Aslında söylenecek çok şey var ama seçmesi zor. Erkin Koray “Arkası gelmez dertlerimin demiş”, Sibel Alaş “Seni bana yar ederler mi”, Kış Güneşi'nin hem ilk yönetmeni hem de jenerik müziğinin yazarı Murat Onbul ise “Kolay mı benim derdim” diye özetlemiş durumu. 9 bölüm oldu Efe’yi dertten derde koşarken görmekten biz isyan eder olsak da o “ya sabır” diyerek nasibine gene razı oldu. Her bölüm insana telefonu kırma isteği veren kötü haber trafiği bugün de hız kesmedi. Kadim hapse mi düştü; bir telefon hop Efe oraya, gene bir telefon koş Seda bebeği aldırmasın, o işi hallettin git Nisan'ı teselli et. Edemedin mi? Boş ver, gel annen sinir krizi geçiriyor.
Baş ağrısına hızlı, yan etkisiz en güzel çare
İşin özü gene bol koşuşturmacalı ama keskin dönüşlerin olduğu bir bölümle geçirdik geceyi. Bütün gece ekrana ne yazık ki üzüntü ve sinirle baktım durdum. Üzüntümün en büyük sebebi Leyla'nın çektiği acıya ortak olmamdı. İsmail’in insafsız sözleriyle olabilecek en kötü şekliyle Efe’yi öğrenen Leyla’yı teselli etmem gene hasta yatağında bile huzur bulamayan Mazhar’a kaldı. Gerek Şenay Gürler gerek senaryo, mahalledeki geçişler… Hepsi çok etkileyiciydi. Ondan sonra da mendili almak farz oldu zaten. Acısını en saf ifade eden kelimeleri Mete sandığı Efe’nin yüzüne söyledi. “Ben oğlumun ölüsüne bile razıyım, senelerce boş bir mezara ağladım” derken içi sızlamayan kalmamıştır herhalde. Hele ki evin kapısında Efe’nin çocukluk halinin hayaline uzanmasına yüreğim dayanmadı. 9 bölüm itibariyle Nadide ve Burak’ın soğuk oyunculukları dışında herkes üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Efe’nin gerçekleri annesine söyleyememesinin ikilemi, evin kapısında oturup annesinin ağıtlarını dinlemesi, deyim yerindeyse dramın dibine vurdular. Ama aklımıza takılan o soruya şimdilik de olsa cevap verdiler. Nisan her şey bitse de Mete’nin Efe olduğunu annesine söylememesi gerektiğini savunsa da gün gelir, çıkar İsmail gibi bir patavatsız zavallı Leyla’yı bu sefer kalpten götürür.

Yazık değil mi bize?
Dramın ikinci perdesi de Nisan ve Efe arasında yaşananlardı. Severek ayrılan bir çiftin acısını tüm netliğiyle gördük. Efe sarhoş halde Nisan’ın evine gelince umutlanmadım değil. Hali hazırda ekranlardaki en romantik çift nişanını seve seve takardım o anda onlara. Yakıp tutuşturdular ortalığı. Bir dizi izlediğimiz unuttuk bir süreliğine. Kalpleri bir olsa da yolları çetrefilli. Seda’sı biter Efruz’u başlar. Efe’nin Efruz’u tutan eline Nisan’ın ters ters bakması bunun en büyük kanıtı. Anlaşılan senaristler Nisan’ın karşısına birden çok rakip çıkarmaya kararlı. Kötü kalplisi bitti buyurun iyisi diye önümüze Kadim’in kızını sürdüler. Tamam, Efruz’u şaşkın savcıya yapalım demiyorum ama ayarlayın bir şeyler. Tek jönlü dizi modası çoktan geçti.
Seda bitti bir de sen mi çıktın başıma
Hem üzüldüm hem sinirlendim demiştim izlerken. Sinirlendiğim kısmı tabii ki doğru bildiniz. Seda! Kendisi büyük bir evreyle cadı şekline dönüşürken, bebek falan doğuramayacağını düşünenlerdenim. Olur da finaldeki düşüşten hasarsız kurtulursa ancak yavru bir gremlin doğurur. Bölüm boyunca ekranda saç baş yoldurması yetmezmiş gibi artık baş kötü Yakup ve intikamcı bir annenin yavrusu o. Çığırından çıkmış bir şekilde düğün hazırlığı yaparken en âşık damadı bile kaçıracak bir enerjiye sahipti. Alabildiğine güzelliğine bu kadar kötü bir karakter yazmalarını beklemiyordum. Açıkçası umudum gerçekten âşık ve acılı bir kadındı. Şu an öyle bir görüntü çizdiler ki Seda’ya, Efe meselesini öğrense bile gene evlenmek isteyecek gibi. Ayrıca final sahnesine de ayrı bir parantez açmak isterim. Bu kadar son hız klişe karşıtı ilerleyen bir diziye, yüzyıllık hamile kadını merdivenden düşürme sahnesini yakıştıramadım. Nisan düşseydi olaylar çok daha başka hal alabilirdi. Neyse en azından Yakup şimdi ne tavır alacak, Seda’yı evlat olarak benimseyecek mi ona bakacağız.
Dizinin diğer bir keskin dönüşüne gelirsek Kadim’in öldü gösterilmesiydi. Aslına bakarsak dün gecenin en önemli olayıydı. Mesele bu şekilde Kadim’in hapisten çıkmasından çok daha önemli bir hal aldı. Yakup artık Reşat öldü, Efe öldü, Kadim de öldü deyip rahata kavuştuğunu düşünecek. Hoş zaten pek rahattı “Yok canım Efe’yi ben öldürtmedim” derken. Kadim içinse öldü gözükmesi sırtından büyük bir yükü kaldırdı. Karısına ve kızına kavuşmakla kalmadı artık bir de hayalet gibi istediği özgürlükte hareket edebilecek. Ve ümit ediyorum ki Efe’nin yükünü biraz azaltacaktır. Zira çilesi çok, devası Nisan ama vuslat da şimdilik uzak bir hayal.