Zafer'in ölümü ise fiyaskonun ötesindeydi nazarımda.
Haluk sağa çekip, kurumuş vicdanı ve keskin zekası arasında sallanırken
Zafer'den daha zekice bir hamle beklerdim. Bunca zaman bir oyunu sürüklemiş iki
kurnaz adamdan bahsediyoruz. Hani insan ölmeden önce en canlı hâlini yaşar
derler ya, Zafer tatlı bir sohbeti seçti. Halbuki uydurma bir mektup, video,
ses kaydı vb. öne sürebilirdi. Nihai kurtuluşu olmasa da hastaneye yetişmesini
sağlayabilirdi. Bu bir drama, farkındayım. Romeo ölmeli, Titanik batmalı ve aşk
yaşanmalı. Peki Zafer'in ölüm süreci daha kısa tutulamaz mıydı? Bir şey yap be
adam diye isyan etmemize yetmeyecek kadar kısa...
Haluk karakterinin dev hayran listesinde başı
çekiyorum. Emre Kınay'ın ciddi etkisi bir yana, karakter çok güzel işleniyor.
Yaptığı hiçbir şey sırıtmıyor, eksik durmuyor. Zaten kaos durumunda yaşadığı
panik de gözlerinden okunuyor. Sanki çocukluğunda asılı kalmış çaresizliğini
tekrar tekrar yaşıyor. Bu suçlarına mazeret değil elbette. Fakat ciddi bir
kapana kısılma hâli gözlemliyorum. Öldürmek istediği için öldürmüyor, kendini
kurtarmak istiyor. Geçmişe dönük vukuatlarını incelediğimizde hep bir 'örtme'
çabası görebiliriz. Kendi karanlığını örtmeye çalışıyor. Ama işte, zaten siyah
olan bir şeyi karartmak mümkün olmuyor.
Berem şekil... Önümden çekil...
Gençler olup biten her şeyden fazlasıyla habersizdi.
Ali ve Savaş konuşma çabasına girerken engelin kızlardan gelip durması ise
ekrana terlik fırlatmamı sağladı. Bir susun rica ederim bir susun! Ali
konuşacakken Selin 5 yaşına geri döndü. Savaş konuşurken de Nazlı bunu bir
ayrılık haberi sandı. Yine de Nazlı'nın o sahnede tatlı olduğunu söylemeden
edemeyeceğim. Selin karakterinin grafiğinde ise ciddi bir düşüş hissediyorum.
Eğlenceli anlarda plastik malzemesi ona fayda sağlıyor fakat dramın ağırlığı
epey hissediliyor. Ağladığı sahnelerde gülüyormuş gibi görünmesinin sebebi bu.
Ağlarken gamzeleri göstermiyoruz Selin, onu sonra şeyapalım koca gözlü kız.
Savaş'ın yalanlarının ardından Nazlı'nın, daha doğrusu Burcu Özberk'in performansı takdire şayandı. Ağlayışı da, attığı tokat da içime işledi. Ali ve Selin cephesinde ise yastık savaşı sahnesine bayıldım. Dizi evrenlerinde yastıklar ne kadar da dayanıksız oluyor azizim. En çok da Selin'in yastık bahane kendimle hesaplaşmak şahane konulu tavırlarını sevdim. Bölümün genelina hakim olan kar yağışı güzel görüntüler ortaya çıkarmış. Çekerken ne çok zorlanmışlardır diye düşünerek bir kez daha içerledim.
Savaş ölmeyecektir ama kazaya Melisa'nın dahil oluşu
yüzünden Nazlı onu öldürebilir. Tabii Yiğit ile aralarında gelişen flört
ilerlemezse... Selin ve Ali ise hep sırlara hakim olan taraf oluyor. Biraz da
diğer gençler öğrensin efendim onlar taş mı yesin? Ve Güneş... Ağzından bir kez
bile ''Adamı patates çuvalı gibi ittiriverdin kocacım'' diyemedin ya, helal
olsun. Şimdi bir de Güneş'in kızlarına erkek bebek eklenirse cümbüş var demektir.
Eee cinsiyeti ne zaman belli olacak?
Gerisini bekleyip birlikte göreceğiz. Siz neler
düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.
Güzel günler.