Aksiyonu ve duygusu yüksek bir bölümle karşıladı bizi yeni senaristimiz. Bütün bölümü nefesimi tutarak izledim desem yeridir. Öyle ki, tekrar izlerken bile heyecanla tepki veriyordum önümdeki ekrana; bu yazı bu kadar geciktiyse biraz da bu güzel sahneleri izlemeye doyamamam yüzünden. Yavaşlıktan şikayet ediyordum biliyorsunuz, dolayısıyla hikâyenin hız kazanmasından, bu koşturmacadan, bu soluk soluğa kalmalardan son derece mutluyum.
 
Ferhat'ın aralık olan her kapıdan silahını uzatma, hareket eden her şeye ateş etme potansiyeli taşıması ciddi bir sorun. Bu sorundan zamanla kurtulacağız derken iş Aslı'yı da silahlandırmaya varacak diye korkuyorum. Gerçi daha silahla ilk temasında bu işlere uygun olmadığını gösterdi Aslı, ama can pazarında insanın içinden nasıl biri çıkar bilinmez. Aman diyeyim.
 
Ebru da bu işlerin insanı değil, o kadar ki, nasıl cerrah olduğundan şüphe etmeye başladım. Bir insan gizlice girdiği bir odanın kapısını kapatmaz mı? Gizli işler çevirecekken telefonunu tamamen sessize almaz mı? Yok, Ebru Hanım illâ yakalanacak, illâ bir açık verecek. Namık, yanına yanaşamazlar diye düşünüyor olmalı, Cüneyt kendi derdinde, yine bir tek Ferhat işkillendi, bir tek o çözdü durumu. Ebru'nun parfümü buram buram kokmasa, Aslı'nın saçında yaprak bulmasa da çözerdi.
 
Şahin'in düşmanlığından emin olunca onun ilk planını da çökertmeyi başardı zaten Ferhat. Tek bir şey aklıma yatmıyor bu kadar olay içinde. Ferhat Aslı'yı da alıp İhtiyar'ın yanına gitti ve telefon açıp bunu hiç güvenmediği Cüneyt'e anlattı ama has adamı Dilsiz'e anlatmadı mı? Bu nasıl olabilir?
 
 
Namık'ın Şahin'in önüne Aslı'yı atmak istemesi ilk bakışta mantıklı: hem tehlikeli bir tanıktan kurtulacak, hem bunu yaparken elini kirletmeyecek, hem de Aslı'ya bulaşıp Ferhat'ın hedefi olmayacak. Fakat bazı sorunlar var: Aslı'nın ortadan kalkmasıyla Şahin meselesi bitmeyecek. Ve ne olursa olsun düşmana karşı bir kayıp verilmiş olunacak. Ben bunları düşünürken Şahin durumu anladı ve hedefi değiştirdi neyse ki. Böylece Namık'ın kendince akıllı hamlesi elinde patlamış oldu. Aslı'yı önüne atmaktan çekinmediğin adam senin oğlunu hedef aldı, şimdi bir kere daha düşün bakalım Namık Emirhan!
 
Namık'ın endişelenip korumak istediği herkesi yakınına toplamak istemesi ve bu nedenle İdil'i eve getirmesi iyi fikir. O ev ne kadar karışırsa biz o kadar keyifleniriz diye düşünüyorum. Öte yandan, bu yakınlığa Yeter ve Handan'ın sevinmeleri için de bir sebep var. Siz bebekten kurtulmak istemiyor muydunuz, bir punduna getirip itiverin İdil'i merdivenden aşağı, siz sağ ben selamet. Gerisini Namık düşünsün.
 
Safiye de gerçek yüzünü göstermek için aile cüzdanını eline almayı bekleyenlerdenmiş meğer. İmzayı atar atmaz o saf kadın gitti, Yeter'e bile kök söktüreceğinin sinyallerini veren dişli bir kadın geldi. Evdeki Handan-Yeter atışmalarından o kadar sıkılıyorum ki, onları geri plana atacak ya da ortak düşmana karşı yan yana saf tutmalarını sağlayacak her şeyi buyur edebilirim o eve.
 
Yönetmen, evladım, bu kadın susmuyor, sahneyi bitir de kurtulalım.
 
