2015 yılının ilk bölüm yorumuna başlamadan önce hepinize
mutlu bir yıl dilerim. Umarım güzel bir yıl, güzel bir sezon geçiririz..
Tek suçun Kendal'ın kardeşi olman..
Karagül’ün nefret ettiğim bir karaktere birkaç bölüm sonra
acımama sebep olmasından daha önceki yorumlarımda bahsetmiştim. O zaman Kendal
için bu durumu yaşamıştım. Bu bölüm için ise Sabri için yaşadım bu durumu. Hoş,
Sabri’den Kendal kadar nefret etmedim ama dizide iyi bir karakter değildi benim
için. Fakat bu haftaki flashbackleri gördüğüm zaman Sabri’ye karşı yumuşadım.
Her ne kadar kadınları sadece namuslarıyla değerlendirmesine karşı olsam da,
Özlem’e olan sevgisini anlatırkenki samimiyetine inandım. Belki abartı
gelebilir ama Sabri’nin ağabeylik anlayışını Baran’a benzettim. Sabri de Baran
gibi kardeşine düşkün fakat ‘namus anlayışı’ bu sevgisini göstermesini
engelliyor. Baran’ın Ada’yı canından çok sevdiğini fakat Serdar yüzünden
sürekli Ada’yla kavga ettiğini de düşünürseniz bana hak verebilirsiniz. Melek
de benim gibi Sabri’ye hak verenlerden. Özlem her ne kadar bu durumla haklı
olarak dalga geçse de, Melek’in söylediklerinden etkilendiğini düşünüyorum.
Melek ağabeyinden görmediği kardeş şefkatini Sabri’nin gözlerinde gördü. Bu
yüzden O’na kızamıyor. Aralarında bir şey olur mu diye düşünmedim değil. Eminim
bunu düşünen tek kişi de ben değilimdir. Sabri hastaneden kaçtı. Melek’e
ulaşacağını düşünüyorum. Eğer aralarında bir şey olursa Melek bir de hapis yolu
bekleyecek. Hoş, o bu duruma yabancı değil Recep’ten. Tabii Kendal içeride
Sabri’yi sağ bırakırsa.. Hapishane falan demişken, Kasım’a ne oldu? Savcının
karşısına çıkacaktı ama kaynadı sanki arada. Ben mi kaçırdım acaba?
Bir adamın kadınlar için iki ayaklı bomba dediğini duymuştum. Fikriye'yi görünce adama hak verdim vallahi!
Geçen hafta Kendal ve Fikriye için dinsizin hakkından
imansızın gelebileceğini düşündüğümü söylemiştim. Bu haftaki bölümden sonra
iyice emin olmaya başladım. Kendal ve Fikriye’nin bahsettikleri kapanmamış
konular daha uzun süre kapanmayacak gibi. Fikriye, Kendal’ın beklemediği,
hesaba katmadığı bir tehlike. Kasım’ın konuşmalarına bakarsak yalnız da değil. Murat’ın
yakınında Salman ve Cemal vardı sadece. En azından bizim bildiğimiz. Fikriye
oğluyla yaptığı telefon görüşmesinde Murat’ın mektubunu Fırat’a kendisinin mi
verdiğini sordu. Şimdi bu oğlu daha çok merak etmeye başladım. Salman olacağını
düşünmüyorum fakat Salman ve Cemal’dan başka Murat’ın yanında birini
gördüğümüzü de hatırlamıyorum. En azından Murat’ın mektubu teslim edecek kadar
güvendiği kimse yoktu. Hepsi el ele verip Kendal’a hayatı zindan edecekler
gibi. Kendal’ın oğlunu kucağına alma ve mutlu mesut yaşama hayalleri de biraz
erteleneceğe benziyor. Fikriye&Salman&Fikriye’nin oğlu-Kendal savaşında
daha çok canlar yanacak gibi. Kendal gözünü bile kırpmadan Murat’ı ve Fırat’ı
öldürebilecek kadar gözü kararmış biri. Yaptıkları ortaya çıkmaması ve oğluyla
mutlu yaşaması için kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Yaptığı tüm pislikleri de
üstünden temizlemeyi de iyi biliyor. Fırat’a kurduğu tuzağı söylediği birkaç
yalanla hemen örtbas etti. Baran gerçeğinin ortaya çıkmaması için zamanında en
çok çabalayanlardan biri de Kendal’dı. Yani Fırat’ın susması için çabalayacak
kişilerin başında Kendal’ın olmasına kimse şaşırmadı. Fırat’ın hiçbir zaman
uzlaşamadığı Kendal’ın sözünü dinleyip gerçekleri söylemeyerek Almanya’ya gitme
hikayesinden birkaç kişi hariç kimsenin yeterince şüphelenmediğini düşünüyorum.
Evet, herkes Fırat için endişelendi ama Kendal’ı suçlamadılar. Kendal’dan
şüphelenenler ise bu konuda kadrolaşmış üç kişi: Oğuz, Özlem ve Fikriye. Oğuz
Kendal’ın umursamaz tavırlarından dolayı şüphelendi fakat pek
ilerleyebileceğini zannetmiyorum. Oğuz, Kendal’ın Fırat’ı sevmediğini ve
umrunda olmadığını iyi bilenlerden. Özlem’in zaten derdi başından aşkın. Kendal
ile de bir süre uğraşacağını düşünmüyorum. Bu cinayeti de ortaya çıkaracak kişiler
Fikriye ve arkasındaki güç olacağa benziyor. Bekleyip göreceğiz..
İkisinin eskisi gibi olduğu günleri özledim.
Emre’nin Maya’dan yavaş yavaş hoşlanması Ada-Maya-Serdar aşk
üçgenini dengeleyeceğe benziyor. Belki size biraz hayalci gelecek ama Emre ve
Maya sevgili olsa, Maya’nın mutlu olduğunu gören Ada Serdar’a dönse çok tatlı
olmaz mı? Ada arada kaldıkça her şey daha kötü oluyor. Serdar’ın Emre’yi
dövmesi ve karakola düşmeleri de bardağı taşıran son damla oldu Ada için.
Maya’yla da tartışan Ada’nın İstanbul’a gitmeye kalkışması yaşadığı acının en
büyük göstergesiydi. Gidişinin tek güzel yanı ise Baran’dan borç para isteyecek
kadar O’nu samimi bulmasıydı. İnsanlar güvenmedikleri, samimi bulmadıkları
kişilerden yardım istemezler. İlk tanıştıkları zaman günahını bile vermeyecek
olan Baran’ın nedenini bile öğrenmeden çıkarıp para vermesi bu bölüm en çok
hoşuma giden noktalardan biriydi. Bu sahneden hemen sonra AdBar’cılardan
biriyle Baran’ın Ada’yı geri döndürme ihtimalini konuşmuştuk. Bundan önce Baran
Ada’ya gitme demişti. Yine aynı şeyin olmasını dilemiştik. İkisini kardeş
olarak görmek hepimizin ortak dileği. Fragmanda da isteğimizin gerçekleştiğini
görünce senaristlerimize teşekkürü bir borç bildim. Umarım kavga etmezler de
gerçekten ağabey-kardeş sahnesi izleriz..
Her geçen bölüm daha çok seviyorum Özlem'i.
Özlem’in vicdanıyla savaşına daha önceki yorumlarımda da
değinmiştim. Genelde baba evinde zor bir hayat geçiren kişiler çareyi evlilikte
bulurlar. Göremedikleri şefkati eşinde, eşinin ailesinde arar böyle kızlarımız.
Ama Özlem, ne baba evinde ne de koca evinde huzuru bulamayanlardan. Annesinin
dönüp dolaşıp yine kendisinden yardım istemesine tepki gösteren, yıllardır içinde
sakladıklarını belki de ilk defa söyleyen Özlem’in ne olursa olsun annesine
yardım edeceğine emindim. Beni yanıltmadı da. Evladını kaybetmiş bir annenin,
kendi annesinin muhtaçlığına sessiz kalmasını beklemek saçma olurdu zaten. Kapının
önüne yiyecek ve para koyup gitmesi ise yaptığı yardımdan daha hoştu. Özlem hep
duygusuz ve vurdumduymaz biri olarak göstermeye çalışıyor kendini. Duygusal
yönünü de kimseye göstermemek için gizlice yaptı. Belki de annesine sarılıp
kokusunu içine çekmekten korktuğu içindir. Belki hiç sarılmadığındandır bu
korkusu. Kim bilir..
Ayşe'nin yaptıkları Baran'ın yapacaklarının sadece fragmanı..
Annelik demişken Sibel’i de atlamamak gerekir. Ayşe’ye
ulaşmak için hocayla konuşup derse girerek söylediği her cümlenin altına imzamı
atarım. Kalabalık bir ailede yaşamama rağmen ablamın il dışında okuması, zaman
zaman ailemden ayrı yaşamak zorunda kalmamdan dolayı Sibel’in de Ayşe’nin de
yaşadığı hasrete çok tanıdığım. Evladı uzakta olan anne-babaların yaşadığı
endişenin de, hasretin de yakın şahidi oldum yıllarca. Hele bir de ortada
yıllarca saklanmış böylesine büyük bir gerçek olunca işler daha da zorlaştı
ikisi için de. Ayşe’nin Sibel ile konuşmasını, en azından niye böyle bir şey
yaptığını sormasını beklerdim. Ayşe beklediğimden daha ağır bir tepki verdi.
Sanırım bu da senaristlerimizin bizi Baran’a alıştırma stratejisi..
Halfeti Kadınları Dayanışma Derneği'ne hoşgeldin Gülsüm.. Kendal'a şaşıracağın daha çok olay olacak önünde. Alıştır kendini..
Büyük balık küçük balığı yutar. Bu sözü hayatımızda bir kez
mutlaka duymuşuzdur, defalarca da şahit olmuşuzdur. Hele ki Karagül izleyicisi
bu durumla sık sık karşı karşıya geliyor. Fakat bu sefer durum farklı olacak
gibi.. Gülsüm’ün, Fırat’ın ölümünün suçlusunun Kendal olduğunu jandarmaya ihbar
etmesi Kendal’ı bir kez daha köşeye sıkıştıracak. Halfeti kadınlarının hepsi
Kendal’a karşı resmen. Sen bu kadınlardan ne çektin be Kendal? Hakettin mi
peki? Sonuna kadar. Özellikle çıkan dedikodulardan dolayı Melek’i bekaret
kontrolüne götürüp herkese sonucunu göstermeye kalkışmasından sonra Kendal’a ne
yapsalar yeridir. Bir kadını bekaretiyle yargılamak en büyük hakaretlerden
biri. Hele ki bunu yanında çalışan kadını hamile bırakan Kendal yapınca daha da
saçma oluyor açıkçası. Eğer bu kontrol yapılırsa diziye olan tüm saygım, sevgim
son bulur.
66.Bölüm Fragmanı: