Hani kağıda yazı yazmaya
başlarız da sonlara doğru sığmayacağını farkedip harflerin boyutlarını
ufaltmaya aşağıya yukarıya kaydırmaya çabalarız sığması için, tam bir
plansızlık örneği, baştan ölç biç hesapla bir satıra kaç harf sığdıracağını
hesapla di mi? Tam da bize özgü bir şey bu, Cuma’ya giden esnafın, kapısında
‘cenazemiz dolayısıyla kapalıyız’ yazan dükkan sahibinin kargacık burgacık el
yazısıyla kısıtlı imkanlar dahilinde üretebileceği günü kurtarma metodu. İyi de
milyon dolarlık bütçesiyle yıllardır kalbimizi kazanan koskoca dizide böyle
şeyle olmaz, olmamalı sanırsınız, ama işte son bölümlerinde paldır küldür giden
dizi her ne kadar aksiyon meraklılarını tatmin edip seyirci sayısını katlasa da
aynen böyle plansız programsız tutarsızlıklara imza atıyor.
İnsan düşünmeden edemiyor, şu
Jaime madem tek bölümde koca nehri aşabiliyordu neden bizlere iki sezon boyunca
Lady Brienne ve kral katilinin kanodaki eziyetini çektirdiniz, ya da sör Jorah Mormont
koca kıtayı iki bölüm arasında sorunsuz geçebiliyorsa neden sezonlarca Arya’nın
ve Bran’ın oradan oraya sürüklenişini izledik kuzeyde. Cevap basit, yazar
üretemiyor, kitaplar varken uzattıkça uzatın, dizi tuttukça uzatın, para
kazandıkça uzatın, ne zamanki kitaplar tükendi, senaristler sadece masa başında
yazarla konuşarak ne yapabileceklerine karar vermeye çalıştı, ne zamanki
yayımcılar artık yeter bitirmeye çalışın şu diziyi dediler, olaylar hızla fakat
gitgide açıklar vererek akmaya başladı.
Gerçi ilk birkaç sezon
karakterlerin evrim geçirmeleri açısından önemliydi, ve bu gelişimleri yavaşça
ve insanların gözüne gözüne sokularak yapıldı. Kim derdi ki daha ilk sahnesinde
yataktaki pervasız patavatsız Tyrion gelip başımıza filozof kesilecek, bol şaraplı
kadınlı günlerden bol şaraplı kadınsız günlere geçiş yapacak, etraftaki ölü
askerlere üzülecek ya da hanedanların çöküşünü çıkışını dert edecek diye. Kim
bilebilirdi o üzerinden sular süzülerek havuzdan çıplak çıktığı ile ilk sahnesindeki
süt tenli masum kız çocuğu kocaman bir ejderhaya binecek, tüm dünyaya
hükmedecek. Kim tahmin edebilirdi mutlu aile tablosundaki Starkların devasa
acılar yaşayacağını, ruhlarını satmayanların bir bir öleceğini, sağ
kalabilenlerin de ruhlarını satabileceğini.
Cevap veriyorum; BEN, çünkü
diziyi 5nci sezondan itibaren ve ilk dört sezonu neredeyse ileri sararak bu
hızla, aynı zamanda kitaplarını da okuyarak izlemeye başladım. O yüzden
tutarsızlıkları boşverip, kendimi dizini hızlanan ivmesine rahatça adapte
edebiliyorum, yaşasın değişim!
Değişmeyen bazı şeyler de var
elbette dizide, Cersei yine mi hamile? Hala mı koyunların kendileriyle ilgili
fikirlerinden korkmuyor, o zaman yap bir kefaret yürüyüşü, ama bu sefer
gerçekten tüm tanrıların gücünü ruhunda ve tüm benliğinde hissetsin, tövbekar
olsun. Jorah Mormont geri mi geldi, bu sefer de biricik aşkı kraliçesi,
khaalesisi Daenerys, Jon Snow diye birini mi bulmuş? Ahhhhh sıra ne zaman bana
gelecek!?
Serçeparmak Kuzeyde boş boş
dolaşmıyor entrika mı çeviriyormuş, Stark kardeşleri birbirine mi düşürecekmiş?
Ay ne kadar değişik. Geç bunları Petyr’im Baelish’im, 7 sezondur senin
kokoreçini okuduk bizler de en az Arya, Sansa ve Bran kadar, numaraların artık
sökmez bize, son çırpınışların bunlar.
Eeee, Kışyarı’na da güçlü
kuvvetli bir lord lazım, Arya’yı mutsuzluğundan ruhsuzluğundan kurtaracak yağız
delikanlı Gendry tam da bu noktada tekrar ortaya çıkıyor, hem de Cersei’nin ve
kral muhafızlarının burnunun dibinde, Qyburn’un kuşları Varis kadar etkili değilmiş
demek ki.
Bir de bu son bölümde Hisar’daki
şu gereksiz cümle dikkatimi çekti, Gilly’nin bulduğu nottaki ‘Rhaeger Elia
Martell’den resmen boşanmış, ve Dorne sınırında başka biriyle evlenmiştir.’
Zaten bu Gilly ve Sam ne zaman ölecekler diye beklemekten usandım, artık
görevlerini tamamladıklarına göre her an ölebilirler diye düşünüyorum.
‘‘Şaka bir yana, bence
Lyanna’nın ve kuzeyin geçmiş zamanının hikayesine girilmekte geç bile kalındı.
Herkes almış başını bir taht peşinde koşuyor, ancak kış gelene kadar niçin
geldiği araştırılıp sorulmuyor. Şimdiye kadar Kuzeyden gelecek felaketin nedeni
hakkında pek bilgi verilmedi, sur niçin yapıldı üstünkörü geçildi, akgezenler
neden ortaya çıkmışlar hiçbir güneyli merak bile etmemiştir –cüce hariç!-,
bunlarla Starkların bir bağlantısı var mı yok mu göreceğiz. Koskoca yedi sene
önce, bir dizinin hikayesi kuzeyde karlar arasında başlıyorsa sonu da yine
kuzeyde karlar altında ölümüne yatmaktır gibime geliyor’’,
Diye yazmışım tam iki sene
önce, değişen bir şey yok gibi görünüyor. Bakalım kuzeyde karlar altında bir
ölüm mü bekliyor bizim efsane büzük kardeşliğini? İçlerinden kaçı sağ
kalabilecek? Arada geçecek yürüyüş zamanında da hem hepsi giderayak birbirini
anlamaya başlayacak, farklılıklarını kabullenmeyi öğrenecek, hem de Mormont
Jon’u kraliçesi Daenerys’e yakınlaştıracaktır. Bir yabancıya güvenebilmek keşke
bu kadar kolay olabilse, insanlar denize düşmeden yılana sarılabilse,
gururlarını hiçe sayarak diz çökebilse…yürüyüş zamanını geçmiş sezonlara
oranlayabilseydik keşke! Belki iki sezon sürecekti, belki daha da fazla. Ancak
yazı bitiyor sayfanın sonu gelmiş, yaşanacakları ve sonrasını sığdırabilmek
için gitgideufalmaklazım…mütevazı olabilmek lazım...