Cüneyt'in bir adım atmamaktaki ısrarı ve hatta bebeğin Abidin'in nüfusuna geçecek olmasından bile rahatsızlık duymayışı giderek daha ilginç geliyor bana. Doğumu ürkek gözlerle izlemesi, bebekle ilgilenmesi ve Vildan'a yüz vermemesi Gülsüm'e karşı boş olmadığına ikna edebilir beni, ama yine de bu hareketsizliğe anlam veremiyorum. Namık'la derdi her neyse bir an önce o konunun açılması lazım, yoksa Gülsüm'ün sürekli aynı şeyleri söyleyip ağladığı, Cüneyt'in de ortalıkta boş boş dolaştığı sahneleri izlemeye daha fazla devam edemeyiz.
 
Adı geçmişken söylemeden geçmeyeyim, Vildan'ın Sue Ellen halleri her geçen gün daha komik oluyor. Elinde kahve süsü verilmiş içki bardağı, hiç mola vermeksizin zıkkımlanırken ona buna laf sokmaya çalışması, gerginlik yaratması ve sonra da ilgisizlikten yakınması bir karakterden çok bir karikatüre benziyor. Umarım gerçekten başka biri olmayı dener de o mücadelenin zorluklarını ve başka biri olmanın yollarını gösterir bize.


 
Ebru ve Cem'in damdan düşer gibi yakınlaşmaya başlaması ilginç. Yine de, ikisini de sevmediğim ve hikâyedeki sorulara yanıt bulabilecek kapasitede olmadıklarını düşündüğüm için Aslı'yla değil birbirleriyle ilgilenmelerini tercih ederim. İkisinde de bu yakınlaşmayı daha ileri taşıyacak adımı atma potansiyeli görmüyorum aslında, ama Aslı'nın gazıyla falan olabilir bir şeyler. Denemeliler.

Yiğit'in bir noktada Suna ile arasının açılmasını bekliyordum, ailesi nedeniyle, ama bu kadar çabuk değil. Her ne kadar kendisini bu davanın bir tarafı olarak görse de Yiğit bu hikâyenin önemli bir parçası değil, olması gerekenden çok daha dışarıda duruyor henüz. Suna ile sorunlar şimdiden başlarsa o evlilik bunca acının içinden nasıl geçer bilemedim.
 

Şahin's list

Diziye yeni bir kötü adam girmesi, hem aksiyon dozunun artması hem de ortak bir düşmana karşı Aslı ile Ferhat'ı yakınlaştırması açısından çok doğru bir adım. Ama Şahin'in her sahnesinin alt metninde "kötüyüm ben kötüyüm" şarkısı çaldı zihnimde, çok fazla vurgulanmış, çok karikatürize bir kötülük olmuş Şahin'inki. Bir de sürekli kendi kendine konuşup ne yapacağını söylemesi çok yapaydı. Neden kötü bir adam yapacağı kötülükleri durduk yere yüksek sesle tekrarlasın ki kendi kendine? Bu tür sahneler derdini çok kolay anlatır ama seyirciyi de aynı kolaylıkla sahnenin dışına iter. Anlatının selameti açısından çözülmesi oldukça zor bir sorundur bu ve bir an önce çözülmesi gerekir.
 
Dizinin sosuna bol aksiyon katılmış, tabağın dört köşesine de aşk serpilmiş yeni senaristle birlikte. Ebru ve Cem'in tuhaf yakınlaşması, Dilsiz'in Hülya ile diyaloga girmesi, İdil ve Namık'ın göz göze diz dize oturuşları kanımı kaynattı benim de. Bölüm 140 dakika civarındaymış, bir saat daha uzun olsa gıkım çıkmadan izlerdim. Evet, yerli dizi yersiz uzun, evet bunun anlamı insanüstü koşullarda çalışan onlarca insan ve hem kısa hem uzun vadede insan sağlığına ve sektöre ciddi zararları var bu durumun; ama ortaya öyle şeyler çıkıyor ki, insanın bu uzunluğa alkış tutası geliyor. Yetmiyor, hafta boyunca tekrar tekrar izlemek de fazla gelmiyor. Elinize sağlık, ne diyeyim.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER