadım ya o tokadı. Asla Nazif Babama kötü bir
şey söylemek istemem. Zaten Nazif Babamı bu kadar çok sevmesem çoktan
unutmuştum. Sırf Feride’nin ve karanfilli çayın hatırına bu bölüm unutmuş gibi
yapacağım. Ne çok seviyorum ikisinin karşılıklı olduğu sahneleri. Feride’nin
kendi babasıyla ilgili öğreneceği gerçekler ve içinde olacağı ruh hali ile
ilgili tek tesellim Mahir’in ve Nazif Babanın onu sevgiyle sarmalayacak
olmaları.
Alev! Aman dikkat et yakmasın Necdet.
Necdet
karakteri bu sezon pek ön planda değildi. Bu bölüm Feride’nin yanına yanaşmak
suretiyle dokuz kusurlu hareketten birini gerçekleştirmiş oldu. İlk zamanlardan
beri dizinin en şanslı karakteri Necdet’ti. Her olayda Necdet’in ekmeğine yağ
sürülüyordu. Turgut sayesinde Mahir’le Ayten’i ayırıp, Ayten’i kendine eş
yaptı. Yine Turgut sayesinde hamamcılıktan, gazino patronluğuna terfi etti.
Hatta bir ara yalıda bile oturdu. Ama kendisi sanırım gariban büyümenin verdiği
alışkanlıkla eline geçen şansları birer birer tepti ve şimdi böyle el elde baş
başta kalakaldı. Ne Sultanım dediği Ayten ne de kardeşi Osman yanındalar. Ayten
bir yıldız olma yolunda. Yalnız Necdet’e hak vermek gerekir ki bu dünyada kimse
bir çıkarı olmadan öyle büyük iyilikler yapmaz. Necdet’i postalasa bile o
sözünü kulak arkası etmezse kendi hayrına olur.
Sen burada kalıyorsun kızım. Ne o öyle kuyruğum gibi hep peşimdesin.
Mahir birini
vurdu. Ölür mü, ölmez mi bilemiyoruz ama Mahir’e vurulan biri daha var. Hem de
gözü kara ama Mahir’den farklı olarak yüreği de kara bir kadın, Belgin. Gerçi
Mahir’le karşılaşana kadar kalbinin yerini bilmiyordu bile. Yazık öğrendiğinde
kalbinin karalığına isyan edecek. Önce Feride’ye isyan edecek tabi. Çünkü Mahir
Feride’yi sevdiği için kendisiyle olamıyor diye düşünecek. Amma velakin Mahir’in
de söylediği gibi hayatında Feride olmasa dahi Belgin’le yan yana dahi
düşünülemez. He ama bu demek değil ki Belgin Mahir’i sevmeyecek; onunla olmak
için her şeyi göze almayacak. Ne demiş Nazif Babamız “en çok sevdaya duyulan
umuttan vazgeçilmezmiş.”
Feride endişe etmekte çok haklısın çünkü yine çok üzüleceksin.
Önceki
bölümlerden birinde, Mahir ve Feride yine karakolda buluşmak durumunda kaldıklarında,
Mahir Feride’ye “kavgalardan, sitemlerden, mahkemelerden, hâkimlerden,
kabadayılardan gene Mahir’le Feride kavuşamadı” demişti. Bu bölüm de tam öyle
oldu diyebiliriz. Mahir, gözaltına alınır Feride karakola gider. Tam evde
sarılırlar, ev taşlanır Feride’nin ödü kopar. Feride’ye de yazık iki gün üst
üste aynı korkuyu yaşadı. Neyse ki bu defa yanında Mahir vardı da onu
sakinleştirebildi.
Karadayı
öyle bir dizi ki benim için; güzel şeyler olacak umuduyla, bu kadar beladan
nasıl kurtulacaklar endişesi içimde savaş veriyor resmen. Hep umudu
kazandırıyorum ama endişe etmeyi de bir türlü bırakamıyorum. Bölüm sonrasında senaristlerimiz
ısrarla önümüzdeki bölümü bekleyin, şaşkınlıktan küçük dilinizi yutacaksınız
dediler. Bekleyelim bakalım, işimiz ne?