Yargı: Acının içinden geçmek

Yargı: Acının içinden geçmek
“Bir dokunayım, yanında uzanayım…”

Hepimize kocaman bir geçmiş olsun. Son bölümü atlatıp bu yazıyı okumaya kadar gelmeyi başaran herkesi tebrik ediyorum. 62. bölümüyle Yargı izleyicisinin tam olarak içinden geçti çünkü.

Bölüm adına düşüncelerime ve sezon finali hakkındaki tahminlerime geçmeden önce tebrik etmek istediğim birkaç kişi daha var. Pınar Deniz başta olmak üzere Yargı’nın tüm oyuncu kadrosuna kocaman bir tebrik. Uzun zamandır herhangi bir diziyi izlerken bu kadar acı çektiğimi hatırlamıyorum.

Pınar... Gerçekten o kadar harikaydın ki hayran kaldım sana. Tüm o ağır dram sahnelerinin altından öylesine iyi kalkmış ki ondan başka kimsenin Ceylin olamayacağını bir kez daha kanıtlamış oldu son bölümdeki performansı ile. Ceylin'i izlerken sürekli ağladım sayesinde. Daha doğrusu Ilgaz’ın konteynerda bulunmasından başlayıp bölüm sonuna kadar dinlene dinlene ağlamış olabilirim.

Dizinin bu bölümü gerçekten çok garipti. Uzun zamandır beklediğim ve kendimi hazırladığım (hazırladığımı sandığım) “6 ay sonra” anlatıldı aslında bölüm boyunca ancak televizyonu kapattığımda kendimi bir dizi izlemiş gibi değil de daha çok dayak yemiş gibi hissettim. Sema Ergenekon’un kalemi ete kemiğe bürünüp beni dövüyor olabilir.

Bölüme Ceylin’in yine yine ve yine Parla’nın başına açtıkları başka bir dertle cebelleşmesini görerek başlıyoruz bu esnada Ilgaz ölümle burun buruna. Parla gerçekten beni deli ediyor. Ilgaz, Turgut Ali tarafından vurulup kanlar içinde yerde yatarken Ceylin'in Parla’yı aklamaya çalışmasına çıldırdım. İzlerken Ilgaz kan kaybından ölecek korkusuyla ambulansı aramamak için kendinizi zor tutuyorsunuz.

Son ana dek her şeyin bir plan olduğu Ilgaz’ın kenardan köşeden bir yerden çıkacağı ümidiyle bekledim ta ki Eren Ilgaz'ın cesedini çöp konteynerinde bulana kadar.

Bu sahneyi uzun bir süre atlatamayacağıma eminim koskoca Cumhuriyet savcısı Ilgaz Kaya’yı çöp konteynerinde kanlar içinde görmek çok çabuk unutulacak bir görüntü de değil zaten.

Turgut Ali’yi anlıyorum daha doğrusu anlamaya çalışıyorum. Ceylin 3. bölümde demişti ki “Sevdiğinin üzerine gölge düşse yaralıyor insanı.” gerçekten öyle. Sevdiklerimiz söz konusu olduğunda başlarına ufacık bir şey gelmiş olsa bile yaralıyor bizleri. Yapamayacağımız hiçbir şey kalmıyor o gölgeyi yüzlerinden kaldırmak için. Başsavcının da gözü öyle bir kararmış ki bir bölüm önce “candaşım” dediği Ilgaz'ı kızının canı pahasına vuruyor, hem de arkasından iki kurşunla. Turgut Ali’nin Ilgaz’ı vurmasından çok canımı acıtan başka bir şey var bu sahnede. Tetiği çekmeden birkaç saniye önce “Baba bile değilsin…” diyor Ilgaz’a. Evet Ilgaz baba bile değildi ama baba olmayı ağaca çaput bağlayacak kadar çok isteyen bir baba adayıydı. Ceylin ile çok güzel hayalleri vardı. Bir sürü çocukları olacaktı, bir değil birden fazla kez baba olacaktı, hamile Ceylin’i görecekti, bebeklerinin ilk kalp atışını duyacaktı... Yani Başsavcı tetiği çekerek sadece Ilgaz’ı öldürmüş olmadı, Ilgaz’ın ve Ceylin’in birlikte kurduğu hayalleri de öldürmüş oldu.

Öldürdü öldürdü diyorum ama bence öldürmedi tabi ki oraya sonra geleceğiz. Ne diyorduk Eren’in Ilgaz’ı bulduğu sahne. Uğur Aslan’ın oyunculuğunun ve tabi ki arka fonda “Ben Ölürsem”in eşliğinde (Toygar Işıklı'nın etkisi bu sahnede oldukça büyük.) Ben Ölürsem'in ilk melodisi kulağıma geldiği an gözlerim dolmaya başlamıştı zaten Ilgaz'ı sedyeyle ambulansa bindirirlerken Eren’in “İncitmeyin” demesiyle de göz yaşlarımı tamamen serbest bıraktım. Canı bildiği kardeşini birkaç dakika önce kanlar içinde çöplerin içerisinden çıkarmamışçasına “İncitmeyin” demesi beni mahvetti. Sanmayın ki acılarımız burada son buluyor, hayır henüz her şey yeni başlıyor. Ambulansa bindiklerinde Ilgaz’ın elinde sımsıkı tuttuğu hayat ağacı kolyemizi de görüyoruz. “Elinde tutuyordu sımsıkı.” bu kadar acı bana gerçekten fazla.

Bu sahneden şüpheliyim çünkü biz ambulansın içini fazla göremeden sahne değişiyor ve sonrasında Ilgaz’a beyaz çarşaf örtülü bir şekilde sözde cesedini ambulanstan indirirlerken görüyoruz. Muhtemelen ambulansta bir planlar döndü bu kısma yazımın sonlarında tekrar değineceğim.

Sonrasında Eren Ceylin’i tutukluyor, olağanüstü bir öfkeyle. Ardından adli tıpa getiriyor orada öfkesi daha da büyük. En son ise karakola geldiklerinde, Ceylin’in ifadesini alırken Eren’in içine başka biri kaçmış olabileceğini düşündüm. Ceylin’in ölüm haberini bu kadar acı bir şekilde öğrenmesi gerçekten kalbimi acıttı. İfade vermeye ilk oturduğunda gözü sürekli Ilgaz'ı arıyordu mesela. Çünkü Ilgaz Ceylin birini öldürmüş bile olsa yanında olurdu hatta savcılığı bırakır avukatı olurdu ama yoktu.

“Yanındayım ben buradayım. Seni seviyorum. Ne olursa olsun seni seviyorum.”

Sürekli cama bakıyor Ilgaz gelecek diye ama Ilgaz gelmiyor. Ardından “Nasıl kıydın? Nasıl öldürdün?” diye soruluyor hayatta her şeyden daha çok sevdiği (belki kendinden bile) kocasını öldürme suçuyla sorgulanıyormuş meğerse. Ne yapacağını bilemiyor, birkaç saat önce ellerini uzatıp tutuklanmayı kabul etmiş ancak başka biri için Ilgaz için tabi ki değil, muhtemelen Eren Ilgaz'ı öldürmüş olabileceğine nasıl bu kadar kolay ikna olur diye de üzgün içinde bir yerlerde.

Tek diyebildiği “Beni Ilgaz’a götürün.” Bir insanın sevdiği birinin ölüsünü bile görmeye razı olacak hale gelmesi hayattaki en acı durum bence ve Ceylin koca bir bölüm boyunca sadece bunun için yalvardı.

Yaz boyunca seni affetmeyi deneyeceğim can dost güzel insan şahit Eren. Her ne kadar bölüm sonu bize destek olsan da her ne kadar bu bir plan olacak olsa da sana hala çok kızgınım.

Bundan önceki yazımda Yekta'ya ısınmaya başladığımı söylemiştim son bölüm ile sadece benim değil hepimizin gönlünde taht kurduğunu düşünüyorum. Hikâyenin en başından beri karşı tarafımızda olan, Ilgaz’a ve Ceylin’e türlü oyunlar kuran, kimseye sarılmayan Yekta’yı Ceylin’e sarılırken görmek hayatın tüm gerçekliğini yüzüme vurdu. Hayat normal akışında giderken, her şey günlük güneşlikken yaşamın ne demek olduğunu anlamlandıramıyoruz bence. Ne zaman o güneş bulutlansa, fırtınalar kopmaya başlasa o zaman yaşadığımızı anlıyoruz veya yaşadığımız anların, düşmanımız dediğimiz insanla bile geçirdiğimiz vaktin ne kadar kıymetli olduğunu. Ceylin belki de hayatında yaşadığı en kötü günü yaşadı bu bölüm ve sarıldığı ilk kişi Yekta oldu. Yekta’nın sadece sarılması değil hapisten çıktığı ilk an Ceylin’in avukatı olmaya aday olması, olağanüstü bir sakinlikle gerçeği bulmaya çalışması da ayrı kıymetliydi.

Yekta’nın yanında Metin babamızı da es geçmememiz gerektiğini düşünüyorum. Mükemmel bir karakter gelişimi gerçekten. Fragmanda belki, bir ihtimal Ceylin’in yanında olmaz diye düşünmüştüm ama “kızım” diyerek sarılmasını “biz yanındayız” demesini ilk sezon Ceylin'ine söylesek eminim o da bize inanmazdı.

Kaan Urgancıoğlu bölümde yok denecek kadar azdı ancak sayın savcımın ölüsü bile yetti. Pınar Deniz’e emanet edilmiş bir bölüm izledik. Ekibinin ona böylesine güvenmesi bir oyuncu adına gurur verici olmalı. Çok da güzel bir şekilde bu güveni teslim etmiş, 62. bölüm Ceylin’inin daha iyi oynanması imkansızdı. Sayesinde son bölümü izleyen herkesin Ceylin’in acısına ortak olduğunu düşünüyorum.

“Bir dokunayım en azından lütfen ona, yanında uzanayım n’olur. Bir dakika bile olsa olur.”

Repliklerin ve dram sahnelerinin muhteşemliği hakkında fazla konuşmak istemiyorum çünkü konuşursam yine ağlamaya başlayacağım. Cama vurup “Açın kapıyı, beni Ilgaz’a götürün.” dediği sahne, annesini arayıp “Ilgaz öldü diyorlar.” diyerek hala inkâr çabasında olduğu sahne (öldü diyorlar ama ölmüş olamaz anne…) Gül’ün gelmesiyle sarıldıkları “Acıdan ölüyorum, nefes alamıyorum.” sahnesi ve en son adli tıp uzmanına artık ağlamaktan sesi kısılmış halde “Ilgaz’ı sen mi muayene ettin? Görebilir miyim, bir saniye bile olsa... Lütfen görebilir miyim?” dediği sahneyi hatta daha fazlasını izlemeye nasıl dayandım gerçekten bilmiyorum. Üstelik Ceylin tüm bu acıyı çekerken sevdiği adamın cesedinin tıpkı küçük kız kardeşi gibi bir çöp konteynerinde bulunduğunu henüz bilmiyor bile.

Ceset demişken teoriler kısmına yavaştan geçebiliriz bence. Koca bölüm boyunca Ilgaz’ın cesedini Eren’den başka kimse görmedi veya göremedi. Ben biraz oturup düşündüm ve şuna karar verdim. Her ne kadar kafamda kurduğum plan tam Ilgaz’lık bir plan olsa da tüm bunların Eren’in planı olduğunu ummak istiyorum. Ilgaz’ın o halde ambulansın içinde plan yapmış olabileceğini düşünmüyorum. Baya fazla kan kaybetmişti çünkü. En fazla Eren’e “Ceylin’i koru.” diyebilmiştir bence. Eren de aklına gelen ilk planı uyguladı muhtemelen. Ilgaz’ı öldü gösterecek ki katiller yakalanana dek kimse tekrar öldürmeye çalışmasın. Bunun yanında tüm işaretler Ceylin’i gösteriyordu; parmak izi, saç teli, kolye, Ilgaz’ın telefonundan atılan mesaj baya korkunç bir oyun kurmuşlar yani bizimkilere. Ceylin de en az Ilgaz kadar tehlikede. O yüzden Ceylin’i bir şekilde korumaya çalıştı diye düşünüyorum ama korumak için gerçekten çok üzücü bir yol seçti kalbi yok mu bu adamın… Metin baba ve Çınar kafamı karıştırdı onlar biliyor mu bilmiyor mu pek emin değilim. Derya Metin’e morgda eşlik etme teklifini sunduktan sonra Metin’in baygınlık geçirmesi pek tesadüf gibi gelmedi bana bu hareketiyle morga kimse girememiş oldu çünkü. Zaten olayı öğrendiğinden beri de pek bir güçlü duruyor biraz işkillendim o yüzden. Adli tıptaki adamın planı kesinlikle bildiğini düşünüyorum. Ceylin’in gözlerine bile bakamadı son sahnede. Yani bu plandan Eren ve adli tıptaki adamın kesinlikle haberi olduğunu düşünüyorum bir de yanlarında belki Metin babanın. Umarım Ceylin’in haberi olmadığı gibi Ilgaz’ın da haberi yoktur hiçbir şeyden. Yoksa bizim IlCey birbirini bulduktan sonra kesin ayrılır bir de onlarla uğraşmayı hiç istemem.

Yargı’nın 3. sezon onayı almış olmasına çok sevindim. Sonuna kadar hak ediyordu. Sanırım sezon finalinin sözü de Ilgaz savcımın 3. bölüm finalinde Ceylin’in kulaklığındaki düğümü çözüp, kulaklığı eline verirken söylediği “Acının içinden geçmezsen, dışına çıkamazsın.” repliği olacakmış. Umarım acının içinden geçmek için üçüncü sezonu beklemeyiz, sezon finali bölümünde geçmiş oluruz. IlCey’i bu sezon neredeyse hiç acının dışında izleyemedik çünkü. Ben gelecek sezonda biraz daha Ilgaz ve Ceylin’in ilişkisine tanıklık etmek istiyorum. Bu kadar büyük bir acıyı nasıl atlattıklarına, evliliklerine, hafta sonu tatillerine, bebeklerine… Sezon finalinde mutlaka senaristimiz hikâyeye bir düğüm daha atarak yine bizleri şok içinde ve merakta bırakacaktır ancak bu yeni düğümde umarım Ilgaz ve Ceylin el eledir.

Sezon finali bölümünde görüşmek dileğiyle, tüm acıların dışına çıkabildiğimiz günlere…

Eda Akça
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER