Kan Çiçekleri: Biraz kırıldım; kime, neden olduğunu bilmeden*

Kan Çiçekleri: Biraz kırıldım; kime, neden olduğunu bilmeden*
"Hâlbuki sarılsalar her şey geçerdi." Demiştim son yorumumda... O kadar inanmıştım ki her şeyin sarılınca geçeceğine... Dilan'ın korkuları ve Baran'ın her şeye, herkese yetişme çabası ama en çok da Dilan'ın yaşadıklarını çözmeye çalışması en az Baran kadar beni de yordu bu hafta. Anlarım, demiştim son yorumumda; herkesle, her olayla empati kurabilirim ve fakat sevdiklerim zarar görene kadar. Dilan'ın, Sabiha'yı uçurumun kenarında, her şeyden önce bir insan olarak bırakmamasını da anlarım. Tüm inandıklarının bir yalandan ibaret olduğunu öğrenen bir anneyi önünde silah, uçurumun dibinde kötü biri bırakabilir sadece. Ne Dilan kötüydü, ne de Baran ancak bu anlayışın onu, Havin'e teslim edene kadar olanını anlarım. Hadi arttırıyorum; bende tıpkı Baran gibi Dilan'ın hatırına, Sabiha'nın özür dilemesine kadar anlayayım ama fazlası bünyeme çok fazla zarar. Baran'a da fazla gelmiş olacak ki özür dilemelerin ardından bile o günün gecesinden sırt sırta uyundu, o yatakta Dilan’la...

 
 
 "Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten,
 Affet senden habersiz aldığım her nefesten..."
*Necip Fazıl Kısakürek*

Dilan ilk defa başına buyruk hareketlerinin, Baran'ın tüm yakarışlarına rağmen onun arkasından iş çevirmesinin korkusunu bu kadar büyük yaşadı. Ya da ilk defa Baran'ın haklılığının farkına bu kadar ciddi fark etti. Baran'ın kendisine çok kızacak olmasından deli gibi korkup panik atak geçiren Dilan'a ayrı kalbimi bıraktım; ilk kez Dilan'ın hatalarına karşı aslında kızmadığını ve onun için çok korktuğunu sevgiyle izah eden Baran'a kalbimi ayrı bıraktım. Ne yaşarsalar yaşasınlar birbirlerini hep yaralarından öperek iyileştiriyorlar. Anın verdiği üzüntüyü, korkuyu ve yalnızlığı birlikte aşıp sonrasında kaldıkları yerden yine devam ediyorlar. Ama ne olursa olsun birbirlerini anlıyorlar..

 
 
Ben bu bolüm biraz kırıldım... Kime, neden olduğunu bilmeden. Belki darmadağın olmalarına rağmen, sürekli Baran'ı koruma adı altında ondan bir şeyler saklayan Dilan'a; belki de üç ay sonra kavuştuğu, onca sevmiyorum söylemlerine rağmen Dilan'a sarılıp uyumak için can atan ama tüm özürler dilenmesinin gecesinde sevdiği kadına sırtını dönüp yatan Baran'a...  Dertlerinin bir olmasına rağmen bir türlü tamamlanamayan DilBar’a…

Neden Sabiha'nın derdini öğrenmeden Baran'a olan biteni anlatamam diyen Dilan, hala onu arafta bırakmaya devam ediyor? Neden özürler dilenmeden önce göl başında koyun koyuna uyuyup uyanan çiftim tüm özürler dilenmesine rağmen sırt sırta uyuyor? Ya da madem Dilan gerçekleri anlatmadı, bayram değil seyran değil biz neden özür diledik? Ağzımıza bir kaşık bal çalıp gece yatakta balı zehire kattınız resmen. Zincirlere vurulmuş bir Dilan ile merhameti kullanılan Baran’ın özürü bu kadar olmamalı. Dilan’ın yaşadığı o üç aylık kâbus bundan daha fazlası. Burnunun dibinde olmasına rağmen yeri yerinden inletip sevdiği kadını bulamayan Baran’ın kendine olan öfkesi ve kırgınlığı bundan daha fazlası. Onlar bundan daha fazlası.

Bir hayli kırıldım; her şey kadar, herkes kadar...


 *Senin merhametini kullandım elbisesi. Travmamız büyük*
 
Kerem bana göre Baran'ın annesinden sonra Dilan'a kadar tek dayanağı, tek dostu, tek sırdaşıydı. Neden aldınız Kerem'i Baran'dan? Neden yine yalnız bıraktınız onu? Baran önce annesiz kaldı... Sonra babasızlıkla sınandı... Daha sonra kalbi dediği Dilan'sızlıkla... Şimdi sıra Kerem de mi? Bu kadarı fazla değil mi Baran'a? Biraz da Baran için kırıldım. Hatta birazdan daha fazla. Bir mucize bekliyorum…


* Baran, kerem ve biz bu ayrılığı hak etmedik.*
 
Bu bölümün delip geçen sahnesi bende uçurum sahnesi ve Sabiha'nın Gülşah'ın gelinliğini gömdüğü sahneydi. Nazan Beyazıt, Yağmur Yüksel ve Barış Baktaş adeta karşılıklı döktürdüler bütün hünerlerini. Üzülerek söylüyorum ki özür dileme sahnesi beni tatmin etmedi. Hayalini kurduğum belki de bu değildi. O gerçekleşene kadar hayal kurmaya devam edeceğim. Keza henüz tam gerçekler ortaya çıkmadı.
 
KISA NOTLARIM:

• Cevdet ile Cevriye'yi koyun koyuna yatırıp Dilan ve Baran'ı sırt sırta yatıran hayat bize ne yapmaz? Bu hiç adil değildi sevgili senaristlerimiz. Küstük...

• Sabah ağzı kulaklarında uyanan Baran, bir önceki gün yaşananlardan sonra "Hemen ayaklanmasaydın." Diyene kadar gece yatarken göğsünde uyutsaydın sevdiceğini, daha makbule geçerdin.

• Sabiha’nın özürü en az Baran kadar benimde umurumda değil. İçimden geçenleri o kadar güzel dile getirdi ki, tek tek... İyi bir anne olsaydın kızının içinde bulunduğun durumun farkına az da olsa varırdın Sabiha Hanım. Bir anne olarak "Ben nerede hata yaptım." Demek için de çok geç artık. Masum kızının intikamını almak için yine masum bir kıza azap çektirdin. Bunun iyi insanlığı da yok, özürü de yok, iyi anneliği de...

 • Dilan'a Sabiha'ya olan empatisinden dolayı kızan ben Derya'ya üzülmedim desem yalan olur. Hiç kimse kötü olarak gelmez bu dünyaya. Derya da ihmal edilerek büyüyen çocuklardan. • Uçurumda Dilan'ın Baran'ın yaşadıklarını dile getiriş şekli, Baran'ın sakince Dilan'ı dinlemesi... Sahneye kalbimi bıraktım diyebilirim.

Yazan, yöneten, kamera önü arkası emek veren herkesin yüreğine sağlık. Sevgiyle kalın.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER