The Fall
final bölümü gerçekçi bir şiddet ile şok edici, kanlı, rahatsız edici bir
şekilde ekrana geldi. Aslında her şey çok sakin başlamıştı. Spector 2002’de
Susan Harper’ın ölümü hakkında avukatlarını bilgilendiriyordu. Spector, polis memuru Tom Anderson (Colin Morgan), Stella ve avukatlarına sorgu odasında, 2002'deki seks oyununun nasıl ters gittiği ve Susan’ın kaza ile ölümüne nasıl
sebep olduğu hakkında detaylar anlatıyordu.
O piti piti. Sıra sana geldi!
Spector hikâyesini anlatırken
Dornan’ın sergilediği sakin ölçülü performans bizi içine çekti. Öte yandan,
Stella bize neyin geleceğine dair tek bir ipucu vermedi. Dornan’ın ölçülü bir
şekilde arttırdığı Spector’ın öfkesi ve Gibson’ın sessiz, kararlı suçlamaları,
kameranın ikisi arasında gidip gelmesi hipnotize edici idi. Tüm sezon bu ikili
arasında bu şekilde ilerlemiş olsaydı çok kafa uçurucu olmaz mıydı?
Stella “Sadece fark edilmek istedin. Özel muamele istedin.” diyerek
onu suçladığında, Spector bir patlama yaşadı ve sadece Stella’yı değil bizi de
tek yumrukla zemine yapıştırdı.
Bu noktadan sonra Spector konusunda daha dikkatli
davranacaklarını düşünsem de klinikteki doktorlar her şey gayet normalmiş gibi
davrandı. Spector gibi bir çakalı, akli olarak her türlü manipülasyona açık
hastaların içine korumasız salıverdiler. Tek bir terapi seansında içini
dökebilmiş olması ve doktor ile yaptığı “sen iyi bir babasındır” konuşması
kliniktekileri etkiledi belki de. Spector’ın kendi anıları dahil her şeyi kendi
güvenini sağlamak için kullanabileceklerinin farkına varamadılar. Naif
davrandılar demeyeceğim. Klinik doktoru olarak, Spector'ın konuşmasını sağlamanın onu “doğru”
yola yönlendireceğini düşündü. Oysaki Spector zaten en başından hiçbir şeyi
saklamıyordu. Günlük tutması da bunun bir göstergesi idi.
Bölümün en önemli yanı, ne Spector’ın Stella’yı
yumruklaması ne de beklenmedik sonu idi. Stella ve Katie arasında geçen konuşmalardı.
Her zaman dediğimiz gibi “kadın dayanışması yaşatır!” Stella’nın kendi
deneyimlerini Katie’ye aktarması Katie’nin bu tür sorunlarla uğraşanın sadece
kendi olmadığını görmesini sağladı. Ayrıca Katie’ye kadın olarak kendi yapabildiklerine
güvenmesi gerektiğini ve varlığından bile haberdar olmayan bir erkek için, o
erkeği etkilemek adına kendi hayatını mahvetmemesi gerektiğini söylemesi önemli
anlardı. Çünkü bu içinde yaşadığımız toplumda kadınlara ne yapabileceği, ne
yapamayacağını söyleyen diğer erkeklere dair kadınlar olarak yan yana, birlikte,
birbirimize güç vererek var olabileceğimiz konusunda güzel bir örnekti.
Böyle bitmesin...
Spector’ın ölümü ise beklemediğim bir şey idi. Spector’ın
hatırlayabildiği zaman dilimine ait bir olay bulup ilerlemeleri çok zeki bir
adımdı. Bu hali ile Spector’ın numara yapıp yapmadığı pek de önemli değildi. Stella
ve ekibi Spector’ı yine kendi anıları ile kapana kıstırmıştı. Böyle bir sonun
Spector için bir kaçış olup olmadığı ile ilgilenmiyorum. Pek çok insanın düşündüğünün
aksine ben Spector’ın intihar ettiğini düşünmüyorum. Stella’nın üzerine gelmesi
ile kurduğu plan üzerinde kontrolünü yitirince yeniden kontrolde ve güvende
hissedebileceği bir şeye ihtiyacı vardı. Klinikteki elemanı çok rahat
etkileyebileceğini biliyordu. Kendini tam hissedebilmesi için yeni bir ölüme
ihtiyaç duydu. Kurbanlarına ve günlüğündeki fotoğraflardan
gördüğümüz gibi kendine daha önce yaptığı gibi kafasına poşet geçirip
mastürbasyon yaptığı sahnede o poşeti kafasından çıkarmak istediğini ama
yapamadığını düşünüyorum. Çünkü Spector’ın amacı “yapabildiğini, kontrolde
olduğunu, kendi güvenini kendinin sağlayabildiğini” yeniden hissetmek idi.
"Tatmin edici bir son muydu?" diye sorarsınız, bence ideal bir son idi. Çünkü Spector ölmeseydi, bitmek bilmeyen mahkeme ve sorgu odaları sahneleri görecektik. Dizinin ilk bölümüne getirilen ER bölümü gibi olmuş yorumları, bu sefer, Suits dizisi gibi olmuş yorumlarını getirecekti. Şok etti ve bitti. Adalet yerini buldu mu? Kimi için evet. Kimi için mahkum olduğunu görmeliydik. Ancak benim için dizideki kadınların kendilerini yeniden nasıl şekillendirdiğini görmek daha önemli bir son oldu.