Yargı dizisi evreninde Pareto İlkesi ve Seçkinler Hukuku

Yargı dizisi evreninde Pareto İlkesi ve Seçkinler Hukuku
“Atinalılar! Beni suçlayanların üzerinizdeki tesirini bilemiyorum; fakat sözleri o kadar kandırıcı idi ki, ben kendi hesabıma onları dinlerken az daha kim olduğumu unutuyordum...” sözleriyle başlar Sokrates’in Savunması.

Sokrates adına öyle şeyler anlatılır ki, sonunda bu söylenenler karşısında savunmasına böyle başlar Sokrates. Bu yalanları yayanlardan bazıları da toplumun seçkinleridir. Socrates'i yargılayanlar da onlardır.

Ceylin'in birkaç bölüm öncesinde "Herkes çıtkırıldım prenses... Ama bana gelince..." isyanı bana bu savunmayı hatırlatmıştı. Sadece ailesinden değil, dizinin kendilerine ayrıcalıklı hukuk düzeni kurmuş seçkinleri de Ceylin'e aynı şeyleri söyleyip duruyor dizide. O kadar suçlanıyor ki, maalesef değişmesi gereken karanlık bir insan olduğunu inkâr etmiyor bile Ceylin artık. En üzücü kısım da bu. Ona günde 10 posta dürüstlük dersi verenlerin başında da Ilgaz geliyor.

Yargı dizisinde gerçek bir ideal adalet yok. Pareto ilkesini anımsatıyor dizinin düzeni bana. 

Nedir Pareto ilkesi? Pareto ilkesine göre toplumda seçkin %20'lik bir kısım vardır. Bu seçkinler bölümü geriye kalan %80'nin hayatını kontrol eder. 

Kimdir bu seçkinler? Topluma faydası olduğu düşünülen, yönetsel kademelerde bulunan, topluma yön veren kişilerdir. Dizi adına düşünürsek bu durumda bu insanların uyguladığı hukuka da "Seçkinler Hukuku" diyebiliriz. Seçkinler hukuku pareto ilkesi gereği, önce toplumun %20 seçkin kesiminin faydalarını gözetecektir.

Yargı dizisinde Savcı Ilgaz işte bu seçkinler kesiminden, savcı olması erkiyle bu hukuku uygulayan, bu erk ile adaleti tanımlayan kişidir. Savcı Ilgaz kendi seçkinler grubunun faydasını gözeten kişidir. Aslında kendisinin de çoğu kez kural ve hukuku çiğnediğini gördüğümüz halde, o hep çiğnememiş gibi, özellikle onun uyguladığı seçkinler hukukuna karşı tehlike olan Ceylin'e, kendi doğruluğunu ve mükemmelliğini dayatır. Çünkü yine Pareto ilkesinde olduğu gibi kendi seçkin grubunun varlığını sürdürmesi buna bağlıdır. 

Savcı Ilgaz'ın seçkin grubu kimlerden oluşuyor bakalım. Öncelikle asil üyeleri bu grubun kendisi gibi savcılar. Asla toz kondurmuyor. Hakimler... Polisler... Ve Yekta'ya tanıdığı kolay özgürlük ve onun avukat olmamasını kabul bile edememesi nedeniyle, çok sevmese de avukatları da içerebiliyor. Kısacası Ilgaz'ın seçkinler grubu kanun, hukuk ve bununla ilgili meslekleri içeriyor.

Ilgaz'a göre herkes kanun ve hukuka uymalı. Kendi de hep uymadığı halde, özellikle Ceylin'e karşı hep uyduğunu iddia ettiğini görüyoruz. Neden peki?

Ilgaz'a baktığımızda sicili bu kadar salt kurallara uyup, eşit adalet savunan birine göre suç örtbasları ile dolu. Suçlu oldukları halde Ilgaz'ın kendi yargı sistemini uygulayıp yok saydıklarına bakalım:

Babasının görevi kötüye kullanma, başka birinin üstüne işlemediği bir suçu yıkma suçunu tamamen örtbas etti. Engin'in tehdidi sonucu Ceylin'e açıkladığında ise, kanunu hukuku kendine göre kullanmamayı savunan bir karakterin yapması gerektiği gibi gidip babasını kendi eliyle vermedi. Ne yaptı peki? Kararı tam da korktuğu grubun temsilcisi Ceylin'e bıraktı. Babasını cezalandırmak şöyle dursun, emeklilik ile ödüllendireceğini de bir kenara not edelim.

İkinci suçlumuz Pars. Kendi sağlık raporunu Yekta'ya yok ettiren, bu uğurda Yekta'nın arkasını ilk bölümlerde kollayan ve delil kararttığını bildiği halde kendi sağlık raporu nedeniyle delil karartma soruşturmasını açmayan Pars. Peki Pars'ı şikâyet eden Ceylin'e karşı çıkan ilk kimdi? Ilgaz'dı. Çünkü seçkinler grubunun asil üyeleri savcılar ve Ilgaz onları her koşulda koruyor. Suç işleseler de hukuku çiğneseler de... Daha sonra başsavcı da destekliyor. Pars'ın Yekta ile rapor yok etmeceli illegal bağı saklanıp, Yekta da kollanıyor. Yekta bu sistemden besleniyor.

Üçüncü suçlumuz eski nişanlı Neva... Ama asıl önemli unvanı hakimlik ama. Neva ne yapmıştı hatırlayalım. Nişanlısının yanına gidebilmek için bir davayı satmış, masum bir adamı içeri atmış, cezalandırmıştı. Bunu öğrenen ve genelde yine Ilgaz’ca övülen Pars ne yaptı? Kimseye bildirmeden sessizce araştırdı. Ilgaz anlayınca ona anlattı ama Ilgaz'ı suçladı. Onun yüzünden olduğunu söyledi. Peki Ilgaz hemen gidip yetkililere bildirdi mi? Hayır. Neva'yı Yekta davasında bir sınava tabi tuttular ve geçince de Pars ile birlikte olayın üstünü kapattılar. 

Dördüncü suçlularımız Metin ve Çınar... Bu defa suç ağır, Metin de Ilgaz'ın gözünde seçkinler kesiminde yara almış durumda. Peki burada hukuk normal başka bir insana uygulandığı gibi uygulanıyor mu? Hayır. Ilgaz itibarları için gelmelerini ve kendilerinin teslim olmalarını istiyor. Normal insana uygulanmayan özel bir muamele istiyor yani. Savcı Pars ve polis Eren kabul ediyor. Kaçan Çınar'ı gizlice birlikte arıyorlar. Savcı Pars da bu davayı suçlunun abisi Ilgaz ile konuşup görüşüp danışarak çözüyor. Her anı hukuk ihlali.

Beşinci suçlumuz yine Pars. Kardeşi Neva'nın katilini bulmak için bir davayı satmayı kabul ediyor. Yani masum bir şoför ceza alıp yatacak. Bunun için adım da atıyor. Sevgilisi Derya Savcı'dan iddianamesini değiştirmesini istiyor. Savcılar Ilgaz ve Derya, onların düzeninin ve savcıların her daim destekçisi Eren'i alıyor ve seçkinler grubunun asil üyelerinden Pars hakkında görüşüyorlar. Ilgaz suçüstü baskın yapıyor, Ne yapıyor peki? Pars'ı ele vermiyor. Bunu da güzel laflarla süsleyip Ceylin'in onu değiştirmesine bağlıyor. Açıkçası seyrettiğimde inanmıştım. Fakat karakter son iki bölümde öyle şeyler söyledi ki, yine seçkinler grubunu korumuş ve buna kılıf uydurmuş dedim.

Ilgaz bu kadar suçun üstünü kapatıp, nasıl hiç yapmamış gibi tepkiler verir diye merak ediyorsanız, işte nedeni aslında Ilgaz'ın kimlerin suçunu örttüğünde gizli. Ilgaz kendi seçkinler grubunu korurken üstünü kapattığı hiçbir suçu kanun dışı saymıyor. Çünkü dizi evreninde kusursuz saydığı savcılar başta olmak üzere, bu insanların itibarını işlediği suçlardan önemli sayıyor.

Babasının itibarını Zafer'in adından ve hayatından önemli sayıyor. Pars'ın sağlık raporunu saklama nedenini, bir genç kızın cinayetinin delillerini saklayan kişiye soruşturma açmamasına yeterli sebep görüyor. Neva'nın itibarını ve mesleğini, masum yere yatan taşerondan önemli görüyor. Bu böyle uzar gider.

Peki kendisi de yaptığı halde Ceylin'e hiç yapmamış gibi konuşmalar yapan Ilgaz'ın "doğruluk krizleri"nden kim nasıl yararlanmış bakalım.

Kafa olarak hala savcı iken avukat olduğu dönemde, kendi gözünü kör ederek çalıştığı firmadan tazminat almak isteyen, evlat edindiği çocuğunun velayeti için savaşan işçi baba davasını hatırlayalım. Adamın gözünü kendisinin kör ettiğini öğrendiği an Ceylin, o paranın firma için bir şey ifade etmediğini ve adamın parayı almasına izin vermelerini istiyor. Ilgaz kabul eder gibi görünüp arkadan adamla konuşuyor, dini duyguları kullanarak *helal para" kavramından bahsediyor. Adam kendi yaptığını itiraf ediyor. Parayı alamıyor. Davaya Ilgaz ve Ceylin bakıyor. Çocuğu alıyor Ilgaz davada. 

Peki sonrasında o işçiye ne oluyor? Sormaya gerek var mı? Kendi itiraf ettikten sonra o firmada emekliliğini alana kadar olsun çalışamaz. Gözü o haldeyken iş bulamaz. Ayrıca bu dava onun siciline de işlendi. Yani o aile şu an perişan olmalı. Halbuki Ilgaz'ın sorgulaması gereken, bir işçinin neden avukat tutacak kadar kazanamadığı olmalıydı. Sermayenin yanında durur ama Ilgaz, işçinin yaşama koşulunun haksızlığını sorgulamaz. Firmanın tazminatı ödese onlara etki bile etmeyecek parasını ve böyle şeyler haber bile olmadığı için etkilenmeyecek itibarlarını gözetir.

Ilgaz'ın bir başka dürüstlük krizi ise Yekta'yı kurtarır. Ceylin, Engin'in gönderdiği videoyu Ilgaz'a söylemez. Çok iyi bildiği bir kötü ile kendi yöntemi ile savaşmak ister. Ilgaz, Ceylin'in özel alanına da hakkı olmayan bir ihlal yapar, Ceylin'in bilgisayarını hackletip, sonra onunla konuşmadan kendinde bilgisayarı savcıya verme hakkı görerek Yekta'yı serbest bırakır. Sonra da Yekta'nın o suçtan masum olduğuna, bunu bilerek Yekta'nın haksız yere bir gün bile yatmasına nasıl izin vermesini beklediğine dair yine bir konuşma yapar Ilgaz Ceylin'e. Halbuki Yekta'yı tutuklatma kararı verip, ona göre seçkinliğini devam ettiren Neva'nın suçunu da Pars ile birlikte daha yeni örtme kararı vermiştir. Bu konuşma size "Peki Neva'nın davayı satması nedeniyle bir adamın içeride masumken yattığı günler?" diye sordurur. Ilgaz bunu öğreneli günler geçmiş ama kılını kıpırdatmamıştır. Fakat Yekta'nın bir gün bile fazla hapiste kalmasına dayanamaz. 

Burada şu açıklamayı da yapmak gerekir. Yekta, Ilgaz'ın da Pars'ın mümkünse dokunmak istemediği kişidir. Yekta da seçkinler grubuna inanır çünkü. Seçkinlerden olmak için avukat olmadığı halde, avukatlık yalanını yıllarca sahte diplomayla sürdürmüştür. Bunun için onun itibarı için yapabileceği şeylerin verdiği korku, bir taşeronun haksız yere hapis yatmasından daha önemlidir.

Ve gelelim Parla olayına... 16 yaşında bir genç kız Parla. Reşit olmayan bir küçük. Polise haber vermek yerine onu ve ailesini bir katille yüzleştirmek için çağırıyor Çınar. Olaya mafya dede Merdan da karışıyor. Para ile adam öldüren Serdar tarafından silahla zoruyla bir yere götürülüyor Parla. O silah bir ara arkadaşının eline geçiyor ve ateş ediyor arkadaşı. Bir şey olmuyor. Serdar tam Çınar'ı öldürecekken, Parla oradaki en ilk işe yarayacak şey ile kafasına vuruyor Serdar'ın. Olay zaten öyle yazılmış ki Parla'nın cezası yok. 

Fakat gerçekten katil Parla mı? Merdan Serdar'ı hastaneye götürmüyor. Bilerek akşama kadar bekliyor. Hastaneye götürmeyen bu durumda bilerek ölmesine izin vermiş olmuyor mu? Sonra Merdan yine bütün aileye yalan söylüyor. Herkes Serdar'ın yaralandığını zannediyor. Sonrası yine Merdan önderliğinde delil yok etmece ve yalan ifade. Merdan tüm bunların Parla'ya mâl olacağı şeyi bildiği için iştirakçisi olduğu suçu üstüne alıyor.

Ilgaz bir maille bunu öğrendi. Olayı araştırmadı soruşturmadı. 16 yaşındaki bir küçüğün buna nasıl karıştığı konusunda da az çok bilgisi olmasına rağmen... Direkt maili Pars'a gönderdi. 

Ilgaz'ın koruduğu kim peki? Seçkinler grubundan olmadığı için utanç duyduğu suçlu dedesi mi? Tabii ki hayır. Koruduğu kendi itibarı. Çınar'a yaptığı konuşmada ve Ceylin'e yaptığı konuşmada esas ortak nokta bu. "Başım dik yanına gelebildiysem" dedi Çınar'a. Fakat Ceylin'e bu konuda itibar laflarının faydası olmazdı biliyordu. Ceylin'e adalet duygusundan ve eşit adaletten, suçları saklamamaktan bahsetti ki, Ilgaz'ın bu konulara hep uymadığını gayet iyi biliyoruz. Ilgaz da adaleti defalarca kendine göre kullanıp suç ve suçlu sakladı. Fakat Ceylin'e kendi seçkinler grubundan olmayan Parla'nın suçunu saklayamayacağını söyleyemezdi. Çünkü Parla, polis amiri babası değil, Savcı Pars değil veya hâkim Neva değil. Hatta kendi karısını hukuk dışı şekilde evine çağırıp tehdit ettiği halde savunduğu Savcı Derya bile değil. 

Önemli bir noktaya dikkat çekelim. Parla, Ilgaz'ın suçunu sakladığı insanların hepsinden daha masum. Eğer deliller yok edilmese, hikayesini destekleyebilse, Parla'nın ceza almaması gerekiyor. Olay tam nefsi müdafaa olarak yazılmış çünkü. İhtiyacı olan delil. Ama bu durum Ilgaz'ın suçunu sakladıkları için geçerli değil. Pars, Neva ve Metin ceza alırdı. Bundan kurtulamazdı.

Gelelim Ceylin'e... Ceylin, Ilgaz'ın en korktuğu grubu temsil ediyor. İlişkilerini bu denli zora sokan değiş ısrarının nedeni bu. Nedir bu grup? Sorgulayıcı, düzene karşı, sosyal adaleti ve toplumsal faydayı gözeten grup Ceylin’inki.

Yine Pareto yaklaşımına göre seçkinler grubu zaman içinde değişecektir. Bu kaçınılmazdır. Seçkinler varlıklarını sürdürmek için elinden geleni yapar. Her yolu en çok kuralları kullanarak denerler. Fakat Ceylin bu hikâyede Pareto ilkesinde seçkinler grubunu değiştirecek kişiden ziyade, tam tersi bir seçkinler grubu olmasını sorgulayan kişidir. Sosyal faydayı gözeterek ve vicdani değerlerine göre karar veren kişidir ilk bölümden beri.

Öncelikle Ceylin'in denklemin kural dışı karakteri olduğunu belirtelim. Ceylin'in ilk bölümdeki delil saklama muhabbeti mesela... Motivasyonunu o zaman da söylemişti. "Önce ne olduğunu biz öğrenelim" demişti. Doğru yanlış tanımlamadan karakterin kendi yargı sistemini ele alıyorum. Delil bulma yetkisi polise aitti. Daha delil bile olmamış bir şey gördü Ceylin. Avukat güdüsüyle ve komplo olarak yerleştirilmiş delillere aşinalığı ile davrandı. Çünkü Ilgaz dahil herkesin kendi yargı sistemi çerçevesinde verdiği kurallara ve kanunlara uymayan bir sistemi var. Ceylin de özellikle ilk bölümlerde davalarda hislerine göre hareket edip, doğru hissettiği de çıkan karakterdi. Hisleri ona Çınar masum demişti. 3.bölümdeki duruşmada Ceylin kurbanın İnci olduğunu bildiği halde, Kaya ailesine bir komplo şüphesinden bahsetti duruşmada. Ceylin'in geçmişine bakarsak, sahte delil ve iftira kurbanı bir babanın kızı olarak yerleştirilmiş gibi duran kanıtlara neden güvenmediğini de anlarız. Orada asıl ibretlik olan Yargı dizisi polis memurlarının Metin Amir'in evini ararken özen ile, özürler ile arar iken, sonraki bölümde Erguvan ailesinin evinin hunharca, kaba şekilde ve acılı aileyi azarlayarak aramasıdır. Bu nedenledir ki Metin Amir'in arabasına bile bakmadan gideceklerdi.

Şu ana kadar tanıdığımız Ceylin kişi ayrımı yapmadan, her olayda aynı iç sorgusunu kurdu ve ona göre karar verdi. Suçlu suçu neden işlemiş, suçuyla zarar verdiği kimler ve en önemlisi sosyal fayda için en doğru hareket nedir ve vicdani olan nedir?

Tek tek ele alalım şimdi Ceylin'in kanun ve kural dışı davrandığı ve davranmadığı vakaları.

İlk olay ilk bölümdendi. Boşanma davasında karısını aldattığı belli bir adam, bunu inkâr edip karısına onun ve çocukları için az nafaka vererek sıyrılmak istiyor. Ceylin, bunu ispat için bir kadın ayarlamış ve adam da zokayı yutmuş. Fakat adamın bu eğilimde olması ve yemi yutmuş olması adamın kendi irade ve karakter zayıflığı ile seçimi. Ceylin de mağdur eş ve çocukların faydasını gözetiyor. Hatta "Yok öyle karına çocuklarına gelince birkaç bin lira verip kurtulmak" benzeri bir cümle söylüyor ki, bu da onun adalete bakış açısını gösteriyor.

Arada kardeşinin katilini ararken, öğrencisiyle ilişkiye girmiş bir adamın evinden DNA testi için diş fırçası alması gibi, sonrasında buna yaygara yapanların daha fenasını yaptığı durumlara girmeyeceğim. Diğerlerinin kural dışı böyle eylemlerini de yazmam gerekir ve yazı uzar.

Ceylin'in ikinci ve en keskin kanunun gereğini yapmadığı konu Metin'in babasına iftira atan, ondan yıllarını alan ve kaptanlığını kaybetmesine neden olan kişi olmasını öğrenmesi ve şikâyet etmemesi. Ceylin ailesine karşı başkasına olduğundan daha katı davrandı aslında. Çünkü bu durum tamamen başka ailelere ait olsa, babalarının iftiraya uğraması ile hayatları mahvolan ailenin adaletini vicdanı daha çok gözetirdi diye düşünüyorum. Fakat Ceylin ailesine bu konudan hiç bahsetmedi. Defne'nin kendisinin ve İnci'nin yaşadığını yaşamadan büyüyüp, daha tam bir birey olmasını tüm ailesinin adaletinden önde tuttu.

Üçüncü en keskin örnek Yekta'yı hapsettirmek için Engin'in videosunu vermemesi. Burada bir suçlu vardı. Yekta bir suçlu. Fakat yakalandığı suç ona ait değildi. Diğer suçları ispatlanamıyordu. Hep asıl kötülerin peşinde olan Ceylin, Yekta gibi bir adamın yakalanmasının, ceza almasının sosyal faydasının daha yüksek olduğuna karar verdi. Yekta'nın hapiste olması ondan başka kimseye zarar vermiyordu. Yekta da orada başkasına zarar veremeyecekti. Yani sosyal faydası ile toplum için daha iyi olacaktı. Bu yönde karar verdi.

Babasının katilinin Metin ve Çınar olduğunu öğrenmesi... Ceylin bunu öğrendiğinde Ilgaz'dan davadan uzak durmasını, karışmamasını istedi. Yasal ve kurallara uygun olan da buydu. Kendisi de onları suçlu çıkaracak ekstra bir şey yapmadı. Bunu düşünmedi bile. Sadece Metin için dilekçe yazdı ki, Metin'in suçu sabitti. O zaman bile Ceylin önceki suçunu ihbar etmedi. Davaya bilirkişi istedi. Bu da yasal hakkıydı. Sürekli suçlunun abisiyle davayı konuşan bir savcı vardı. Konu kendi ailesi olunca kanunsuz tek bir şey yapmadı Zafer olayında. Herkesten de bunu bekledi.

Babasının katilinin Serdar olduğunu öğrendiğinde... İşte bunu öğrendiğinde Ceylin kuralları ve sınırları zorlayarak Serdar'ın katil olduğunu ispatlayan ve Çınar'ı kurtaran delili elde etti. Sadece bununla kalmadı Yekta'yı tutuklattı.

Mehmetcan davası... Bunda en zor zamanlarında para almadan yardım ettiği bir kadını ve çocuğu, maddi durumları da uygun değilken başka bir avukata bırakıp gidememe vardı ki, Tolga olmasa tanıdığı başka bir avukata verirdi. Muhtemelen parasını da kendi öderdi.

Kapatıldıkları bodrumda taksiciyi öldüren Çiğdem. Çiğdem suçunu itiraf edip hamile olduğunu söylediğinde yine çok büyük bir ikilemde kaldı Ceylin. Epeyce de düşündü. Fakat Çiğdem'in kurtuluşu için tüm deliller yerindeydi. Kızın kendisi de zaten olayın kurbanıydı. Fakat öldürülen kurban da aynı manyağın kurbanıydı. Öldürülen adam boğazına sarılıp Ceylin'i öldürmek istemiş olsa da Ceylin onun adalet hakkını yok sayamadı. Daha önemlisi Çiğdem ifadesi ile ailesi ve çocukları olan, orada yine aynı manyağın kurbanı olarak kapatılmış, başka bir adamı işaret etmişti ifadesinde. Eğer Ceylin sussa, o adam suçlu bulunabilirdi. Ceylin de buna izin veremezdi. Bu nedenle konuştu. Anlatma nedeni Ilgaz değildi. Kendi değerleriyle yaptığı muhasebeydi.

Ve gelelim Parla olayına... Öncelikle olayları Yargı evreninde verildiği gibi alacağım yine. Üstte yazdıklarımı tekrar etmeyeyim. Parla normalde bir canı kurtarmış kişi muamelesi görüp, tamamen suçsuz bulunmalı. Olay zaten o şekilde yazılmış. Ceylin, bunu öğrendiğinde ablasını dinledikten sonra Merdan'a gitti. O kendi isteğiyle vicdani olarak doğru olanın bu olduğunu söyledi. Bununla yetinmedi Ceylin, tüm grubu topladı. Gruptan birinden itiraz bekledi. Çınar'a özellikle sordu. Tekrar Merdan'a sordu. Sonunda vicdanı rahat etmese de kabul etti.

İşte bu noktada korktum. Çünkü Ceylin normal şartlarda da önüne şu grup gelse ve hiçbiri ile kan bağı ve duygusal bağı olmasa, Çınar'ın hayatını kurtarmak için o an hareket etmiş Parla'yı, Serdar ölene kadar bekleyip hastaneye götürmemiş ve delil silen mafya dedeyi öğrense ve o dede Merdan'ın yaptığı konuşmayı ona yapıp suçu kabul etse, yine kendi vicdan muhasebesinde 16 yaşındaki Parla'yı yıllarına mal olabilecek bir durumda vermezdi. Gruptan daha önce birçok suç işlemiş ama çoğunun cezasını çekmemiş, Serdar'ın da ölmesini bekleyip delil silen Merdan'ın fedakarlığını kabul eder ve onu savunurdu en az cezayla kurtulması için. 

Ceylin karakteri çok büyük kritik bir noktadan döndü. Kendi değerlerinin ona her durumda yaptırdığını bu durumda yapmayıp, Ilgaz'ı kaybetme korkusuyla Parla'yı ihbar etse veya daha fenası kendi eliyle verse, Ceylin karakterinin o sosyal adalet arayan, seçkinler kesimine hizmet etmeyen ve vicdani yargısını kullanıp düzen sorgulayan özelliğini kaybedecektik. Ama sınırdan döndük.

Yekta'nın Merdan'ı serbest bıraktıracak delili göndermesi ile birlikte kalbindeki Merdan vicdan azabı kalktı Ceylin'in. O kalkınca tüm odağına Parla'yı aldı. O videoyu seyretmedi ama Yekta'nın imasından Parla'nın hayatını mahvedeceğini düşündü. Bunun verdiği korku, panik ve ilk sezon travmalarının etkisiyle adım attı. Kendi görüşünü, yargısını Ilgaz'a anlatmaya çalıştı. Fakat Ilgaz, seçkinler hukukunun temsilcisi olarak seçkinlerden olmayan Parla'nın ele verilmemesini düşünmedi bile. Zaten Ceylin'e söylemeden aldığı maille prosese başlamıştı. Yine sanki kendi hiç suç ve suçlu saklamamış gibi konuştu. Çünkü ona göre kendi seçkinlerini korumak olağandı. Ama Parla'nınki teklif dahi edilemezdi.

Bu noktada artık Ilgaz'ın yüzüne birinin kendi çiğnediği hukuk kurallarını, sakladığı suç ve suçluları vurması lazım. En azından kendisinin kuralları çiğneyip, suç sakladığı anları düşünmesi, daha önce yapmamış gibi davranmaması lazım.
 
Bu bölümde kısacası Ceylin kendi değerleri açısından büyük bir sınav yaşadı ve değerlerini seçti. Ailesini değil, kendi doğrusunu seçti. Bu insanları hiç tanımasaydı çok daha kolay vereceği kararı, daha sancılı verdi sadece. Ama Ceylin hayatın adalet anlayışını sorgulayan, o ilk bölümlerde ona güzel monologlar yaptıran sorularla, kendi comformist yaşamında sorgulamadan yaşayanları rahatsız eden yönünü kaybetmedi.

Şu an dizinin evreninde daha iyiye ulaşmak için ihtiyacımız olan, kendi doğrularını ve değerlerini kaybetmeyip, rahatsız eden sorularıyla dizinin evrenindeki sistemi eleştiren ve o sistemin bazı kurallarını da sadece bir kesim için değil, herkes için sorgulayan ve isyan eden Ceylin'dir. Çünkü pareto sisteminden çıkıp hiçbir seçkin kesiminin olmadığı sisteme, Ceylin gibi sistemi rahatsız eden kişilerle ulaşılır.

Ilgaz ise sistemin koruyucusudur. Daha iyiyi aramaz. Sistemi sorgulamaz. Sistemi sorgulayan Ceylin'in karşısında, kendi kural ve kanun dışı kararlarını unutarak, kendi seçkinler hukukunu savunan odur. Savcı Ilgaz'ın Yekta gibi kötülerin neden özgür olduğuna dair soruları yoktur. Bir işçinin avukat tutacak parayı kazanamadığı sistemde, yine seçkinlerden olan sermayenin itibarını, işçi ailesinin refahından üstte tutar. Babasının itibarını bir adamın uğradığı haksızlıktan ve bir ailenin felaketinden üstte tutan odur. Savcı 'Pars'ın kardeşi Hâkim Neva'nın itibarı da hapisteki taşerondan üsttedir. Seçkinler grubunu öylesine korur ki, kendi karısının o grubun karşısında ve sisteme tehlike olduğunu asla unutmaz ve Savcı Derya'yı bile yanlış ve hukuk dışı meslek icraatinde bile Ceylin'e karşı korur. Çünkü Yargı dizi evreninin seçkinler grubunun asil üyesi savcıların yanlış yaptığını, görevini icra ederken hukuk dışı davrandığını kabul ederse, Ceylin'in o açıktan gireceğini ve seçkinler hukuku düzenini bozacağını düşünür.

