Kiralık Aşk: Bu aşklara biraz dostluk gerek..

Bundan sonra dostluk konuşacak, dostluk saracaktı yaraları; aşkın tuzaklarına dostluğun eli uzanacak ve sarılacak bir dostu olan insanın hayatta asla yalnız kalmayacağını görecektik. Aslında bölüm boyunca da en çok dostluğu gördük, en çok ondan etkilendik.

Dostluk denilince ilk olarak Sinan geliyor akla. Yasemin bile bir tek onun kapısını çalıyor aklındaki sorulardan canı yandığında ve en çok hak ettiği yerden alıyor en dolaysız yanıtları; dost acı söyler ne de olsa. Ama Sinan’ın söyledikleri sadece Yasemin’e değil, Neriman’a ve Ömer’e de, hatta takıntıları bir yaşam biçimi haline getiren modern dünyanın özgür ve güçlü bireylerinin tamamına bir ders niteliğinde: “Hayatın tüm köşelerini tutabileceğimizi bize kim söyledi?” Hatalarımızla, kusurlarımızla, eksiklik ve fazlalıklarımızla sevmeyi ve sevilmeyi neden beceremiyoruz?

Köşeleri tutmaya çalışmayan bir Defne var, ama onunki de hayatı akışına bırakmaktan çok çok ötede. Kendi hayatını dışarıdan izlemek ister gibi bir hali var. “Ben böyle olsun istemedim” diyor sürekli. Sinan’ın asistanı oluşunun ardından bunu söylediğinde Ömer vermişti cevabını aslında: “İstemeseydin olmazdı Defne!” Bir şeyler yapmak üzere bir irade gösteremediği gibi bir şeyler yapmamak konusunda da iradesiz olduğu için sürükleniyor yalnızca ve bütün bunlar onun sürüklenmeyi seçmesi anlamına da geliyor bir yandan; istemeseydi olmazdı, olmayabilirdi…

Defne için artık dümeni ele alma zamanı. Karar vermeyi beceremediği için düşüne düşüne bir yere varmasını beklemiyorum, ama artık iyi ya da kötü bir şeyler yapmak zorunda. Eğer o da dostlarından –bu konuda hep yaptığı gibi İso’dan- destek almazsa yapıp yapabileceği, her şeyi itiraf etmek olacaktır. Bu, dizideki bütün ilişkilerin sarsılması anlamına gelecek ve bizi yeniliklere taşıyacaktır. Ayrıca, bu tür hikâyelerin hemen hepsinde olduğu gibi, büyük sırrı her hafta yeni birinin öğrenmesi gerginliğinden bizleri koruyacağı için yeni ve zorlu bir yola da girilebilir, yakışır da.

Sinan’ın dostluğundan nasiplenme sırası Ömer’e geldiğinde, bizler için de dostluklarının en büyük sınavlarından birine ve bu sınavdan başarıyla çıkmalarına tanık olma zamanı geliyor. Büyük acısını paylaşmaya gelen Ömer’e değil, dostunun acısını kendininkinin önüne koyan Sinan’a yanıyor; onunla birlikte nefesimizi tutuyor ve yine onunla paramparça oluyoruz ekran karşısında. Çünkü Sinan’ın işi iki kat zor: hem hislerine ket vurmak hem de arkadaşının acısına ortak olmak, belki de ilk kez yalnızca hisleriyle yola çıkan Ömer’i teskin edecek mantıklı cümleler kurmak zorunda. Bunu başarıyor da. Ama bizim paramparça oluşumuz sadece bütün hikâyeyi bilmemizden kaynaklanmıyor; Salih Bademci de can yakan bakışları, titreyen ve çatlayan sesi ile bize o acıyı eksiksiz yaşatarak gözyaşlarımızda büyük pay sahibi.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER