Balerion, kuzeyin beyaza bürünmüş sonu gelmez ovalarının ve şimdilerde karlarla bezenmiş uzun sık dallı ormanlık tepelerinin üzerinden uçarken bir taraftan da keskin gözleriyle etrafı taramaktaydı. İçinde, yıllar sonra ailesinin son ferdiyle karşılaşabilecek olmanın verdiği bir heyecan, ancak karşılaşmalarının sonucunu kestirememesinin getirdiği ondan daha büyük bir tedirginlik oluşmaktaydı… İkiz kardeşi, kızıl ejderha, küçük çelimsiz, Viserion, yıllar içinde kuzeyin alevi olarak anılmaya başlanmış adını Vhagandil olarak değiştirmişti. Ortak babalarının babasının adıydı Vhagandil. İkisi de gerçek babalarının da bu adı aldığını bilmiyordu geçmişte, ikisi de gerçek analarını tanımamışlardı aslında. Babalarının ve dedelerinin geçmişteki ortak eşi olanı, hatta şimdi ve gelecekte kardeşinin ve kendisinin ortak eşi olanı ve olacak olanı, yani kuzeyin tek kalmış seçici buzul ejderini….
Kardeşini bulduğunda durumu aynı eski çelimsiz halindeydi, Viserion’un. Şaşırmıştı Balerion, ondan korkuyla kaçınmış, gücüyle baş edememiş, hatta öfkesinden sinmiş insancıkların hikayelerini dinleyerek buralara kadar tedirgin biçimde gelmişti. Kuzeyin alevi karşısında titrek bir mum ışığı gibiydi, sanki tüm enerjisi emilmişti, yanındaki alımlı buzul ejderhası ise beyazlıkların içerisinde tüm ihtişamıyla parıldamaktaydı,
‘Hoş geldin kardeşim, geleceğini öngörmüştüm, ne yazık ki tahminimden geç ulaştın. Artık sana gösterebileceğim öngörüler silikleşti, ancak güneye sağ salim dönmeni sağlayacağım, yanında da Sinessidel olacak, benim biricik aşkım, buz prensesim…. kraliçem’, diyerek tebessümle yanındaki güzelliğe baktı Vhagandil ya da artık yeniden Viserion, gitgide güçsüzleştiğinin farkındaydı ve bir başına kalmak, mağarasının kuytu derinliklerine çekilmek için acele ediyordu.
‘Gel Balerion, gel kardeşim, sana göstereceklerim var, şimdilik az bir şey, belki daha sonra geri geleceksin buraya, daha fazlası için!’
Eskiler derler ki iki ejderha birbirini ya maviliklerde bulur, ya maviliklerde kaybedermiş, gökyüzünde özgürleşir, derin mavi sularda yalnızlaşırlarmış. Ama Balerion onu beyazlıkların ortasında görmüş, ona beyazlıkların içersinde bir şeyler hissetmişti. Kalbi hızla çarpan kara ejder, bu harikulade saydamlıktaki parlak yaratığa o an şapşal bir surat ifadesi ile ve hayranlıkla baktı. Gülümsemekte olan Sinessidel hakkında hiçbir bilgisi yoktu, ve kardeşi de ona o an hiç yardımcı olmayacaktı.
Sinessidel, ise mutluydu. Onunla güneye gidecekti, Dorne kıyılarında gezinip sıcak denizlerde uçacaktı. İçinde oluşmakta olan minik yumurtaları hissederek kara ejderhaya uzun uzun baktı, buzul dişisi. Şimdiden etkilemişti Balerion’u...
‘Götür onu… Sıcak güneyin güvenli ovalarına, ben burada tükendim, artık. Sinessidel’e ve doğacak yavrularımıza iyi bak.’, demişti onları uğurlarken Viserion. Artık eski güçlü Vhagandil halinden eser kalmamıştı, kuzey onu ve alevlerini tüketmişti, kuzeyin soğuğu ve buzlar…
‘Kafam karmakarışık’ diye cevapladı ikiz kardeşini Balerion, ‘Buraya kafamdaki sorulara cevap bulmak ümidiyle gelmiştim, son üç yılda gördüğüm kabusları anlamak istiyordum’.
‘Sıralamayı değiştir, aklındakilerini en baştan tekrar tekrar düşün, hepsine verecek bir cevabım olacak… Ama şimdi değil, şu anda değil… Onları güvene götür, sonra tekrar gel beni bul. Geçen sürede sorunlarının çözümlerini öğrenmiş olacağım, en azından kafandakilerin çoğunu cevaplayacağım.’
‘Peki bu buzul ejderi kimdir, nedir? Nasıl karşılaştınız?’
‘Ah, Balerion, küçüklüğünden beri okuduklarını tam anlamazdın, bu sorunun cevabı kafanın içinde, biliyorsun, sıralamayı düzenle, beni tekrar bul! Aslında onun hakkında da öğrenmem gerekenler var, beni tüketti, eritti, anlayamıyorum, anlayacağım ama… Buraya geri dön, ama önce yavrularımın kurtar!’
***
Soğuk kış yaklaştıkça, kurtlar ulumalarını kesemiyorlardı…
Kurtlar, hürriyet aşığıdır, o yüzden seneler sonra çok istese de sahibinin önünde eğilmez, tekrar esaret altında yaşamayı seçmez. Bağımsız olmak ister. Hayatta bütün güçlü bilinen hayvanlar ehlileştirilebildiği halde bir ulu kurt için bu asla mümkün değildir.
Kurtlar güçlüdür. Bilir ki, hayatta kalabilmesi için buna ihtiyacı vardır. Her an bir düşmanla karşılaşabileceğini düşünerek gereken tedbirlerini alır ve uygular.
Avlanamayacak derecede hasta, yaralı, yaşlı veya yardım edecek eşi olmayan kurtların ihtiyacı, grubun diğer kurtları tarafından sağlanır. Muhtaç olanlara karşı mümkün olan her türlü yardımı yapmaya gayret eder.
Kurtlar oldukça planlı ve programlıdır, başkalarının görmediklerini görürler ve yaşamaya, hayatta kalmaya kendilerini programlarlar. Soğuk onlara işlemez, mağrurdur… Sen bir ulu kurtsun Jon Snow, kuzeyin kralı kalmalısın! Asla ejderhaya boyun eğmeyeceksin ancak Daenerys’in en büyük dayanağı da sen olacaksın!