Cemal Süreya'ya Temmuz yorumu: "Hayat uçuyor, kuşlar kısa!" 
Azize ve Ulaş'ın hikâyesi beklenmedik bir hızla akarken Temmuz-Yusuf çatışmasının yavaş yavaş ilerlemesi çok doğru bir karar bence. Her iki karakter de dik başlı, köşeli, zor insanlar oldukları için onların usul usul tutuşmaları gerekiyor. Temmuz'un daha ilk görüşte Yusuf'u beğendiğini biliyoruz, "betonun 50 tonu" deyişinden… Yusuf da "belki arayan kısmetimdir" lafından gereğinden fazla etkilenmişti Temmuz'un. Bu yolda ağır ağır ilerlemeleri güzel.
 
Temmuz ve Ulaş'ın yakın arkadaşlığını anlamlandıramayan Yusuf'un, Temmuz'un Ulaş'la birlikte yaşadığını öğrenince onların birlikte yaşamasına değil de Ulaş'a ayıp ettiğini düşünerek bozulması ilginç bir tavır oldu, fakat güzeldi. Sevgili olmadıklarını öğrendiğinde vereceği tepkiyi çok merak ediyorum.
 
Azize'nin içinde yetenekli bir oyuncu varmış da kendisi dâhil kimsenin haberi yokmuş meğer. Gerçek hayatta gözlemlediklerini hayata geçirip birdenbire dünyanın en sıkıcı, en terk edilesi kadını olmayı becerdi. Günde 37 kere aramalar, çocuk gibi konuşmalar, daha ilk günden 'evli, mutlu, çocuklu' hayaller kurmalar, jet hızıyla 'akşam gelip abimden iste' noktasına varmalar, neler neler…
 

"Kuş sütüyle beslerim seni…"
 
Ama Azize'den önce "on milyon yüz bin" kadınla beraber olmuş olan Ulaş bunları yer mi? Tabii ki yemez. Buna bir sebep bulamasa da Azize'nin bir amaç uğruna böyle davrandığını -yani aslında böyle sıkıcı, itici bir tip olmadığını- şıp diye anladı. Abisiyle tanıştığında kekeleyecek kadar etkilendiği bir kadını bir kalemde terk etmeyecek kadar da akıllı bir adam o. Halim'e verdiği aklı, yani belki de insanlık tarihi kadar eski olan teoriyi uygulamaya geçirdi Ulaş: Kaçan kovalanır, kovalarsan kaçar!
 
Çocuğunuza isim mi düşünmüştün Azize? Al sana gelinlik! Hadi şimdi de 'evet' de!
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER