Kış Güneşi: Bu Gözler Neler Görüyor?
Olaylara objektif gözle bakamamamızın en büyük suçlusu belki de hislerimiz. Öyle anlar gelir ki bazen öfkeden, bazen mutluluktan, bazen de bunalmışlıktan görmeyiz gözümüzün önünde duranları. Aşkın gözü  kördür derler, peki ya kıskançlığın? Hangisi daha beter kör eder gözleri?

Evet, bahsettiğimiz kişi tabii ki Efe. Kimliğine geri döndüğünden beri bir Don Juan'dan kıskanç koca karakterine evrilen Efe, anlamsız davranışlarına bu bölüm de devam etti. Nisan'ı terslediği gibi, boş vakitlerini de Seda'yı bozarak değerlendirdi. Seven insan kıskanır diyenleri duyar gibiyim. Ama her şeyin bir dozu var. Şöyle bir bakarsak Efe dışında Nisan'ın hasta olduğundan şüphelenmeyen kaldı mı? Geçen bölüm Yakup sordu, bu bölüm Fatma anne teşhis koyamasa da şıp diye bildi. Efruz öğrendi. Ama Efe'nin aklına, Bora kızı resmen yerden toplarken bu kız niye yerde diye sormak gelmiyor bir türlü. Açıkçası oldukça abartılmış buldum bu sahneyi. Çünkü bir an için bu kadar da olamaz, Efe kesin Nisan'a iyi misin diye koşar dedim. Ama Efe'nin gözleri kör, kalbi sağır. Öyle ki finalde burnunun dibinden alıp uçurdular da Nisan'ı ruhu dahi duymadı.

Nisan'ın başını bu sefer fark etmeden belaya sokan Seda bu bölüm üzdü beni. Oysaki gayet güzel ve fesat ilerliyordu, böyle çaresizce panik halinde hamleler yapmak Yakup Sayer'in kızına yakışmadı. Kötülükte babasına çekse de, yalan söyleme ya da manipülasyon konusunda sınıfta kaldı. Kaçış konusunda da becerikli olmadığını ayrıca gördük. Keşke Mete'nin bebeğini doğursaydı da, başka bir açıdan devam etseydi kötülüklerine. Bence dizinin en çok harcanan karakteri kendileri.

Boyama kitabım ve en sevdiğim kalemlerim, hiç tasarımcıya benzer bir halim var mı?

Diğer bir konu Nisan bahsederken dahi içimi acıtan Efe'nin adaletsizliği. Yakup suçlu çıktı, Nisan onun yanında diye Efe Nisan'ı deyim yerindeyse süründürdü. Kız bir açıklama yapmak için tam 2 gün peşinden öksüre öksüre süründü, kanser oldu. Bunu bile Nisan'a çok görürken, Kadim'i kolundan tutup Efruz'un sana ihtiyacı var demesi ne kadar adaletli. Evet, farkındayım şu an tamamen kişisel fikrimi yansıtıyorum ama "insanın en büyük hapishanesi vicdanıdır" bahanesi Nisan'ı olmadığı gibi beni de tatmin etmedi. Özellikle Nisan'ın hayatının bu noktadan sonra tepe taklak olduğu düşünülürse Efe'yi affetmese hakkıdır. Öyle ki annesi bile  babasını ihbar eden Nisan zannedip postayı koydu. Yine de bu bölüm Efruz'un olaya dahil olması işleri biraz rayına soktu. Güya söz verdiler ama Nisan da kaçırılmışken  bu sözü tutamazlar umarım.  

Anne demişken, sahi nerede bu analar babalar , nerede bu kadronun yarısı haberi olan var mı? Bu kadar tesadüf üst üste olur mu bilmiyorum ama önemli denilecek rollerin çoğu ortadan yok oldu. Mazhar zaten diziden ölerek çıktı, Seda'nın annesi gittiği evinden bir daha dönemedi. Kadim ve Leyla hanım bile bu bölüm hiç yoktu.  Arif komiser bile 10 saniye göründü kayboldu.  En azından ağız tadıyla bir baskın sahnesi izleseydik.Ortalık İsmail ve Burak'ın tatlı sert didişmelerine kaldı. Artık alışıp hoşuma gitse de biraz fazla yer kapladı sanki. Şirkette bile 3-4 kişi acayip verimli laf atmalı toplantı yapıyorlar. Biri dosya getir götürcü kız, biri de Nadide. Sahi Nadide fotomodel olmuştu piyangodan, çok büyük potansiyeli vardı ne oldu o işe.

Senaryo ayrı bir yere, kadro daha başka bir yere, yayın saati  gece yarısına gidiyor. Nerede o, uğruna hakiki defile düzenlenen ilk bölümler diye arıyor insan.Dizinin süresi bile kısalmış. Bir önceki bölüm 2 buçuk saate yakınken bu bölüm neredeyse 1,5 saatti.  Her ne kadar "yerli dizi yersiz uzun" lafının her daim arkasında olsak da insan sormadan edemiyor. Sahi ne oluyor? Ne final ne sezon finali yapılacağına dair bir işaret yok. Öyle tam gaz yaz sezonunda devam etme ihtimali de düşük.  Hangisi olursa olsun 4 aydır  diziyi takip eden kitlenin ne olduğunu bilmek hakkıdır diye düşünüyorum. Ve eldekilerle bu haftalık yazımı mecburen burada bitiriyorum.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER