Sevgililik

Dram demişken, o kargaşada Ünsal-Canan Özbakan çiftinin cenazesi de yalan oldu. Evet baba konulara geliyorum. Ayşegül’le Poyraz’ın neden ayrılması gerekiyor? Onlar başlarına gelen bütün saçmalıkların farkında ve her şeyi şakaya deliliğe vurup birlikte olmanın bir formülünü bulmuş gibiler. Siz tasvip etmeseniz ne olur ki? Zaten canınız sıkıldıkça evlatlıktan reddediyorsunuz filan. 


Hayrettin yapmaağ!

İntikam ateşiyle yanıp, hem Poyraz’ın hem Ayşegül’ün ihanetine uğradığını düşünen Bahri Baba bana Sema’yı anlamadan dinlemeden ölüme gönderen babayı hatırlattı ve sinir etti. Güya en anlayışlı, en derin karakterimiz kendisi. Ne ara aşık olduğunu anlamadığımız Despina’ya gidip medeni bir şekilde ayrılacak kadar sakin ama çok haklı bir şekilde “Babamı ben seçmedim.” diyen Poyraz’ı bir anda siliyor, bugüne kadar tüm yaşananlara rağmen hep şefkatle yaklaştığı Ayşegül’e tokat atıyor. Gayet mantıklı şeyler söyleyen Sema’yla Mete’yi dinlemeyi bile düşünmüyor. Öfkesinde çok haklı olabilir ama daha mutedil davranmasını bekliyoruz kendisinden. Adil Topal kan davalın ama sonuçta adam milletvekili, onu geç büyük büyük olayların merkezinde. Neyse en azından herifi takip etmeyi başardın. Bizim beceriksiz mafya ekibi yine Poyraz’ın oyununa geldi. Onlar da çarpraz ateşle araba tararken kendilerini vurmadıkları için sevindik. Son olarak Musa Uzunlar’ı çok seviyorum ama eline ne tabanca, ne bıçak, ne de tokat yakışmıyor maalesef :/

“Adil Topal İsmail Karayel mi?” sorusu yeniden ve daha kuvvetli bir şekilde gündemimizde. Ben Sinan, Meltem ve Ayşegül’ün yaşadıklarından sonra biyoloijk babalık konusunda ciddi şüpheler duymaya başlamıştım. Face-off gibi bir şey olduğu fikrinde yoğunlaşıyordum. Şimdi elimizde bir de kan grubu kartı var. A rh + yazısını okuyan Poyraz’ın yüzündeki aydınlanmayı görüp Mendel’in bezelyelerini hatırlamayan sözelcidir. ^.^ Bu konuda çok kafa yormak istemiyorum. Bu sezon çok şaşırıp ters köşe olmuyoruz zaten, inşallah güzel bir şekilde bağlanır olay. Ama Poyraz evin içinde babasını (gerçekten babası mı?) dokunulmazlığından edecek bir düzenek kurmuş olabilir belki. 


Çocukluk

Meltem ne kadar kırılgan ve hassas sahiden. Güvenmek istiyor, inanmak istiyor. Her kız çocuğu gibi en çok babasına güvenmek istiyor ama. Bölümün en güzel yeri de Özkan Uğur’un şarkısının Yalan’a bağlanması ve 80’lerin sonu 90’ların başında çocuk olanları mest eden objelerin kadraja girdiği anlardı. 90’lar nostaljisine bir miktar Leyla ile Mecnun sosu da katılmış oldu, duygulandık. 90’lar demişken İsa’nın seyrettiği çizgi film de pek sevdiğim “İl était une fois… La vie” serisine benziyordu ama emin olamadım. 


Evlatlık

Toparlarsak, yine hikâyenin boyut değiştirdiği bir noktada geçiş bölümü mahiyetinde bir bölüm izledik sanırım. Bahri bu aşamada İsmail’e bir şey yapamayacaktır. Ama olaylar bundan sonra nasıl gelişecek göreceğiz. Umarım karakterlerin kendilerinden beklediğimiz şekilde davrandığı bölümler seyrederiz.

Sevgiler.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER