Ne ümitlerle başlamıştık oysa... Efe babası ve kardeşinin katili bulup huzura erme, Nisan çocukluk arkadaşıyla mutlu bir aile kurma derdindeydi. Ne yazık ki Efe ve Nisan umduğunu bulamadığı gibi biz de aradığımızı bulamadık.
Evet, bu haftaki fragmandan sonra yaşasın elimiz kalbimizde izleyeceğimiz bir bölüm tekrar gelecek diye düşünmüştüm. Abuk subuk kıskançlıklar, saçma sapan olaylardan sonra yine aksiyon,pişmanlık ve aşk dolu bir bölüm izleyebilecektik. Ama şu an görüyorum ki çok yanılmışım. Çoğu seyirci de benimle aynı fikirde ki bu akşam Kış Güneşi kendisine verilen krediyi harcadı ve yayınlandığı günden bu yana en düşük izlenme oranını kaydetti.
Sanırım çoğu kişi gibi ben de 3-4 bölümdür süren yanlış anlaşılmalar, ayrılıklar ve gerilimden sonra Efe'den kafasını taşlara vurmasını alabildiğine pişman olup kıvranmasını bekliyordu. Benim de umudum acı çeken bir Efe'ydi. Ama beklenen olmadı. Sanki Efe de ölmüş yerine üçüzü geçmiş misali, hiç bilmediğimiz maço bir karakteri izledik gene. Mantığın bittiği yerde ne başlar derlerse kıskançlık diyeceğim artık. Bir anda şok olmuşcasına sevdiğin kızın hem ortada olmadığını hem ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğreniyorsun, nefes alıp kendine geldikten sonra yaptığın ilk şeye yine hesap sormak yine suçlama yapmak. Bora karakteri diziye girdiğinden beri senaristler Bora ve Efe ikilisini adeta bir testesteron yarışının ortasına bıraktılar. Efruz'un bile, ikilinin bu anlarındaki "oflamalarını" rol değil gerçekten yaptığını düşünüyorum. Of ki ne of.
Yok mu orada seninkilerden, giyecek üst baş versen? Başrol oyuncusu demediler tüm sezon paspal paspal dolandırdılar beni.
Hani duvara asılacak diyaloglar, hani o Efe'nin ve Kadim'in ağzından çıkan vurucu laflar, hani o uğruna hakiki defileler düzenlenen kalite. Peki ya her bölüm tüylerimizi diken diken eden Şükrü Özyıldız - Aslı Enver sahneleri. Peki ya kalbimizi pır pır ettiren romantik sahneler. Mantığı geçtim adalet sistemi bile dizi için eğilmiş bükülmüş durumda. Kadim yurt dışına nasıl çıktı sahi? Bakalım kimmiş bu Kadim? İdama mahkum olmuş İranlı bir mülteci, aylar önce hapisten çıkmış, tekrar hapse girdiğinde sahte ölüm raporuyla hapisten kaçırılmış biri. Normal şartlar altında şu an mahkemeden mahkemeye koşması gerekirken pat diye vizesini almış yurt dışında geziyor. Diğer bir konu hadi Yakup yakalandığında üzerine varmadılar, ne bu iş niye öldürdün adamı demediler ama Seda ve şirket paçayı nasıl kurtardı. Bir şirketin malları kaçak mallarla basılıyor,o şirkette her şey olduğu gibi devam ediyor. Diğer aile üyelerini bıraktım Seda bile ne sorgu ne mali soruşturma görmüyor. Normalde dizilerde en sevilen ve en sık başvurulan şirket hamlesi bu tür şeylerdir halbuki.
Dur Efe, Hemen Nisan ve sana da bir vize ayarlıyorum. Devir kolaylık devri.
Bu tutarsızlıkları bir kenara bırakırsak dizi dün akşam gene kısalmış bir halde karşımızdaydı. Bunun yarısını İsmail ve Burak'ın geçen haftadan kalma didişmeleriyle doldurduk. Her dizide arka planda devam eden bu tür neşeli anlar vardır, ya da kendini çokça sevdirmiş yan karakterler. Ama zaten süresi 80 dakikaya inmiş dizinin yarısını bunlarla doldurulması boğdu dün akşam beni. Bir tarafta canıyla ve kaçakçılarla uğraşan Nisan, diğer tarafta onu kurtarmaya çalışan Efe, öte tarafta rolünün hakkını hala vermeye devam eden Efruz ve Bora varken dizinin zaten bozulan ritmine tuz biber ekti. Düşünün ki Romeo ve Jüliet'i izliyorsunuz ama araya 15 dakika da bir komedi skeçleri giriyor.Ne gülmeye ne ağlamaya takati kalmaz insanın. Bu durum diziyi son zamanlarla da artan özensizlikle adeta " bol ünlülü günlük dizi" kıvamına getirdi.
Bakınız zaten ne Nisan ne Efe hakkında hiç yazamadım bu hafta. Efruz ve Bora da olmasa bu kaçırılma ve hastalık hikayesi etkileyiciliğini iyiden iyiye kaybedecekti. Haftaya Kadim "sana bir can borcum var" deyip son nefesini verir muhtemelen . Haftaya daha iyi bir bölümde görüşmek dileğiyle.