Fırat Mister No gibi dürüst olabilecek mi?
Mister No! Dürüst, samimi ama tembel..

Bu hafta olaylardaki taşların biraz daha yerine oturduğu, soru işaretlerimizin bir nebze de olsa cevap bulduğu bir bölüm izledik. Beklediğimden daha sağlam bir bölümdü, bu yüzden yazıma tüm ekibi tebrik ederek başlamak istiyorum.

Deniz öğrendiklerinden sonra babasına karşı yumuşamamak için direniyor.

Birey mi toplumu oluşturur, toplum mu bireyi? Bu soru en az bir defa hepimize yöneltilmiştir. Bazılarımız bireyci olmuşuzdur, bazılarımız ise toplumcu. Oğuz ise toplumcu olanlardan. Daha doğrusu çevresinin, ailesinin düşünceleri O’nun tüm hayatını şekillendirenlerden. Deniz ile olan tartışması Oğuz’un hayatı hakkında kafamızda oluşan soru işaretlerini kısmen de olsa giderdi. Annesinin Deniz’in annesi yani eski eşiyle evlenmesi için yaptığı ısrarlara bir süre direnen, bunu eşine de söyleyen Oğuz üzerinde hissettiği baskıya daha fazla dayanamamış ve Deniz’in annesiyle evlenmiş. Aslında Oğuz’un eski eşini Narin’e benzettim. İlk benzerliği O’nu sevmediğini bile bile evlilikte diretmesiydi. Narin de Murat’ın O’nu sevmediğini bildiği halde Ebru’ya karşı direnmişti. (Belki Murat’tan sonra olan geç bir direnişti ama yine de ‘ben de burdayım’ demişti.) İkincisi ise kendisini Deniz’e mağdur göstermesi ve O’nu Oğuz’a karşı doldurması. Narin de Baran için her zaman mağduru oynadı –Murat’ın terk etmesini desteklemiyorum ama özellikle Ebru konusunda hep bir mağdur- oldu ve O’nu gerçek annesine, kardeşlerine karşı hep doldurdu. Oğuz evlenme konusunda ısrarcı. Ne diyelim, Narin’in Oğuz’un eski eşiyle huyu benziyor ama kaderi benzemez inşallah.

Murat gitti, etkisi bitmedi!

Ebru ve saz arkadaşları Asım’ı bulup konağa getirdi. Dualarının tutmasıyla ünlenen ve yakında konağın kapısında metrelerce kuyruk oluşmasını sağlayacağını beklediğim Emine, Ebru’ya O’nun da evladına bir an önce kavuşması için dua etti. Kendi kendime ilerleyen bölümlerde Baran gerçeğiyle ilgili somut bir adım atılacağını söylemiştim ama senaristlerimiz bizi bekletmemişler, sağ olsunlar var olsunlar. Fırat’a Mister No’dan bir mektup geldi –ki mektubu Ebru’nun yakını olmadığı halde bu kadar rahat alması bana saçma geldi- ve açıkçası ben kızından olduğunu zannetmiştim. Meğer Murat’tanmış. Baran gerçeğini ortaya çıkarmak Fırat’a kısmet olacağa benziyor. Bir yandan kardeşi, bir yandan sevdiği kadın. İşi çok zor Fırat’ın çok!

Asım'ı hak edecek ne yaptın acaba Kendal?

Kendal Asım’ı gördüğüne hiç bu kadar mutlu olmamıştır herhalde. Hemen hastaneye gitme hayalleri kuran Kendal, Emine engeliyle karşılaştı. Emine’nin karşısına dikilmesiyle çaresiz kalan Kendal’ı; kendi tarafına çektiğini düşündüğü ve umut bağladığı Baran dahil herkes görmemezlikten geldi. Kendal o kadar zavallılaşmıştı ki defalarca dövdüğü Emine’nin ve Asım’ın odasının kapısını kırabilecekken oturdu yalvardı. Belki söylediklerinde samimiydi ama konu Kendal olunca insanın inanası gelmiyor. Kendal’ın ‘o kadar bağırdım çağırdım ki size sağır oldunuz’ lafı çok dikkatimi çekti. Kurduğu en haklı cümlelerden biriydi herhalde. Nereden bakılırsa bakılsın Kendal’a hak vermemek imkansız. Bir yandan Kendal’ın bağırmalarından konaktakiler sağır oldu artık. Diğer yandan da Emine zamanında Asım’ı affetmesi(!) için o kadar bağırmasına rağmen O’nu duymayan Kendal şimdi aynı durumu yaşıyordu. Tabii Emine’nin ve Asım’ın bebek için elinden geleni yapacağını bekliyordum. Beklediğim gibi de oldu. Asım ve Emine sabah soluğu hastanede aldılar ve Asım kardeşini kurtardı. Sırf babası aldığı için sevmediği pamuk şekeri yiyen ve çöpünü hatıra olarak saklayan birinin bir bebeği ölüme terk etmesini beklemek saçma olurdu zaten. Asım’ın kardeşinin yanına girip konuşması, elini tutması çok anlamlı ve etkileyiciydi. Böyle kardeş sahneleri izlemek iyi geliyor insana.

AdBar'ı ne çok özlemişim yahu!


İzlemelere doyamadığım diğer bir kardeş sahnesi de tabii ki Ada ve Baran’dı. Haftalardır birlikte görmeye hasret olduğumuz Ada ve Baran’a bu hafta doyduk gibi ha ne dersiniz? Tabii daha fazla sahneye hayır demeyiz ama kavga etmedikleri sahnelere. Belki bu bir başlangıç olur ve Onlar’ı sürekli karşı karşıya getiren Serdar bu sefer birleştirir. Yalnız Baran'ın Serdar'a çıkışlarını dev özlemişim!

Yıllarca sakladığın sır konusunda bu kadar acemi olmamalıydın Sibel. Bizimle deyılsın!

Sibel’in Ayşe’ye gerçekleri anlatması başından beri saçmaydı, bu hafta daha da emin oldum. Kendal fabrikada çalışanlardan bile kan örneği almışken Sibel’in oğlu için Ayşe’ye gerçekleri anlatması aceleyle verilmiş bir karardı. Ayşe’nin babasına bir isim bile bulamayan Sibel beni şaşırttı. Ayşe’nin babasını sormayacağını falan mı düşünüyordu acaba merak ettim.. Ayşe’ye uydurduğu hikâyedeki babaya ismi bile son anda bulan Sibel’in yıllarca bu sırrı başarıyla saklayabilmesine şaşırmamak imkansız. Ayşe kimseye söylememe kararı aldı ve bunu Sibel'le de paylaştı. Ama bu kararı O'nun yıkılışını gizleyemedi. Tabii ağlama duvarı da Baran oldu haliyle. Emine de ağlama duvarıydı. Baran da. Acaba Baran Emine'nin oğlu mu? Şaka yahu korkmayın. Eh siz de haklısınız, dizide şaşırmalara doyamıyoruz.

Kardeşlik bağı bu. Basit mi?

Kardeşlik büyüktür aşk. Daha önce de belirtmiştim aşk kardeşlik duygusundan daha güçlü değil. Maya’nın ufaklığı takmaması için Ada’yla konuşması, Ada’nın ise artik başkasından hoşlandığı yalanını söylemesi bu düşüncemi bir kez daha kanıtlamış oldu. Kardeşlik bağı o kadar güçlü ki ask acısı kişiyi belki yıkabiliyor ama kardeşinin tek bir gözyaşı öldürmeye yetiyor. Ve Ada da Maya da bunun farkında..

İki kardeşin aynı kişiye aşık olması hikayemizde ilk defa karşılaşılan bir durum değilmiş meğer. Kadriye Ana ve Fikriye aynı adama yani Mehdi’ye aşıkmış. (Maya ve Ada’nın Serdara, Murat ve Fırat’ın Ebru’ya aşık olduğunu düşününce kişi başına iki aşık düşüyor dizide resmen, gerçekte insanlar bir tane bulamıyor, insaf!) Kadriye Ana başlarını yere eğdirdiğini söylemişti, bunun Fikriye’nin Mehdi’ye olan aşkıyla ilgisi olduğu aşikar. Bu sırrın altından çok acı çıkacak benden demesi...

Kısasa kısas diyen Özlem’in ağabeyleri Melek’i kaçırmaya karar verdiler. Parçaları birleştiren Sabri Özlem ve Kendal’ın arasında bir sır olduğunu ve Özlem’in evde kalmasının sebebinin de bu olduğunu çözdü. (Parçaları birleştirip olay çözmek ailede genetik herhalde.) Yalnız Sabri Özlem’i suçluyor mu, suçlamıyor mu anlamadım. Biri anlatırsa çok mutlu olacağım. Sabri kardeşiyle canını yakan Kendal’ın kardeşiyle canını yakmayı kafaya koymuş. Bakalım neler olacak..

 62. Bölüm Fragmanı:



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER