Tek bir anı, tek bir sahnesi boş olmayan, içine alıp
götürüveren bir dizi. Bizi şımartıyorsunuz Bana
Artık Hicran De ekibi. Tekrar tekrar ellerinize, emeğinize sağlık. Ayrıca "We have Aslı Enver, they don’t" desek yeridir diye düşünüyorum. Zira üç
haftadır her türden izleyiciye, Hicran’a kanka olmak istemekten, âşık olmaya;
ona sıkıca sarılıp bütün acılarını geçirmek istemekten, yanaklarını sıka sıka
sevmek istemeye kadar her türlü duyguyu yaşattı. Hicran’ı sardık sarmaladık
kalbimize koyduk biz. Acısı acımız, bir tebessümü sevinç kaynağımızdır artık.
Murat'ın çok
güzel baktığı konusunda mutabıkız değil mi?
Yalıda unuttuğu telefonu sayesinde Hicran’ın iş
kazasından haberdar olan ve onun yardımına koşan Murat önce hastaneye götürdü
sonra mahallesine bıraktı Hicran’ı. İzin versek evine kadar da kucağında
taşıyacaktı da, işte… Hicran mahalleye gitmeden yalıda her zamanki gibi artık
otomatiğe bağlamış şekilde değil de özenli özenli hazırlanırken, dışarıda onu
bekleyen Murat’ın cep telefonunun sesi ona neden âşık olmaması gerektiğini
hatırlatıyordu. O telefon da susmadı ya bölüm boyu, neyse.
Dilber bildiğimiz Dilber. Hicran’a, "Murat’ın kardeşi
var mı?" diye sordu ama sen onları boşver Dilbercim, şoför aşkın Tahir’le çok
iyisiniz siz. O gözler uzak mesafeden Murat’ın, Hicran’a bir başka baktığını
gördü. Arkadaşının saçını örmediğini, yazmasını takmadığını da. Dilber görür. Onun gibi arkadaşı olmalı insanın, neşelen diye bir şarkı patlatıp seni
güldürebilecek.
Recai Bey’in karanlık yüzü ortaya çıktı. Balık
çiftlikleri çok da yasal yollarla yapılmıyormuş meğersem. "Çiçek, böcek
düşkünü bir avuç zibidi" de yeni yapılacak balık çiftliğini protesto ediyordu.
Bu tabii ki Recai’nin hoşuna gitmedi. Bu tür durumlarda üslup hep aynı oluyor
demek ki, enteresan. Gerekli sahte iznin alınması, denizin kirletilmediği
yalanının basına ve kamuoyuna açıklanması görevi Murat’a verildi. Ama Murat
artık Lale ve babası tarafından yönetilmeyi sorgusuz kabullenmiş o adam değil.
Aradığı huzuru Hicran’da buldu. Öyle bir bakıyor ki Hicran’a, bölümler boyu
başka hiçbir şey olmasa sadece birbirlerine baksalar izleriz.
''Ruhun özgür
olduğu zaman hiç kimseye teslim olmazsın’’
Sinan ne kadar saklamaya çalışsa da yüreği kocaman
bir adam. Geçmişini unutmamış ama bugünü unutmaya çalışıyor. Onu kendine
getirense Hicran’ın camları. O yetimhanede er geç karşılaşacaklardı Hicran’la.
Bu da Sinan için dönüşü olmayan bir yola girmek demekti. Hicran’ı çocuklarla,
bir zamanlar kendi yaptığı camdan desenlerin büyüsünde görünce girmiş oldu o
yola. Hicran’a hem "man ağlarsan ağla!" diyor, hem de kıyamıyor.
Nazif ise gitmedi, gidemedi. Yengesi yeni kız
buldu, "Hicran daha güzel" dedi kaldı.
Üç güzel adam, üçü de Hicran’a âşık ve bölüm boyunca
o kadar güzel performanslar gördük ki henüz "Hicran şununla olsun" diyemiyorum.
''Bizim beraber
olmamız... yani olmaz ki… imkansız’’
Murat Hicran’ı takip edip, "Ben artık seni görmeden
yapamıyorum" deyince yere düşen misketler, Hicran’ın çocukluğunun bittiğini mi
gösterdi bize? Çocuklara dağıtırken o misketleri eskisi gibi neşeli değildi,
attı misketleri gitti. Kalbi acıyordu çünkü. Küçük Hicran’ımız aşık oldu.
Hicran’ın rüzgârdan uçup Murat’ın önüne düşen yazması eski, naif zaman
aşklarının yere atılan 'gönlüm sende mendili'ydi belki de. Hicran aşık ama deli
gibi korkuyor. Bu yüzden unutmaya çabaladı. Olmadı tabii. "Yatıcam, kalkıcam, unutucam" olmadı. Unutamadı, ertesi gün de her zamankinden
farklı giyinip gitti yalıya. İlk aşkın, ilk öpücüğü de geldi.
Murat annesine koştu. Ve Hicran’ın açtığı gözleriyle
yeni bir şey fark etti. "Yalnızsın" dedi annesine. Artık kendisi de sahte
bir mutluluk içinde yaşamayacaktı. Belki yıllardan sonra ilk kez karşı çıktı
babasına. Hicran-Sait ikilisini nasıl seviyorsam, Murat-Selvi ilişkisini de
sevdim ve umarım sık sık göreceğiz baba-kız, anne-oğul ilişkilerini.
''Boğuluyorum
Lale, boğuyorsun beni!''
Murat sonunda bölümün başından beri parmağını sıkan
yüzüğü daha fazla görmezden gelmedi ve çıkarıp bıraktı. Bu konuyu
uzatmamalarına sevindim. Bölüm de çok kritik bir yerde bitti. Murat kararının
arkasında durup Lale ile ayrılacak mı yoksa o arkası gelmeyecek bir anlık
cesaret miydi.
Kenan Doğulu’dan Hiç
Bana Sordun Mu çalıp, televizyonda Seda Sayan’lı Atilla Saral’lı Geceler dizisini gördüğümüz (o diziyi
izlediğimi hatırlamıyorum ama şarkı kelime kelime aklımda) bir bölüm oldu.
Sadece cep telefonlarından anlamıyormuşuz demek ki hangi yılda olduğumuzu.. O kadar güzel detaylar
var ki, hepsini yakalayamıyorum, yakalasam da yazamıyorum, diziye haksızlık
ediyorum, derdimden yataklara düşücem.