Bölüm Hanutçu Ambulans şoförümüzün arkadaşlarıyla Dart oynadığı meyhaneden açıldı. "Where's The Dignity" adındaki dördüncü bölüm Amerika gösteriminde dizinin seyirci kaybetmeye başladığı bir bölüm oldu.
The Knick her bölümünde yeni seyirci kazanan ve grafiğinin yükseldiği bir seyir izlemiyor. Lakin dizi yeni sezon onayını aldığı için seyirciler olarak rahatız.
Bölüme başlarken "Ben şimdi neden Dart izliyorum?" dediniz mi? Ben dedim. Der demez de, ağzımın payını fare ezmece oyunu ile aldım. O hayvanlara zarar verilmemiştir elbette ama Steven Soderbergh resmen midem ağzıma getirmeyi başardı. Tebrik ederim! Sizinki de gelsin diye ilgili kareleri ekledim. Sayfayı biraz kaydırınca göreceksiniz.
Ölülerden kazanıp, kumarda yiyor paraları..Anlayacağın haydan gelen, huya gidiyor.
Tepe açı çokzel gelsene?
Algernon'dan "Siz bana mecbursunuz" bakışı atarak gözümden düştüğü an.. Knick'in ibretlik müdürü Barrow, çalıp, 75 dolara sattığı kadavra yerine yaktığı domuzun küllerini merhumun ailesine teslim etti. Ölen adamın yakılmak istemiyor olması ve kendine birkaç ay önce mezar yeri satın almış olmasının kademsiz Barrow için ne önemi olabilir değil mi? Olmaz. Utanmadan acılı kadından yakılma bedelini de aldı. 80 dolar cepte! Thack, Algernon ve diğerleri Voltran'ı oluşturup ameliyata girdiler. Thack hemen, "Gallinger'a rehberlik edeceksin, elini ayağını yıkamana gerek yok" diyerek Algernon'u yine Voltran'ın boşaltım sistemi olmaya doğru öteledi. Ama Algernon, sayılıp sevilmek için son çıkış ve one shot anlamını taşıyan bu operasyonda ipleri eline alacağı o anın gelmesini bekleyen bir eda ile vazifesini yerine getirdi. Şansını kullandı Sanat enstelasyonu tadında gelişen sahne çok başarılıydı. Algernon hastayı kurtardı ama gözümden de düşmeyi başardı. Algernon'un anevrizma ameliyatı için masada yatan hastanın hayatı üzerine oynadığı bu hırs kumarından hoşlanmadım. İstediğiniz kadar, "prosedürü iyi biliyordu, hasta risk sınırında değildi" diyebilirsiniz. Bu bölüm Algernon gözümde çok fena puan kaybetti. Gallenger'ın yaptığını gözümü kırpmadan ben de yapardım, yeminle! Tatlı babacığı bile elimden alamaz..
Müfettiş'ten az kullanılmış hijyen dersleri
Müfettiş'e Peşmelba golü!
New York zor zamanlardan geçiyor. Salgın hastalıklar sadece fakirleri değil, zenginleri de vuruyor. Cornelia ve Müfettiş zengin muhitlerine dadanan salgının kaynağına inmeye ve köküne kibrit suyu ekmeye meyil ettiler. Bu Tifo salgınının altından yeraltı eğlencesi olarak zengin kesime de yayılan Fare Ezmece Oyunu çıkarsa şaşırmam. Tifo nasıl bulaşıyor ki? Ama Müfettiş'in teşhis için gittiği o zengin evinde muhatabına verdiği "kıçınızı sildikten sonra ellerinizi yıkıyor musunuz?" konulu ayarına gelen karşı ayar paha biçilmezdi. Çok güldüm. Algernon’u elimden tatlı babası bile kurtaramazdı.
Thack’da bu bölüm bi dalıp dalıp gitmeler, eski günlere dönmeler, Abby yüzünden dengesi kaymalar oldu ki sormayın gitsin. Geçen bölüm de söylemiştim, bu adamın içindeki neşe balonunu patlatan, ona hayatı dare den bir kadına duyduğu aşk olması çok şaşırtıcı değil. Artık mesleki acılarına mı, kalbine mi uyuşturucu basıyor kararı izleyenler özel olsun. Kim nasıl düşünmek istiyorsa öyle yorumlasın... Kim bilir kaç Noel öncesine dalıp, mutlu günlerini hatırladığında Thack’ı Ustası (ilk bölümde intihar eden) ile yan yanayken ve Abby’nin de eksiksiz ve ekşimiş yüzünü görmek keyifliydi. İzlemesi keyifli ama bu arkadaşların henüz arızalı apandisti hasta ölmeden önce teşhis edip çıkaramıyor olmalarını öğrenmemiz kaç puan? Geriye döndüğümüzde Thack’ın ‘daima fazlasını isteme” zamanlarını izledik..
Adam resmen ve hâlâ aşık!
Kolumu dik burnuma Doktor
Abby'nin de bir zamanlar burnu vardı
Abby-Thack ilişkisinin tam da bozulma anına, Knick’in neşeli Noel havasına dönmek güzeldi. Bu sahnelerden hissettiğim hikayenin inceden bir aşk virajı almaya hazırlandığıdır. Çok da iyi olur çünkü hiç anlamadığım tababet terimlerinden, dönemin tıbben durduğu noktayı izlemekten neredeyse sıkılmak üzereyim. Bu arada Soderbergh’in flashback sahneleri girip çıkışı da çok şık. Nerede o tatlı günler temalı hatırlamadan sonra Thack, eski sevgilisi Abby’i muayene etti. Kolunu burnuna diktiğin bir kadına, kendini tutamayıp, “Bin tane Cerrah var onlardan birine giderdin neden ben?” diye sorması ve aldığı cevap bu kırık aşk hikayesinde terk edilen tarafın Thack olduğunu anlamamızı sağladı.
Fotoğrafın en sağında görülen mahluk,1900'lerden yetişkin bir Ekvator Yiyici
Gülümseyin, China Town'dasınız!
Ambulans şoförü cingöz Thomas, Rahibe’nin blöfünü yutmadı ve ona kürtaj konusundan haberdar olduğunu söyledi. Allahım, temiz, arızasız, dolap çevirmeyen bir tane karakter yok bu dizide sanırsam. Thomas, “susarım ama kazancının %60’ını bana vereceksin” atağı yaptı.
Rahibenin, "veremem" deyişinin altında kürtaj operasyonlarını bedava yaptığı gibi bir anlam da çıkmadı değil. Cornelia ve babasının Algernon takıntısı ahbap olmaktan geliyormuş. Algernon'un ailesi Robertson Malikanesi'nde çalışıyor. Cornelia'nın nişanlısının ailesi de Ekvator yiyiciymiş. Bu arada Cornelia'nın nişanlısı ile tanıştırılınca adamın, "Ah siz o bahsedilen doktor olmalısınız" lafına, nasıl anladınız diye saf saf sorunca beni yine bir gülme aldı. Dizinin yazarları ırkçı söylemler konusunda çok üst düzey başarılı jargon üretiyorlar. O kadar zekice yazıyorlar ki insan kaptırsa, ırkçı olası gelir. O derece..
Hemşire Elkins, Thack'ın peşine düşüp Batakhane'ye gitti. İlk bölümde ikisine bir aşk biçmiştim ancak henüz tık yok. Hoş, kızımız inceden yazılıyor bence ama kapılırsa sonu kanlı biter bu aşkın. Thack yaralarını bu hemşire kızda sarıp, finalde on numara adam olacaksa yakarım buraları! Robertson Malikanesi'ndeki partide Mösyö Edison ile tanıştık. Fakat en ilginci Algernon'un peşine düştüğü elektrik süpürgesinden ameliyat aleti yaratma çabasıydı. Açık söylemek gerekirse temposu açısından ilk kırk dakikası azıcık sıkıcı ama hikaye açısından önemli bilgiler, açılımlar veren bir bölümdü. Lakin The Knick finale bomba gibi yürüdü Allah için..
Böyle işte..
R.