Gülali'ye:
-- Dikkat bu mektup dramadan bağımsız kişisel bir dökülmedir. Can sıkabilir, istersen okuma..--

Geçmiş olsun Gülali.. Başına gelenleri izledim Yüzüne oturan acı tanıdık. Annesinden tam iki kez intihar golü yemiş bir çocuk olarak çekeceğin her acıya, suçluluk duygusuna, pişmanlığa, öfkeye aşinayım aslında. Sana bu mektubu çok uzak zamanlardan yazıyorum, bil ki artık eski Gülali olmayacaksın.. Hayat sana taktı. Yetmedi kucağına bir de iffetsiz anne bıraktı. Sen anneni bir süre böyle bileceksin. Ona kızacak, öfkelenecek, nefret edeceksin. Kim bilir daha ne acılar bekliyor seni ama Korkma Gülali. Hayat dramalar kadar acımasız değil. Tanrı'nın kalemi de senaryo yazarları gibi insafsız değil..

Kızgınım Gülali.. Hayat böyle değilken dramanın seni bu denli köşeye kıstırmasına, soluksuz bırakmasına kızıyorum. Eğer sen kanlı canlı bir çocuk olsaydın mesela, babanı ziyaretten dönerken karnın çoktan acıkmış olurdu. Belki Halil ile Basmane'de, Sidikli'nin Yeri'ne giderdiniz. Halil sana güvercinleri ama ille de kızları sorardı. İşte o zaman kesin gülümserdin Gülali.. Az şey mi nefes alırdın. Biz de.. Biliyor musun, tam yanındaki tuvaletten taşan sidik kokusu yüzünden adı Sidikli'nin Yeri olan ve buna rağmen her gece dolan taşan o meyhaneyi sahibi daha sonra (unuttum adını hatırlayan söylesin) ferah feza bir yere taşıdı ve iflas etti. Meğer kerameti sidikten mamulmüş.. Demem o ki hayatın sana bulaştırdığı kiri pasını üzerinden silkelerken zinhar küçümseme. Kurtulmaya çabaladığın çamurdur sana gerçek şeklini verecek olan, bunu hiç unutma..

Bu andan sonra Gülali için hayat, sefil bir terk edilme korkusundan ibaret olacak

Sen anacığına, "Neredeydin kaç gündür?!" diye bağırırken ve gerçeği duymaya and içmişken günler sonrasını düşündüm. Dile düşeceğin günleri.. Sokakta yürürken sana uzanmaktan çekinmeyen arsız işaret parmaklarını; eğridir, doğrudur üzerinden racon kesecek o leş ağızları düşündüm. Önce giriş katındaki o meymenetsiz konuşacak. Eve adam alıyordu, diyecek. Sonra bütün mahalle bunu konuşacak. Sana tuhaf tuhaf bakacaklar. Biliyorum, çocuksun. Biliyorum sadece kırılan kalbini dinleyecek, bu ihaneti kişiselleştirecek "Benim Halil Abim mi?" diyeceksin, babanın emanetini koruyamadığını düşünecek, öfkelenecek de, öfkeleneceksin.. Kırılıp döküleceksin. Halil'i öldürmek isteyeceksin anneni senden çaldığı için.. Annene lanet edeceksin yaşayacaklarını hiç sayıp, seni yalnız bırakmayı göze alıp, ölmeyi seçtiği için..

Yerle yeksan olmadan tam olmayacaksın Gülali, kırılmaktan korkma!

Varlığını sorgulayacaksın. Bu mu, diyeceksin? Bu mu bana karşı vazifenizin özeti? Neyim ben? Neden? Bana mı sordunuz dünyaya getirirken? Soruların cevapsız kalacak Gülali çünkü şimdi annen ve baban hatta Halil Abin ve şerrefsiz Hikmet de kendi dertleriyle o kadar meşgul olacaklar ki seni görmeyecekler. Anlayacaksın ki Refik, şerefsiz Hikmet'e, "Gülali'yi yanına al" derken seni görece daha sakin bir ortama nakledip yaralarını tamir etmeyi planlamıyor sadece Gülümser'i cezalandırıyor. Bunu fark edeceğin an yani lanet olası "egoları" kadar kıymetin olmadığını anladığın an daha çok kırılacaksın Gülali. Kırılma. Şimdi başını kaldır etrafına bak Gülali... Hayat kuşlar böcekler, geçim gailesi, gelmeyen otobüs, hak hukuk savaşları ve sermayenin ezdiklerinden mütevellit değil. Herkesin bir odası eksik. Hikmet'in Gülümser'e attığı o tükürük bundan sonra yaşayacaklarının mühürüdür, hazır ol. Gülali cesur ol. Yerle yeksan olacaksın. Her şey bittiğinde ya insan olacaksın ya da ziyan... Ne acıdır ki bu kararı tek başına almak zorundasın; "Telafisi olmayan hata" da tam bu demek ve hayat tıpkı Nejat Abi'mizin dediği gibi Gülali, "Uçmayı seviyorsan düşmeyi de bileceksin.."

Böyle işte..
Rânâ


Dramaya dair: Minnettarım, Zeynep Günay Tan rejisi olayları fazlaca kanırtmadan, altını kalın kalemlerle çizmeden, kanırtmadan geçiverdi de dün gece bölümü izlerken arada sırada ekrana bakabildim. Yoksa bölümü sadece dinleyecektim. Dram dozu dizinin ortalama altı seyir eden reytingleri yüzünden mi bu kadar çok artıyor, insafsızlaşıyor bilmem ama böyle devam ederse ortada -en azından benim için- izlenecek bir durum kalmayacak.

Ayrıca söylemek isterim ki Gülümser ölmediyse ve bize ekran başında yaşatılan sıradan bir klişe ise bu hikayeden fena halde soğurum çünkü tutunduğum tek şey bu hikayedeki samimiyetidir. Bu sebeple 'ölümüne reyting kaygulu' bu virajı samimiyete yapılmış aleni bir hakaret sayarım.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER