En baştan açık sözlü olayım. Eski Pazar günlerini özlüyorum.
Yargı ve Teşkilat’lı Pazar günleri daha renkli ve doyurucu idi. Pazar
günlerinin dizileri bize tatmin edici karakterler ve yorumlayacak konular
veriyordu. En önemlisi iki dizide de güçlü kadın karakterleri doya doya
seyrediyorduk. Ay yapım bunu anlamamış olacak ki bize Pazar günü bol erkekli
bir dizi verdi. Cinsiyet ayrımı yapmayayım iyi yazılmış ve iyi canlandırılan
erkek karakter de seyrediliyor (ama hepten erkek olunca sıkıyor). Fakat
Teşkilat'ın karşısında Deha yerine tam oturmamış, bir şey anlatmak ister gibi
görünen ama argümanı boş bir tablo sunuyor şu anda. İnişli çıkışlı reytingi
fena olmasa da hedeflenen reyting bu değildi muhtemelen. Ekrana ne yeni heyecan
oldu Deha, ne de sezonun en etkileyici yapımlarından diyebiliyoruz şu anda.
Belki bir senaryo hamlesi ile bu değişir.
Aras Bulut İynemli'yi seyretmeyi severim. Fakat farklı bir
rolde izlemek isterdim açıkçası. Yine bir mafya dizisi yerine farklı bir
dünyayı anlatsaydı bu dizi keşke. İçerde'de de mafya tarafındaydı oynadığı
karakter çoğunlukla. Tekerle kurşun atanların dizisi Çukur'da mafya çetesinin
başıydı karakteri. Deha'da da ha mafyaya girdi ha girecek gerilimiyle (hiç
gerginlik yaratmıyor bu konu bu arada) yakında Devran da mafya olursa
şaşırmayacak seyirci. Mahalleler bile aynı zaten. Halbuki Aras B. İynemli yetenekli
bir oyuncu. Bir öğretmeni canlandırsaydı mesela nasıl yorumlayacağını ekranda
görmek isterdim. Bir beyaz yakayı ya da mavi yakalı ya da deha olup akademik
ortamda kendini ispat etmeye çalışan biri mesela. İnanın yazılsa bu
karakterlere Devran'ınkinden daha çok macera yazılır. İlla mafya olacaksa bu
defa onlarla savaşan bir polis, hâkim, avukat ya da savcı olsaydı mesela (Hukuk
dizisi özlemim var evet).
Neyse elimizdeki deha olup bunu pek sergileyemeyen, ona
söylenen en saçma argümanlara cevap dahi veremeyen Devran'a dönelim. İmre ile
İskender bol bol Devran'a hayat dersi(!) veriyor dizide. Dizi adeta bir hayat
dersi şelalesine döndü, Seyirci olarak dizi bize diyor ki "Devran
etkilenip onların tarafına geçecek mi, kendini sorgulayıp içindeki İskender
olmaya meyilli yanına kulak mı verecek diye gerileceksin şimdi tamam mı?".
Bunu da öyle belirgin yapıyorlar ki, gerilmek yerine komik bir etki yapıyor.
Devran neden İskender olmaya meyilli olsun mesela? İskender'in doğru mu denilip
özenilecek, hayatı sorgulatacak bir yanı var mı?
Uğur Polat harika bir oyuncu. Kastettiğim İskender'in
karakteri. Yekta karakterine benzer ama ondaki derinliğe ve zekaya sahip
olmayan bir karakter İskender. Yekta'nın hayata dair doğru tespitleri, para ile
ölçülmeyen değer verdiği ölçütleri vardı. Avukat olmak Yekta için çok değerli
idi mesela ve bunun para ile alakası yoktu. Ceylin sahip olmak istediği o zeki
evlattı mesela içten içe ve buna sahip olduğunda kendini onun için tehlikeye de
attı. Böyle bir kötü karakteri izler, merak eder ve sahiplenirsin seyirci
olarak. Ama İskender düz kötü. Sen sana kötü tek söz bile etmemiş, yıllarca
peşine düşmemiş ve çalışıp ailesinin geçiminde annesine yardım eden büyük
oğlunu neden kendi dünyana çekmeye çalışıyorsun? Yıllarca tek başına çalışıp,
çocuklarını büyütürken senden talebi olmamış eski karına neden musallat
oluyorsun ve evini alıyorsun elinden? Düz kötü yani karakter. Motivasyonu yok.
Sadece kötülük lazım diziye diye yazmışlar gibi. Hadi Gülce aksında belki hala
esas aşkının o olması var ve bu konu biraz o tarafı ilginç kılabilir. Aysel
egosunu besleyip tutku ego karışık bir yerden yönetiyor İskender'i çünkü. Ama
Gülce'ye ve çocuklarına kötülük yapıyor adam.
