Biri seni sırtından bıçaklayacak, hem de çok sevdiğin biri..
Kötü kalpli Kraliçe'nin kötü kalpli Avcı'sı gibisin Faruk...
"Neyin hesabını veriyorum?" dedi Süreyya ve Dilara ile geceye aktı. Bu aşamada ilk tavsiyemi "Allah arkadaşın da hayırlısını versin" adlı eserden vereceğim. Gerçek hayatta vardır böyle arkadaşlar. Üstelik "sıkı" dostturlar. İyidir, hoştur, candır.Lakin bir küçük defoları vardır; sizi can kulağıyla dinlemezler. Derdinizi tasanızı da, neşenizi de yarım kulak dinler, yetmezmiş gibi konuya dahil olur akıl verirler. Aslında derdinizi hatırlamaz, sizi pek anlamazlar. Ancak bütün bunları yaparken o kadar maharetlidirler ki "Hep beni konuşuyoruz" dersiniz, buna inanır, vicdan azabı çekersiniz. Dilara da bu tip kızlardan biri. Süreyya'nın sıkı dostu ama ona en çok zarar verenler listesinin de önde gideni. Haksızlık etme mi dediniz? Tamam, sağdan sayalım o halde: Üç kere gördüğü adamın Süreyya'yı kafesleme planına destek atıp,kankasına tuzak kuran o değil mi Süreyya'yı Bursa'da okul açmaya ikna eden hatta bu konuda mobbing yapan o değil mi? Adem'i içeri alan Truva Atı o değil mi? Kızın kapısına gelip, "Ay hadi yaa" diye, Can'ı dinlemeye götüren o değil mi? (Hem Can neden bu kadar detone sen hele ona bi cevap ver Dilaracım.) Sonuç? Dilara, Süreyya'yı ve onun dertlerini kulağıyla dinlemiyor. Nokta.

Süreyya bu yolculuk esnasında daima en ihtişamlı golleri Dilara sayesinde yedi, yemeğe de devam edecek, at fav'a. Dilara elbette bu hikayede taammüden zalim değil ama soğancığı Süreyya ile arkadaşlığının tuhaf bir anına alınmış, içli bi yere takılmış kalmış gibi duruyor nazarımda.. O sebep Adem'oğlu eliyle çekeceği acılarla ya da alacağı derslerle pek ilgilenmiyorum.. Adem'in yarattığı sıkıntılar konusunda da çok kitabi tespitleri var. Sloganlarla konuşuyor. Şimdi haftalardır tanıdığım zirzop Dilara, Adem'e öyle cümleler kurdu ki "Vay Maaşallah Bakunin mezarından hortladı zaar" dedim. Bendeki bu his Dilara'ya yazılan repliklerin fazla didaktik olmasından mı yoksa oyuncunun performansından mı henüz çözemedim. Çözerim yakında..

Esma, Emir'den ilk dersi alıyor: Karşılıksız Sevgi 101. Dersi derste dinlemediği için evde çalışıp öğrenecek inşallah aplası^^

Faruk'a gelirsek. Her şer'de bir hayır olduğu gibi Esma'nın tuzağı tersine de işledi ve Emir, ilk kez Faruk Amca'ya "baba" dedi. Ay sen o yılan Esma'nın koltukları bi kabar. Bi yüzünde güller aç. Utanmasa çıkıp, "Bak oğlun sayemde sana ilk kez baba dedi, kes sesini" diyecek. Esma'nın yetişkin zekasıyla imzalayıp işleme koyduğu "Babanı geri kazan" talimatı tıkır tıkır işlemeye başladı. Emir her çocuk kadar zalim. İlk adımı attı: "Süreyya Abla ile olmak istemiyorum!" Bingo! Babamı geri istiyorum diyor Emir. Faruk'u bu aşamada zor bir sınav bekliyor. Zira Esma zaten ayarlarıyla oynanmış bir çocuğa kendi güvenli alanında sofra kurarak "Bak neler kaybettin" dedi. Emir şimdi babasını kendi hayatında istiyor. Annesinin yanında dursun istiyor. Süreyya'ya söylediği gibi, "Annesi üzülmesin" istiyor. 

Faruk da, Emir'i kendi hayatına dahil etmek istiyor. Bu maçın sonucunu baştan söyleyeyim: Çoban matı! Boşanmış/ ayrılmış ana-babalar ile evlatlar arasında yüzyıllardır süregelen bu satranç oyununda hep aynı hamleler yapılır ve ilk maç hep aynı şekilde kaybedilir. Annesini ya da babasını geri isteyen bir çocuğa, "Bi dakka bakalım tatlım, anan da bal yesin ama benim yeni bir hayatım var sen de buna adapte olacaksın" denmez. Çocuğa "Sahayı sonra seçeriz ama önce baba-oğul olalım" demelisin. Ve bunu da onun düzenine dahil olarak umut vermeden yeni bir düzen sunarak da hayallerini yıkmadan becermelisiniz. Zira paçayı burdan kaptırdın mı, o işin ucu, Süreyya'ya "Akşama Emir gelecek. Cınım sen acaba pasta kursuna mı gitsen hafta sonlarında, yatılı?"ya kadar varır. Öyle ağzını doldura doldura "Benim dünyam sen ve Emir" demekle olmuyor bu işler Faruk Boran.. Zor değil mi? Ya ne zannettin kolay mı olacaktı? Muhatabın insan yavrusu; karşında kalbi en masum yerinden avuçlayıp, tek hamlede paramparça edebilecek bir zalim var...

"Belki de biz sevmemeliyiz..."

Adem'in hatırladıklarını izlerken gözüm yaşardı. Dramanın üzerimdeki bu etkisinden hunharca bir zevk alıyorum. Bölümü, cezalı olduğum için olsa gerek her beş sahnede bir (abarttım, evet ama hakkım) dayadığı skiplenmeyen reklamlar eşliğinde Star Tv İnternet sitesinden izliyordum. Yayında da izlesem durdurur, bi sigara yakardım. Öyleli canım yandı. Dayak yerken kaçabilen bir çocuk değildim. Öylece durur, minnacık bedenimi annemim şiddetinin derecesine göre değişen savuruşlarına bırakır, nadiren elimle yüzümü korur ve o deli akışın bitmesini, annemin öfkesinin tükenmesini, yorgun düşmesini beklerdim. Ağlayarak. İçli sessiz ve küçük hıçkırıklarla ağlardım.. Aksi halde "ağlama demedim mi?" sorusu eşliğinde dayak süresi de uzar, uzar, uzardı.. Annem beni her dövdüğünde, ileride bir çocuğum olursa ona fiske vurmayacağıma yemin ederdim, tıpkı babam annemi dövdüğünde, asla evlenmemeye yemin ettiğim gibi.. Kaçtığımız karabasanların öznesine dönüşmenin acısını kim bizden iyi bilebilir? Hiç kimse Adem, yeter ki bu acıdan korkup, kurban edilmiş biçare kafasına girme.Dilara, "Lambayı duvara fırlattığında kırılacağını hesap edemediğin gibi mi?" diye sordu, gerekçeler sıralayıp, özürler dileyen Adem'e. Hedefi tam 12'den vurdu; alkışlarla yaşayan sloganlarla konuşan Dilara. Ama Adem soruyu cevaplamaktan korktuğu için, mağdur rolüne sıkıca yapışıp "Seni kendimden bile çok seviyorum" dedi. Şarkıyı dinlemedin mi Adem? Belki de biz sevmemeliyiz! Bi düşün bunu istersen... 

Büyük hissediyorsan kutunu açalım Fikret?

Ne dedi o? Dünyada bi sen, bi ben kalsak yine de olmaz mı dedi?

Ayol resmen Keşanlı Süreyya Destanı bu! 

Bak sen Kara Fatma'ya ne güzel konuştu ^^

Faruk gerçekten Süreyya'nın dertlerine göğsünü siper mi ediyor yoksa annesiyle bitmez tükenmez savaşına alet mi ediyor hâlâ anlamış değilim. Zira Adem'i Boran Konağı'na davet etmek büyüktür Üçüncü Dünya Savaşı! Sen neyine güvendin de gider ayak "Ozman Adem ve Dilara'yı evde ağırlayalım" dedin? Dedin de, ben bu teklifin iyi niyetli olduğuna nasıl inanayım? Resmen annene pas atıyorsun Faruk farkında değil misin? O pasın gole döneceğini düşünemiyor musun? Neden Faruk? Neden yetişkin bir adam gibi attığın adımları planlamıyorsun? Neden ısrarla bu kızı Esma'ya yem ediyorsun? Hayır, bir de aynı gece pıt diye Belçika'ya yola çıktın. Yani o an sorun çıkmasa bile, yemek sonrası kahvesine kalamadan evden ayrılacağın bir geceyi neden organize ediyorsun? Çünkü bu hikayenin asıl kötüsü sensin Müdür.. Kusura bakma.. Zavallı Süreyya da zannediyor ki kocası onunla aynı safta savaşıyor. Yazık.. Adem de aynı yerden yaralı ama Faruk'la kıyas ettiğimde çok daha dürüst. Evet, "şimşek çakıyor çok korkuyorum" diyerek odaya gelse Dilara'ya, "az kenara çekil" diyerek yatakta anasına yer açabilir Adem. Sen fiziken ananı yatağa sokmuyorsun ama çok fena halde kaçak oynuyorsun Faruk, ayık ol..

Faruk'un kararına sinirlendim ama Adem'in misafirliğini izlemekten de dev zevk aldım. Fikret'in gülme krizi, Adem'in ayarsız şakaları, Dilara'nın Adem'i savunması, Murat'ın Süreyya'ya kabardığında aldığı sert ayar yardımıyla yükselen "Süreyya'nın Son Yemeği" kompleli güzel bir sahneydi. Ellerinize sağlık! Çok zevk aldığım sahneleri saymam gerekirse Süreyya eski odasına dönüyor diye Gülistan ve Bade'nin yaşadığı sevinci izlemek çok keyifliydi. Bir ara gözüm yaşardı hatta. Esma'nın Garip Bey'e yemeğe giderken alışverişe çıkmasını da çok sevdim. Farkında mısınız, Esma tahtından indirilmiş bir anne gibi davranmıyor.. Davranışları ve tepkileri anneden çok terk edilmiş eski sevgili gibi.. Unutmadan bir ara Esma dosyasını daha derin ve uzun açmalıyım. Neyse.. Begüm'ü Can'ın kucağına mı atıyoruz? Hmm.. Bana uyar ama Can'a yazık olacak. Emir'i asrın en sorunlu çocuğu olarak, Faruk'u da "Lan kadın mı yok benim beslenme zincirimin etrafında geziniyorsun?" diyen Lion King gibi görmeyi çok sevebilirim. Hayırlısı bakalım..

Gelelim finale.. İpek merdivenlerden düşünce Allah biliyor ya içimden "Bebek doğsun, İpek ölsün" dedim. İpek gözünü açınca "Beni Süreyya itti" der mi? Bence demeyecektir. Yazarlar şimdiye kadar bu tip klişelere yürümediler. İpek bunu demese de Osman (Osman dedim bak!) dahil herkesin dönüp Süreyya'ya "Oha kızı merdivenden mi ittin?" imalı bakışları yeterince sorun çıkaracaktır. Hani Süreyya olsam o bakışların hesabını çok fena halde sorardım. Bana bi an İpek kendi kendinin ayağını kaydırdı gibi bile geldi. Bekledim yani İpek'ten bu ölümcül hamleyi, yeminle.. Neyse.. İpek Süreyya'yı işaret etmese bile yanılıp da bi kişi "Sen mi ittin?" diye sorarsa çıkacak arızanın yeme de yanında yat diyorum.

Güzel bölümdü. Yayında izleyemediğim için de üzüldüm açıkçası.. Emeği geçen herkesin gönlüne bereket..
Böyle işte..
R.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER