“Ellerimle seni itiyorum, kalbimle ise her defasında geri
çekiyorum.”
Aşk bazen iki kişinin sürekli birbirini yaralasa da
bırakamamasıdır. Dokunduğunda yanacağını bildiğin birine koşmak gibi.
“Sana dokunmanın yanmak olduğunu bile bile sana koştum
ben.”
“Ben ne oldum? Ben de yanmadım mı?”
Uzak Şehir’in bir önceki bölümünde son bir cesaretle el ele
vererek kaçma hayalleri kuran Şahin ve Nare ne yazık ki bir kez daha iki ayrı
tarafa savruldu. Ecmel’in hapishaneye düşen Kaya’yı öldürme planı, Cihan’ın
Ecmel’i bıçaklatmasıyla son bulurken; tek isteği sevdiği kadınla kavuşmak olan
Şahin, Hasankeyf yolundan dönmek zorunda kaldı. Yani bir kez daha ailesi
yüzünden Nare’siz kalmış oldu. Nare’de Şahin’siz.
Nare’nin düşen bebeğinin ardından yaşadığı psikolojik
yorgunlukta etrafındaki tek güzel ses Şahin’e aitti. Herkes yine onu bir “eşya”
gibi oradan oraya çekiştirirken Şahin ona her ne kadar etrafları
imkansızlıklarla çevrili olsa da yeni bir hayat, bir umut sözü verdi. “Kaçalım!”
Ancak Nare için “tamam” demek kolay değildi. Tüm aile üyeleri
birbirlerine düşmanken, Şahin’in annesi Nare’ye oğlundan uzak kalması için
yalvarmışken, henüz evliyken ve kocası onu boşanmamakla tehdit ederken, öz be
öz annesi bebeğini düşürdüğü için Nare’yi suçlayıp, eğer kocasından boşanırsa
başka biriyle evlendireceğini söylerken Şahin’in tutmayı çok istediği
ellerinden tutup gitmek hiç kolay değildi.
Nare’nin Hasankeyf’e kaçtıktan sonra Şahin’in telefonlarını
açmaması, abisine birkaç sahne öncesinde elini tuttuğu adam için Şahin’e haber
vermemesini söylemesi tutarsızlık gibi gözükse de aslında değil. Nare ve Şahin
daha önce izlediğim ve yazdığım hiçbir çifte benzemiyorlar. Birbirleri
kendilerinden bile önemli. İkisi de karşı tarafa olabilecek herhangi olumsuz
bir olayı sezdiğinde kendinden vazgeçerek sevdiğini korumaya çalışıyor. Ancak
bu koruma içgüdüsü hiçbir zaman güzel bir sonuca varmıyor. Şahin, Nare’nin
yerini bilse hemen yanına gelirdi. Nare bunu çok iyi biliyordu. Gelirse onu
götürürdü, asla bırakmazdı. Ancak bu durum Şahin’in başına ailesi tarafından
daha fazla iş açardı. Bu yüzden yerini söylemedi, telefonlarını açmadı. Şahin’e
çok fazla ihtiyacı olmasına rağmen onu cevapsız bıraktı. En azından denedi.
“Biz birbirimizin lanetiyiz.”
“Lanetim de olsam kabulüm.”
Şahin ise pes etmedi. Hiçbir zaman etmedi zaten. O da
Nare’nin ondan neden uzak kalmaya çalıştığını anlar gibiydi. Aralarında
kimsenin anlamadığı yalnızca ikisinin bildiği bir dil var gibi. Nare dayanamadı
ve sonunda telefonu açtı. Şahin’in sesini duyduğu an güzel günler
yaşayabileceklerine olan inancını yeniden kazandı ve yerini söyleyiverdi. Son
yayınlanan bölümde ise izlemiş olduk ki Nare yerini Şahin’e söylemesine,
Şahin’in hiç düşünmeden arabaya atlayıp yanına gitmesine rağmen uzun zaman
sonra ilişkileri için cesaret göstermelerine rağmen yine, bir kez daha
kavuşamadılar.
Şahin ve Nare’nin birlikte en güzel anılarının olduğu
Hasankeyf’te çifte hiçbir ortak sahne yazmadan karakterleri yalnızca telefonla
konuşturarak ilişkilerini basite indirgemek, önceki bölümlerde flashback
sahnesinde verilen “Dünyanın öbür ucunda da olsan gözüm kapalı bulurum seni
Narem.” diyen Şahin’in Nare’yi bulamaması gibi absürt sahneler yalnızca
çiftin var oluşuna zarar verilen sahnelerdi. Çünkü Şahin Nare’yi elbet bulurdu.
Bir önceki hafta yayınlanan bölümde “Ben Nare’yi
seviyorum. Nare’yi seviyorum ben.” diyerek dolanan Şahin’in yerini bu bölüm
“Seviyorum ben Şahin’i. Hep onu sevdim, hep de onu seveceğim.” diyen
Nare almış olmasına rağmen ne Şahin Nare’yi sabah kadar ben gelemiyorum, babam
hastanede demek için aradı ne de Nare, Özkan ile kurduğu evlilik planını
Şahin’e anlattı. Aksine karşısına geçip Özkan’a döndüğünü söyledi. Bebeğini
doğurup, mutlu olacağını söylediği gibi.
Nare direkt Özkan’a annesinin vâdettiklerini vereceğini
söylese, abisinden yardım istese ve boşanmaya ikna etse her şey çok daha kolay
olurdu. Ne Nare’nin saçma sapan planı ne de Şahin’in bölüm boyu Nare’yi
umursamazlığı zihnimde mantıklı bir zemine oturmuyor. Ayrılmak için ayrılınmış
gibi. Yazılmak için yazılmış gibi.
Şahin ve Nare’nin içinde bulundukları imkansızlığa ve
etraflarındaki seslere kendilerini fazla kaptırdıklarını düşünüyorum. Etraftaki
sesleri biraz kıssalar ve kalplerinin sesini dinleseler her şey daha kolay
olacak aslında. Nare, Şahin’i hep sevdiğini ve seveceğini söyleyip karşısına
geçerek canını yakıyor mesela. Neden? Şahin’in kendisinden vazgeçmesi
gerektiğini düşünüyor. Daha doğrusu bu ona düşündürülüyor. Sadakat’in Nare’yi
sürekli aşağılaması bir kenara dursun, Şahin’in annesi Fidan’ın da onu evlenmiş,
çocuğunu düşürmüş bir kadın olmaktan vurması, oğlunu tehlikeye attığı için
suçlaması zaten kendisini hiçbir şeye layık görmeyen Nare’nin Şahin’den de
uzaklaşmasına sebep oluyor. Daha doğrusu Şahin’i kendisinden uzaklaştırmasına.
Nare’nin duygu durumunun alt metninde bu var. Tabi ikinci kez yarı yolda
bırakılmasının etkisi de yüksek. Ne kendisi Şahin’den uzaklaşabiliyor ne de
Şahin ondan. Belki canını yakarsa ondan vazgeçer diye düşünüyor ancak eminim ki
ikisi de birbirinden vazgeçemeyecek.
Peki Şahin Nare’sini neden arayıp haber vermiyor koca bir
akşam? Üstelik ikinci defa yarı yolda bırakıyor olmasına rağmen. Şahin’in
arabasını tek hamlede hastaneye kırışı ve üstünü değiştirmeye zaman bulmasına
rağmen Nare’yi aramaya zaman bulamamasının senaryonun tutarsızlığı olduğunu
düşünüyorum. On bölümdür izlediğim Şahin, Nare’ye karşı bu kadar umarsız olamaz
çünkü. Zaten zor bir durumda, psikolojide olan, önemli bir ameliyattan yeni
çıkmış Nare’yi; buz gibi havada, gecenin karanlığında, Hasankeyf’in ıssız
ortasında, bir başına bıraktı ve gitti. Sonrasındaki telefon konuşmaları da tam
bir fiyaskoydu. Karaktere özür dilerim dedirtmek bu kadar mı zordu? Şahin
Nare’nin yanına gitse ona durumu açıklasa, geri oteline bıraksa ve babasının
yanına bu şekilde gitse işler bu noktaya gelmezdi. Alelacele hastaneye giden
Şahin, hastanede odada dikilmekten başka hiçbir şey de yapmadı ayrıca.
Nare’nin bir şekilde, er ya da geç kurduğu planı Şahin’e
söyleyeceğini ve söylemesi gerektiğini düşünüyorum. Hatta “Bir daha seni
beklemeyeceğim.” dediği sahnede bile söyleyecek gibi olduğunu hissettim
ancak karakterlerin diyalogları o kadar zayıftı ki söylemeye fırsat olamadı.
Bir anda birbirlerine yüksek sesle konuşmaya başladılar, canlarını acıtmaya…
Bir önceki gece kaçma planı yapmamışlar gibi, Şahin Nare’ye hiç biz birbirimize
aitiz dememiş gibi. Bölümde tek sahneleri olduğundan ve ayrılık sahnesinden sonra
da başka sahneleri olmadığından fazla ön göremesem de birbirlerinden yine
kopamayacaklarını düşünüyorum. Nare’nin Şahin dayısına silah çektiğinde,
Şahin’in ise hastanede Nare’ye “Yapma bize bunu…” diyerek aşklarını
kirletmemeleri için yalvarmalarının bir sebebi olmalı. Ellerindeki tek güzel
şey kalplerindeki aşk çünkü. Hayatlarındaki tutunacak tek şey birbirleri.
Nare’nin aklınca Özkan’la ilişkisine devam etme ve Şahin’den
uzaklaşma planı umarım en yakın zamanda bozulur. Şahin bu sebepten Nare’den
belki uzaklaşır ama onu sevmekten vazgeçmesi mümkün değil. Nare’nin Özkan’ı
sevmediğini, isteyerek onun yanına dönmediğini son yaşananlardan sonra en iyi
bilebilecek kişi Şahin. Her ne kadar Nare yüzüne karşı söylemiş olsa da
(gözleri asla aynı şeyi söylemiyordu) Şahin’in bunu direkt aa tamam sen kocana
dönüyorsun ben de yoluma bakayım bari kıvamında kabullenmesi de bence absürt
olur.
Hikâyenin akışı gerçeklerin en acilinden ortaya dökülmesiyle
ilerlemeli diye düşünüyorum. Nare ile Şahin’in gizli de olsa aşklarını yaşamaya
devam ettiği, ikisinin el ele verip her şeye birlikte göğüs gerdikleri bir
Şahin ve Nare izlemeyi çok isterim. Birbirini kıran, döken bir Şahin ve
Nare’den çok daha inandırıcı olurlar. Tüm Mardin doğdukları günden beri onları
belli bir düzenin içinde yaşamaya kandırmış bu kez de biraz onlar Mardin’i
kandırsa ne olabilir ki?
Aşk bazen öyle yoğundur ki içindeyken kendimizi bile
düşünmeyiz. Ve aşk bazen iki kişinin sürekli birbirini yaralasa da
bırakamamasıdır. Dokunduğunda yanacağını bildiğin birine koşmak gibi.
Eda Akça