Devran'a hayat dersi veren bir diğer karakter de İmre. Hangi
bilgi birikimi, hangi yaşanmışlık ve deneyim ile bu bilmiş aforizmaları
Devran'a sıralıyor İmre mesela? Karakter şiddet gösteren biyolojik babasından
annesi ile birlikte kurtulduktan sonra çocukluğundan itibaren İskender'in
parası ile rahat yaşamış, okumuş, sonra ya da okurken onlar gibi kara para
aklama işine girmiş. Hangi hayat okulundan bu öğretiler? İskender'in hayat
okuluysa karakterin kendisi bizzat hayatın gerçeklerine vakıfmış gibi konuştuğu
için oturmuyor. Mesela İmrecim senin baban İskender. Biyolojik olarak dünyaya
gelmende katkıda bulunmuş kişi senin illa gerçek baban olmuyor bazen. Seni
İskender büyütmüş ve şekillendirmiş. Gerçek sevgi de besliyorsa sevgi de
vermiş. İskender de İmre'yi kendi amacı için yontmuş, şekillendirmiş ve
kullanmış muhtemelen. Bu da bir tür istismar. İmre kendi hayat şekillerinde bir
yanlış görmüyor gibi. Fakat suçlu ve illegal bir yaşam sürdüklerinin farkında
olacak kadar da yetişkin. Baba meselesine dönersek İskender şiddet uygulayan
biyolojik babasının olmayacağı kadar İmre'nin babası. Fakat İskender Ceylan'ın
babası mı mesela? Adam kız doğduğunda bile orada değilmiş, keyfi şekilde
babalık yapmamış ve bir kez merak etmemiş. Böyle bir adam 17 yaşında ilk kez gördüğü
bir kızın babası nasıl olabilir? Donörlük yapmış İskender sadece. Şu anda bile
Ceylan'a dair bir babalık isteği yokken İmre'nin Ceylan'ı kötü yola çekme
arzusu neden? Karakterlerin motivasyonları ya yok ya çok havada. Kötülük çünkü
yaptığı. Dünyalarındaki her şey mafyaya ve suç dünyasına ait. Ceylan için
sunacakları iyi hiçbir şey yok. İskender'in Ceylan'a baba olmak gibi bir derdi
de yok. O zaman ne babalığı? Sadece Devran yoldan sapsın diyeyse İmre'nin hiç
tanımadığı Devran yoldan sapsın, onların tarafına gelsin diye bu saplantısı
neden?
İşte bu noktada benim seyirci olarak ikna olmadığım şey,
Devran'ın şu durumlarda cevapsız kalması. Dizi "Devran bu söylemlerden
etkilenecek mi, korkacak mı ya da kötü tarafa yaklaşacak mı merak et"
diyor ama Devran şu söylemlerden etkilenip cevapsız kalacak bir karakter mi?
Kim 17 yaşındaki kardeşinin kara para aklama çetesi ile görüşmesini ister
diyemiyor mu direkt? Yani hayatınızın neresi özenilecek hayat diye soramıyor mu
Devran? Suç işleyerek hayatını sürdüren, bir mafyanın tepesinin atmasına ya da
kara para aklama çetelerine polis operasyonuna bağlı olarak değişebilecek
zenginliğinizin nesine özenilir diye sorsun mesela.
Sonra Devran'ın babalık mevzusu var ki sinir mi olsam gülsem
mi bilemedim. Hayat bu ve babalar babalık yapmıyorsa kardeşler birbirine
yapabiliyor. Hayatta kalmak için birbirine destek olmaktır bu. Devran doktora
yaparken onu kim okutmuş, evi kim geçindirmiş mesela? Gülce tüm çocuklarına hem
annelik hem babalık yapmış. Büyük abisi Ferman ve küçük abisi Yaman çalışmış.
Üniversite, yüksek lisans ve doktora eğitimi alırken Devran çalışsa bile bu ne
onu ne evi geçindirecek kadardır. Çünkü doktora yapmak, özellikle kendini belli
bilimsel çalışmalara adamak öyle kolay şeyler değil, Ferman ve Yaman çalışıp
hem eve hem Devran'a bakarken babası mıydı Devran'ın? Babası değillerdi ama
abilik, ablalık, kardeşlik de bazen anne baba gibi davranılmasını da
gerektiren, sınırı olmayan özel bir bağ. Devran mesela İmre "sen babaları
değilsin" derken "değilim kardeşleriyim, ben okurken en çok onlar
çalıştı ve kardeşimin de bir babası yok ama abileri var" diyemiyor mu?
Öyle bakıyor ve susuyor.
Esme'ye babalık konusu ise öyle abes ki seyrederken
"daha neler" dedim. Mantığı olmadığı gibi Devran'ın sus pus olması,
bir "ne alaka?" diyememesi de karakteri saçma bir duruma düşürüyor.
İmre "Tutku görmüyorum aranızda, öpüşmüyorsunuzdur bile siz" dese
İmre'nin kendi ilişki kıstaslarına, evde Aysel’le İskender'den gördüklerine
göre anlaşılır olurdu. Ama çocuğun var repliği hangi mantıkla yazıldı acaba?
Esme dizinin en kendi ayakları üstünde duran ve gerçekçi karakteri. Devran da
dehalığı da, hikayedeki mafyalar da onun kadar inandırıcı değil. Fakat Esme
gerçek ve en inandırıcı karakter. İlk bölümden beri tüm işlerini kendi halletti
Esme ve Devran'ın müdahale ettiğini bile görmedik. Hayatını kazanmak için
çalışıyordu ilk bölümde Esme. Onu istemeye geldiklerinde bile Devran'dan yardım
istememişti. Kendi işini kendi halletti. Babası onu ve annesini dövdüğünde,
karakola ve hastaneye gittiğinde Devran'a haber bile vermemişti. Okula dönmeye
kendi karar verdi ve bu konuda da "okula gidiyorum benimle gel"
talebi olmadı ama olabilirdi de. Devran Esme'nin okula dönüşünde yardımı
dokunacağı bir konu oluştuğu halde yardım etmese "bu nasıl sevgi?"
diye sorgulardık hepimiz herhalde. Birbirine yardım etmek, destek olmak
sevginin şanındandır. Bazen çok sevgi varsa birbirimizin hayatında eksik olan
sevgilere de merhem olmaya çalışmak kötü değildir. Sadece bunu karşı tarafa bir
sorumluluk gibi yüklememek önemli. Esme de görmediği baba sevgisini kimseden
talep edecek bir kız değil. Aksine biz ilk bölümden beri Esme'nin kendi
hayatındaki sorunlara rağmen Devran'a destek verdiğini gördük.
Dizide kötüler tarafında en inandırıcı ve ilgi çekici
karakter ise Cesur. Onun soruları sorguları var mesela. Esme'ye de Sofi'ye de
Devran'ın hayatındaki güzel yanları ve gerçek sevgi içeren ilişkileri merak
ettiği için de yaklaşıyor bence. Sevgi ve duygu açlığı var. Esme ve Sofi onun
hayatında görmediği en değişik karakterler. Devran gerçek babasının ona
zamanını, belli bir hayata bakış açısını, öğretilerini, ilgisini ve sevgisini
ve gerektiğinde korumasını veren Sofi olduğunu halen anlamamışken Cesur görüyor.
Onun babalık ettiği bir Cesur nasıl olurdu merak ediyor.
Özetle hal böyleyken diziyi seyrederken Devran'ın kötü yola
sapma gerilimi olsun diye kara para aklayan, mafya ve silah tehdidiyle yaşayan
insanlardan hayata dair zorlama aforizmalar dinlemek sinir bozuyor birazcık.
Diziyle kopup bunu neden seyrediyorum diyorsunuz. Karakterler bunları
söyleyebilir bu arada tabii ki ama öyle yazılır ki sen bunun o karakterin kendi
dünyasının yansımaları olduğunu görürsün. Ama dizide bu şekilde verilmiyor.
Özellikle Devran da susuyor ki, etkilendi mi sorguluyor mu gerilimi olsun.
Fakat İskender de İmre de tabii ki oyuncuların oyunculuklarını tenzih ederek
yazıyorum, metin üstünde ham karakterler. Devran'da da bu hamlık var, Özellikle
İskender düz kötü, boyutsuz, duygusuz ve nedensiz kendi çocuklarına kötülük
yapan bir adam. Uğur Polat harika ama İskender taslağın ilk halindeki karakter
gibi. Melis Sezen de çok tatlı, çok iyi bir enerjisi var ama İmre karakteri
sanırım sonradan eklenmişti senaryoya ve bu çok belli oluyor. Yani mesela
hayatı sorgulatacak kötü ya da suçlu dünyasından karakterler olabilir ama bu
karakterler öyle yazılır ki grisini ya da insan yanını görürsün. Hayatta
pişmiştir veya yaşanmışlıkları vardır. Seyirciyi inandırır. Bize Devran'ı
yoldan çıkaracağız diye hayat dersi verip duran karakterler böyle değil işte.
Bunun için de kardeşi için adalet arayışından Devran kötü yola sapacak mı
şeklinde evrilen konu seyirciyi çekmiyor ve inandırmıyor.