‘’Ben bu öfkeyle
sekiz köy yakardım ama sessizce evime gittim. Bu büyümektir…’’
Dilan o konağa geldiğinde küçücük bir kızdı. Yaşadığı her
zorluk onun biraz daha büyümesini sağladı. Her düştüğünde aslında Baran’dan
başka kimsesi olmadığının farkına vardı. Ona sığındı, ona güvendi ve hiç de
yanılmadı. Onun göğsünde bir ev edindi kendine ve döşedi içini rengârenk
çiçeklerle; kuşattı sevgisiyle. Her sendelediğinde hırçınlaşmaktan ziyade evine
sığınmayı denedi. Üşümek yerine ısınmayı tercih etti.
‘’Seni sen yapan her
şeyi seviyorum.’’ Dedi Baran, Dilan’a; buna inadın da dâhil. Keza Dilan’ın
inadı o konağa sağlık, sevgi, merhamet ve her şeyden önce Baran’ın kalbine
uçsuz bucaksız bir aşk getirdi. ‘’Babanın
yıktığını ben onaracağım.’’ Dedi Baran ve Dilan’ı kaybolduğu geçmişiyle
sardı sarmaladı sığdırdı göğüs kafesindeki evine. Bir insanın uçsuz bucaksız
güvenebileceği birinin varlığına sahip olmaktan daha güze ne olabilir ki bu
hayatta. Umudunu her kaybettiğinde küçücük yüzünü avuçladı Baran Dilan’ın orda,
yanında ve kalbinde olduğunu gösterircesine. Sebep olduğu güzellikleri
hatırlattı yeniden. Çünkü vazgeçmek ne Dilan’ın harcıydı ne de Baran’ın… Bilin
ki bizler de sizi siz yapan her şeyi seviyoruz…
Uzun zamandır Dilan’ın eski Dilan olmadığına dair birçok
şikâyetler düşüyor önüme. Bununla ilgili bir şeyler söylemek isterim, bende. Dilan’ın
yüzleşmiş olduğu gerçek karşısında belki bende dâhil yetersiz tepkimeler
verdiğini düşünmüş olabiliriz. Gözümüzde çok büyük travmalar canlandırıp
sessizce gidişine sitemler de etmiş olabiliriz. Ve fakat bu zayıflık, pasiflik
ya da acizlik değildir. Dilan en başından beri naif kişiliği, affedici kimliği
ve hep yapıcı tutumu ile bize lanse edilmiş bir karakter. Bu Dilan’ı güçsüz
yapmaz. Aksine onu çok daha güçlü yapar.
Onun gibi naif bir karakterden fazlasını beklemek biz izleyicilerin
hatası olur; yazan kalemlerin değil. Babasının suçunun ağırlığını yüklenip
gördüğü tüm kötü muameleyi kendine hak görmüş bir karakter, Dilan. Onu diri
diri yakmaya kalkan Derya’yı ‘’Olan olmuş, herkes bir şansı hak eder.’’ Diyerek
affeden bir karakter, Dilan. Ona yaptığı tüm eziyetlere rağmen konaktan
gitmesin diye Azade’ye dil döken bir karakter, Dilan. Ve her şeyden önemlisi
onu Hara’da kolundan tutup, yerlerde sürükleyerek samanlığa kilitleyen adamın,
içinde bir yelerlerde saklı kalmış merhametini bulup çıkaran; ta ilk sezonun,
ilk çeyreğinde yine bu adama benim senden başka kimsem yok diyen bir karakter, Dilan.
Şimdi bu affedici tavırları, sessiz çığlıkları neden bu kadar yaraladı ki
sizleri. Dilan’ı Dilan yapan da zaten bu özellikleri değil mi? Biz, bu sezon
bir yere kadar sabredip damarına basıldığında Sabiha’nın boynuna bıçak dayayan
bir Dilan izlemedik mi? Sabiha’nın derdini öğrendiğinde onu anlamasını
yadırgamayın. Konaktan gitmek istediğinde izin vermeyen Baran’a defalarca
diklenmedi mi? Onun canını yakma pahasına zehir zemberek sözler sarf etmedi mi?
Bakın Hanife’yi geçtim, Dilan ‘’Sen bana hep babalık yaptın. Hem de en iyi şekilde’’
Dediği babasına rest çekmedi mi? Dilan daha üç bölüm önce Baran ile karşı
karşıya geldiğinde beni çocuk gibi azarlıyorsun deyip Baran’a yükselmedi mi? Hiç sebep yokken Dilan’ın birilerine
diklenmesini beklemeyin. Bir sebep var olduğunda kendi doğrularından
ayrılmayacağına eminim. Bütün bunları bir düşündüğümüzde ilk sezonda çarşıya
çıkmasına izin verdi diye Baran’a teşekkür eden Dilan’dan neyi faklı ikinci
sezon Dilan’ının? Dilan’ın, Baran sayesinde ‘’Evim’’ dediği bir yeri oldu.
Kudret ve Cihan’ın ona verdiği desteği, yanında büyüdüğü aile vermedi bu yaşına
kadar. Onlara bu kadar teşekkür etmesi neden bu kadar büyütülecek bir mesele
oldu. Dilan hayatı boyunca annesinin onayını almadan kendi kafasına göre
herhangi bir olaya karar vermiş midir acaba? Bakın, kan davası gibi büyük bir
olayda Baran’a sormadan, kendinden o kadar emin bir tavırla ‘’Ailem Karabeyler kalmanıza izin verdi.’’ dedi, Dilan Demirlere. Bu onun için çok büyük bir olaydır. Çok büyük bir
güvendir.
Yazı devam ediyor...