Buraya
Kaçak
Gelinler yorumu yazmaya başladığımdan beri yorumlarda yazdığım
isteklerimin hepsi neredeyse tek tek gerçekleşti. Kendimden
şüphelenmedim değil ama buranın da uğuruna iyice inanmaya
başladım artık. Dizinin hedef kitlesi gençlere hitap eden bir
bölüm izledik tam anlamıyla, sıkıldığım sahne yok denecek
kadar azdı. Geçen hafta Selin Şekerci'nin yokluğundan dolayı az
olan sahnelerini bu bölüm bol bol vererek telafi etmeye
çalışmışlar, biz de zevkle izledik.
Çünkü, Şebnem Gürsoy olmak bunu gerektirir!!
Selim'in şirkete
kendisini görmek için geldiğini geçen hafta Harun Bey'den duyan
Şebnem'in ne kadar mutlu olduğunu hatırlıyorsunuzdur herhalde. Bu
bölüm duydukları yetmemiş olacak ki, Selim'in ağzından duymak
istedi Şebnem bu itirafı. Bazen bilirsin ama duymak istersin ya,
işte bu da o hesap. Tabii gurur yapmakta bir dünya markası olan
çiftimiz duygularını hemen itiraf eder mi? Asla! Ama vazgeçmeyip
o itirafı duymak için peşinden koşturan Şebnem'in ayağı kayıp
yere düşmesiyle olaylar başlıyor. Selim son bölümlerde
odunların prensinden beyaz atlı prense doğru yol alıyordu kabul
ama arkasını dönüp Şebnem'i yerde cansız gördüğündeki
telaşını izlemek büyük keyifti. İnsan biri için tam olarak ne
hissettiğini kaybettiğinde ya da kaybetmeye yaklaştığında
anlıyor işte.
Abartsaydınız kızlar?
Neyse korkulan
olmuyor ama tedbir için 48 saat uyumaması şart! Şebnem gibi uyku
için şarkılar yazıp besteler yapacak birini ayakta tutmak kolay
olmuyor tabii. İşte benimde herkes gibi izlerken büyük zevk
aldığım sahneler burada başlıyor. Ekranlarda görmeye pek alışık
olmadığımız gençlerin bir araya gelip tabu oynamaları, müzik
dinlemeleri, birlikte bir şeyler paylaşmaları, konuşmaları daha
da önemlisi tüm bunları içlerinde herhangi bir kötülük ya da
plan olmadan yapıyorlar. Tek amaçları arkadaşlarına yardım
etmek. Bu yüzden bile bölüm benim için çok özel bir yere sahip.
Reyting kaygısı çok gütmeyen kanalda olup, yazarları ve serbest
bırakınca ortaya keyifli şeyler çıkabiliyormuş demek ki. Darısı
diğerlerinin başına.
Kâinat'ın yerinde olmak isteyenler?
Tabii bölümde bu
kadar güzellikler varken ufak tefek sıkıntılar da yok değildi.
Babasının borcunu ödemek için istemediği halde dizi işine evet
diyen Kâinat'ın ne kadar zorlandığını izlemekten biraz
sıkıldım. Sıkıldım ama sahnenin altında yatan mesajı da çok
iyi aldım herkes gibi. Hiç tecrübesi ve eğitimi olmayan birinin
nasıl el altından birden baş rol olduğunu, senaryodan habersiz
imzalar atıldığını izledik. Resmen bir öz eleştiri
kıvamındaydı o sahneler. Neyse ki ucu güzel yere bağlandı.
Can'la araları limoni olan kızımız 10 parmağında 10 marifet
olan olan gönüllerin birincisi Can sayesinde bunun da üstesinden
geldi. Fotoğrafçılık, müzik, tiyatro derken başka ne
marifetlerin var Can? Sen gerçek misin??
DÜŞÜNEMEDİ.
Âlmillâ'nın
Özgür'ü seçmesiyle boşluğa düşen Önder'e ne kadar üzüldüğümü
yazmıştım zaten. Ona en kısa zamanda hayırlı bir kısmet
dileğim gerçekleşti ama bir farkla, ben onun için Güneş'i uygun
görüyordum şansımıza Özgür'ün eski belalısı Ada çıktı.
Tam bir Stalker olan Ada kızımızın başa bela olacağı ilk andan
belliydi zaten. E be Özgür ya da Akif hiç akıllanmadın mı sen?
Bu kızı yalan yüzünden az kalsın kaybediyorsun zaten yine mi
yalan? Ne olur sanki eski sevgilim desen? İlla macera peşindesin.
Her hafta yazdığım
ve yazmaktan bıkmadığım Fırat Albayram'ın oyunculuğunu da es
geçmek olmaz. Sevdiği kıza kavuşmuş aşığı jest ve
mimikleriyle süper canlandırıyor. Yalanlar söyletip üzmesinler
lütfen, yetkililere duyurulur.
Bu kadar korkuyorsun madem Selim'ciğim,tut kolundan çek götür kızı!
Dizilerimizin
olmazsa olmazıdır iki kişinin konuşmasını dinlemek. Hepte aynı
sonuçla sonuçlanır çünkü hep yanlış anlar dinleyen kişi
olayı. Hiç şaşmaz. Selim ve Özgür'ün konuşmasını dinleyip
geçirdiği kaza sonucu öleceğini sanan Şebnem bu eğlenceli
bölüme biraz duygusallık kattı göz yaşlarıyla. Tüm bölüm
boyunca yapmadığını bırakmadığı tüm nazı geçen
arkadaşlarından bu kadar erken ayrılacağını öğrenmek onu baya
sarstı. Tıpkı Selim'de olduğu gibi o da kaybetme korkusunu
yaşayanlardan. Bu korkuyla dile getiremediği her şeyi bir bir
kağıda döktü. Sevdikleri için iyi dilekleri ve kendince vedasını
izlemek çok hoştu. En merak ettiğimiz mektup olan Selim'inki
hariç.
Dear Selim..
Bugüne kadar ona
olan duygularını kendine bile itiraf edememişken, Selim'e neler
yazdı merak etmiyorum desem yalan olur. Biliyorum boş değil ama ne
kadar boş, ne kadar değil orasını tam kestiremiyorum işte.
Arkadaşlarına, özellikle de Selim'e olan vedasıyla herkesi
şaşkınlığa uğratmayı bir kez daha başardı. Ama asıl olay
gerçeğin ortaya çıkıp, Selim'e yazdığı mektubun
hatırlanmasıyla yaşandı.
Selim o mektubu okur
mu? İnşallah ama benim çok umudum yok gibi. Umarım yanılırım
çünkü adı konulamayan bu ilişkinin biran önce netice erdirilip
mutlu sona ulaşmalarını izlemek istiyorum ben herkes gibi.
Yazının başında
da dediğim gibi bol bol güldüren bir bölümdü. Emeği geçen
herkesin ellerine sağlık. Hak ettiği değeri/reytingi alması
umuduyla haftaya görüşmek üzere.
Kitapkurdu