İkinci bölüm yorumumda da dediğim gibi dizinin
ikinci sezonunda bilim kurgu tarafı azıcık aksamaya başladı. Uyarlandığı film
ile ilgili elindeki hikaye de tükenince “yaratıcı” olmak adına uçları zorlamaya
başladı ve bu sezon karşımıza “primary” ile “havari”ler çıktı. Bu havariler,
bana çok fena Fringe dizisindeki kel
kafalı observerları hatırlatıyor. Observerlar da zamanın ilerleyişini düzenlemek
istiyorlardı. Havarilerin tek farkı, zaman çizgisine müdahale de bulunmaları ve
zamanın şimdi-geçmiş-gelecek ayrımı olmadan sonsuz bir “şu anda” akmasını sağlamak. Buraya kadar bir itirazım yok ama Lost dizisindeki Jacopvari bir “tanık” karakterinin çıkmasını
beğenmedim.
40'lı yıllarda pek çekiciliği kalmamış sanki?
2044’te kurulan ittifaklar hala kaygan zeminde
ilerliyor. Özellikle Jennifer’ın sebep olacağı virüs salgını bir süreliğine
engellenip, zamanın yeniden şekillenmesinden sonra Ramse, Cole ve Railley
arasındaki ilişkiler çok gergin.
Çok güzel çift, öpüşeceklerini görecek miyiz?
Cole ve Railley’nin, birinci sezonda, aşka
evrilmesini beklediğim ilişkisi de tamamen “görev” üzerine kurulu hale geldi.
Zaman hala onları birlikte olmaya itse de Railley’nin “kendimi bulmam lazım”
ruh hali nedeni ile aynı yüzyılda yaşasalar da aralarında onlarca ışık yılı
varmış gibi durmakta. Bu nedenle 1944 yılında çifti oynamak yerine
ağabey-kardeşi oynamak O’nun daha rahat hareket etmesini sağladı. Ancak Railley
rahat ederken Cole ile aralarındaki ilişki daha da gergin bir hal aldı.
İtiraf edeyim paradoks yaratarak insan öldürme
fikrini çok yaratıcı buldum. Bilim-kurgu hikayesi azıcık aksak ilerlese de
zaman zaman bu paradoks olayında olduğu gibi çarpıcı unsurlar çıkarabiliyor
dizi. Ve bu çarpıcılıkların altından hep Jennifer çıkıyor. Orijinal hikayeden
farklı olarak karşımıza bu karakterin çıkarılması bence dizinin en büyük
başarısı. Ancak yine de dizi çok bilinmeyenli denklem halini aldı. Bir yanda
Havariler, bir yanda Primaries, bir yanda Daughters, bir yanda tanık… Sonu
nereye bağlanacak çok merak ediyorum.