“Seversin, kavuşamazsın, aşk olur.” denmiş peki önemli olan kavuşup
kavuşmamak mıdır yoksa aşkı aşk yapan her hâle tamam olmak mıdır?
“Bir yerlerde varsın olmadığın yere dayanabilmemin tek
sebebi bu.”
Birbirlerinin hayatında olmamalarına rağmen bir yerlerde,
bir şekilde, birileriyle var olmaları bile hayatlarını yaşanabilir kılan Şahin
ve Nare.
Bir düşman ailelerinin birbirlerine aşık çocukları
hikayesi olan çiftimiz Nare ve Şahin, Romeo ve Juliet’ten daha imkânsız bir
durumda. Üstelik dizinin her yeni yayınlanan bölümünde mümkünmüş gibi daha
fazla imkansızlaşıyorlar.
Şahin ailenin tek oğlu, babası hapiste olduğu için aynı
zamanda kız kardeşi ve annesi bir nevi ona emanetler. Nare’nin kardeşleri olan
Cihan ve Kaya ile arası oldukça iyi olmasına rağmen bir aşiretin iki farklı
ailesi olduklarından ebeveynleri tarafından içine düştükleri bir iktidarlık
savaşının ortasındalar. Bir zamanlar birbirlerine âşık olan Nare ve Şahin’i ilk
bölümden itibaren bambaşka hayatlarda izliyoruz. Bu ayrılığın sebebi bölümler
ilerledikçe açılıyor lakin dizinin sekiz bölümü yayınlanmış olmasına rağmen
hâlâ bir netliğe kavuşabilmiş değil.
Aslında Şahin ve Nare ilişkisi başından beri oldukça
imkânsız ancak Şahin’in babası hapse girdikten sonra ailesini bir başına
bırakıp Nare ile kaçamaması işleri iyice karıştıran ilk hamle oluyor. “Albora’da
gözyaşı içe akar.” sözüyle büyütülen Nare’ye ise geçmişten bugüne neler
yaşatılmışsa sevdiğiyle değil de başka biriyle evlenmiş ayrıca hamile. Nare’ye
dokunmak bir yana bakmaya bile kıyamayan Şahin ise kalbindeki sevdayla
kalakalmış.
Nare ve Şahin’in izlerken yüreğinizi sıkıştıracak bir aşkı
var. Sanki biri kalbinizi avcunun içine almış sıkıyor gibi hissediyorsunuz. İlk
bölümde ikilinin yalnız hiçbir sahnesi olmamasına rağmen aralarında bir şeyler
olduğunu anlıyorsunuz. Oyuncular gerçekten muhteşem tercih olmuş. Alper Çankaya
ve Sahra Şaş partnerlikleriyle adete büyülüyorlar. Yavaş yavaş açılan bir
sinema perdesi gibi yavaş yavaş aşklarına şahit olmaya başlıyoruz. Aralara
giren flashbackler ve karakterlerin kalabalık sahnelerde birbirlerine attıkları
bakışlar çok kısa anlar da olsa oldukça etkileyici. Şahin’in gözü hep Nare’nin
üzerinde, Nare ise hep bir yerlerde Şahin’i arıyor.
“Şahin ile birbirimizi seviyorduk eskiden. Hâlâ öyle
bakıyor bana.”
İlk bölümlerde Nare’nin bebeğinin Şahin’den olması ihtimali
gayet güçlüydü ancak son yayınlanan bölümde Nare’nin Alya’ya yaptığı “Şahin’den
olmasını çok isterdim.” itirafından sonra bu ihtimal biraz sallantıya
uğradı. Nare’nin bunca acıya nasıl dayandığını anlayamıyorum. Karnındaki
bebeğin de keza öyle. Dizideki tüm karakterler ve yaşadıkları ilişkiler oldukça
imkânsız, Sadakat ve Ecmel’den sonra sanki kaderleri bir düğüm gibi bağlanmış
ve kocaman bir imkansızlığın içine sıkışıp kalmış gibiler ancak Şahin ve
Nare’de farklı bir şey var. Bir gerçeklik. Oyuncuların ve karakterlerinin
yazım, çekiliş biçiminin çok büyük bir etkisi olmasıyla birlikte Şahin ve
Nare’nin aşkına dair henüz üç flashback sahne izlemiş olmama rağmen onların
aşkına çok önceden şahit olmuş gibi hissediyorum.
Nare tam anlamıyla kendinden vazgeçmiş bir kadın. Kendinden,
ailesinden, hatta karnındaki bebekten bile. Hemen hemen her sahnede elini
karnında görüyoruz. Normalde herhangi bir dizide elini karnına götüren hamile
bir kadın gördüğümüzde olumlu bir mesaj alabiliriz ancak hiçbir replik
olmamasına rağmen Nare elini her karnına götürdüğünde her ne kadar ona şiddet
uygulamış ve hiçbir şekilde sevmediği kocasından bir parça olsa da kendinden
olan diğer parçaya tutunup anne olarak onu sarıp sarmaladığını ancak tüm
kalbinin her şeye rağmen ve hâlâ Şahin için attığını, her nefesini Şahin için
alıp verdiğini, her şeyin bambaşka olmasını dilediğini anlayabiliyoruz.
Onları hayatta tutan tek şey hatıraları… Umut en karanlık
anımızda bile var. Nare ve Şahin’in karanlık dünyasında da olduğu gibi. Eski
güzel günlere tutunmak kalplerinde kalan son umut kırıntılarını umut
kırıntılarını canlı tutuyordur belki de. Nare’nin Şahin katil olmasın diye
silahın önüne atladığı sahnede anlatılmak istenen de tam olarak buydu. Şahin’e
bir şey olursa, hapse girerse Nare’nin yaşamak için bir sebebi kalmaz. Âdeta
nefessiz kalır. Çünkü Şahin’in dışarıda bir yerlerde olduğunu bilmek bile ona
yaşamak için ümit veriyor.
“Hatıralarımızdan başka hiçbir şeyim kalmadı. N’olur
onları alma elimden.”
Nare, Şahin’i en yakınları Kaya ve Cihan’dan ayırmamak için
konağa geri dönmedi lakin Şahin bilseydi çok sevdiği Kaya ve Cihan’ı bir daha
görmemeyi göze alır Nare’yi bırakmazdı. Birbirleri için birbirlerinden
haberleri olmadan çok fazla fedak
ârlık yapıyorlar
ancak bu fedakârlıklar dönüp dolaşıp canlarını daha çok yakıyor.
Çiftin sahnesinin çekiminde kullanılan güneş detayı çift şu
an her ne kadar büyük bir umutsuzluğun içinde olsa da umut veriyor. Özellikle
flashback sahnelerindeki sarılma anlarından sonra kullanılan güneş yansıması
her gecenin bir sabahı olduğuna, en karanlık akşamdan sonra bile güneşin doğduğuna
işaret eder gibi. Ayrıca Alper ve Sahra Mardin’in rengine ve masalsı
manzarasına da oldukça yakışmış.
Uzak şehirlerde kurulan setleri izlemeyi hep sevmişimdir.
Mardin’in büyüsünden midir bilinmez tüm ekibin şehir dışında yaşadığı
projelerde ekip, çaycısından oyuncusuna, aile gibi oluyor ve bu durum ister
istemez kameraya da yansıyor.
Daha önce Yargı, Baba, Gaddar, Aile gibi pek çok başarılı
yapımda izlediğimiz ayrıca ödülünü alan Alper Çankaya ile Bizim Hikâye, Kadın,
Alev Alev gibi projelerden tanıdığımız Sahra Şaş’ı buluşturan Uzak Şehir’in
Şahin ve Nare’si… Kusursuz bir partnerlik ile kusursuz bir çift çıkartmışlar
ortaya.
“Seversin, kavuşamazsın, aşk olur.” denmiş peki önemli olan kavuşup kavuşmamak
mıdır yoksa aşkı aşk yapan her hâle tamam olmak mıdır?
Eda Akça