Geçmiş değil, bugün gibi
Yaşıyorum hala seni.
Sen hep
benim yanımdasın.
Taner’in adeta Dilek’e olan bağını anlatan bir şarkı sözü. Tüm
hayatını geçmişte ve Dilek’te yaşayan Taner’in hayatla olan bağını izlediğimiz
bölümlerden biriydi. Bu bölümün anlatan kişi mucit Taner’le öğretmen kızı
Dilek’in oğlu Ali’ydi. Geçmişimiz ve geleceğimiz bugünümüzle sarsılmaz bir
şekilde birlikte. Amcaoğulları Taner, Veysel ve Ramazan bugünlerinde
yaşadıkları bir sorunu geçmişten gelen bir ışıkla çözecekler belli ki.
Şili’yle yaptıkları anlaşmaya uyamayan ve makineleri
gönderemeyen Taner, Veysel ve Ramazan uluslararası mahkeme sebebiyle icralık
oldular. Ne ağıl kaldı ne de Veysel’in kaporta dükkânı. Bunu eşlerine
söyleyemediler tabii. Hatta kimse duymasın istediler. Sıcak su ve petek işinden
gelecek parayla borçları kapatacaklarını düşündüler ama olmadı. Sıcak su
ihalesinden gelecek olan para da icralık olunca bizim üç mucit beş parasız
ortada kaldılar. Amcaoğulları başladıkları yere geri döndüler. Üstelik ağıl
bile yoktu bu sefer ellerinde.
Gedelli bu olayı duymasın diye uğraşıldı fakat olmadı.
Tüm Kaya ailesi, üstüne Münir başkan bu olayı duyunca kıyamet koptu. Münir
başkan çok büyük bir zarara uğradıklarını ve rezil olduklarını söyledi.
Asuman’ın yüzü yere eğilmesin diye Ramazan’a emlakçıda iş buldu. Ramazan
mecburiyetten hayır diyemedi. Dişçi Musa Veysel’le Cemile ve Yağmur’un
sorumluluğu üzerine konuştu. Benzer konuşmayı iş konusunda Halime Taner’le
yaptı. Ciritçi Abdullah olaya el attı ve tüm aileyi topladı. Tüm Kaya ailesi
önce kızdı sonra neyi var neyi yoksa ortaya döktü. Zahide, Hüseyin ve Muammer
tarladaki payından vazgeçti. Asuman ve Kenan da arabayı ortaya koydu. Daha başka pek çok şey icranın ortadan
kalkması için feda edildi. Bizim amcaoğulları inanılmaz mahcup oldu ve borç
olarak aldı her şeyi. Bu toplantıda Abdullah dede atalardan kalan anahtara benzeyen
büyük bir demiri amcaoğullarına verdi ve ne olduğunu anlamalarını istedi.
Hüseyin ve Muammer yine bir definenin peşine düştüler.
Musa, Hüseyin ve Muammer’in daha önce define yüzünden başını yakan kişi yine
Gedelli’ye gelip Hüseyin’i buldu. Hüseyin ve Muammer defineyi bulma peşine
düştüler yine. Önce dutluk bulunacak sonra define alınacaktı. Ne yazık ki
Gedelli’de eski dutluğun neresi olduğunu bilen yoktu. Seyfettin belediyenin
arşivini açıp eski haritadan dutluğun neresi olduğunu buldu. Ciritçinin ağılın
yanıydı. Hüseyin ve Muammer kimseye çaktırmadan özellikle de Seyfettin’e
hissettirmeden ağılın yanını kazmaya başladı. Oradan o kadar inanılmaz bir şey
çıktı ki Hüseyin ve Muammer hemen babalarına koştular. Ağılın altından Osmanlı
zamanındaki dedelerden yani mucit dedelerden kalma bir araba çıktı.
Amcaoğullarındaki anahtar da bu arabanın anahtarıydı. Amcaoğullarının derdine
aileleri koşmuştu.
Ailelerine olan borçlarını ödemeye de belli ki geçmişten
gelen ve tamamlanılması istenen bu emanet araba yardım edecek.
Yeni bir sınava giren sadece Taner, Veysel ve Ramazan
değildi. Aynı zaman da Erkan da büyük bir sınavın içindeydi. Ankara’ya tek
başına giden Erkan profesyonel bir futbolcu olmak için adım adım ilerlemeye
başladı. İlk defa yalnız kalan ve ailesinden ayrı kalan Erkan için bu çok büyük
bir sınavdı. Hem derslerini ihmal etmeyecek hem de futbolda ilerleyecek. Selma
öğretmenin ağabeyi Fazıl’ın verdiği taş ta Erkan’a geldiği yeri hatırlatacaktı.
Selma öğretmenin öğrencileri için çabalaması da en çok Gülsüm öğretmenin
kalbine dokundu. Çocuklara yapılacak laboratuvar için Selma’ya Gülsüm öğretmen
yardım edecekti. Fazıl sayesinde tanışan bu iki öğretmen beraber daha çok şey
yapacaklar belli ki. Geçmişin, geleceğin ve bugünün birlikte olduğu bir
bölümdü. Haftaya görüşmek üzere.
* Ayten Alpman - Sen Hep Benim Şarkılarımsın