Bu nedenle dizideki seçkinler hukuku sisteminin koruyucusu Ilgaz'ın psikolojik telkin, değişme baskısı ve üstü örtülü ayrılma tehdidi ile kendi sistemine çekmeye çalıştığı kişidir Ceylin. Ceylin'in kendi değerlerinin ibresi Ilgaz’ını seçkin grubundan birini kapsadığında problem yoktur. Ama onun dışına çıktığında Ilgaz kendisinin de ihlal ettiği doğrularıyla karşısına dikilir. Bu bölümde eğer Ceylin, Parla'yı verse idi o da artık seçkinler hukukunun çalışanı olacaktı. Fakat Ilgaz'ı kaybetme korkusuna rağmen, Yekta gibileri serbest bırakmakta beis görmeyen, asıl kötülere hep şans tanıyan Yargı dizisi evreninin seçkinler düzenine Parla'yı vermemeyi seçti. Yani onu Ceylin yapan en önemli şeyi, kendi değer ve vicdan sistemini seçti. 

Burada Ceylin'in feda ettiği şey de kendi kalbidir. Parla'nın hayatının nefsi müdafaayı ispatlayamamaları halinde heba olmamasını, yani Parla'nın adaletini kendi kalbinden üstte tuttu. Bu karakterde tutarlılıktı. Çünkü Defne'nin babasıyla yaşayacağı mutlu çocukluğunu da Ceylin'in babası hapisteyken geçirdiği kendi babasız günlerinin ve hatta İnci'nin babasız günlerinin adaletinden üstte tutmuştu. Çünkü sosyal faydayı da gözeten Ceylin'in vicdanında Defne gelecektir. Yara almamalıdır. Tıpkı Parla'nın da normalde ceza öngörülmeyen fiilinde, delil yokluğunda bunu kanıtlayamazlarsa, geleceğinin yara alacağı ve o geleceği korumanın daha önemli olduğu gibi. Çünkü Parla da Defne de gelecektir. 

Daha iyi bir dünya düzeni kurabilmek için emek harcamak, çok hayalperest bir kelime gibi görünse de devrim yapabilmek için, önce kalbinizin ve düşünce dünyanızın olan sistemle ilgili sorularla dolması gerekir. Daha iyiyi aramak için ilk şart sormaktır ve sorgulamaktır. Dizinin adaletsizliği Yargı evreninin sistemine karşı asi ve sorgulayan Ceylin'e, adalet ve doğruluk nutukları atan herkesin, en başta da savcı Ilgaz'ın kendi geçmişinde adalet ve hukuku uygulamadığı durumlar olmasıdır. Fakat bunlar Yargı evrenindeki adaletsiz seçkinler hukuku gereğince olağan sayılmaktadır. 

Savcı Ilgaz da kendini hiçbir zaman adaleti ve hukukun gereğini yapmamış biri olarak görmez. Normalde kendisinin de insani yargıları olduğunu ve yazılı kurallar yerine iç yargısını dinlediğini itiraf etse sorun olmayacak şeyler, dizide sorun olur. Çünkü Ilgaz'ın hukuk ve adaleti uygulamadığı insanlar kendi seçkin grubudur ve bu hukuksuzluğu onlar için normal sayar. O saydığı için Ilgaz'ın seçkinler hukukuna göre konum alıp adaleti anlatan dizi de bunu olağan aktarır. Aksi halde dizinin en doğru dürüst karakterleri sayıldığını gördüğümüz Ilgaz'ın, Pars'ın, Neva'nın, Metin Amir'in ve komiser Eren'in görevlerinden daha ilk sezonda alınmaları gerekirdi. Fakat bu insanlardan hala görevine devam edip işini yapanların, özellikle ilk asil grup dizinin savcılarının, vicdan ve iç sorgulama yaptığını görmeyiz. Yapsalar da kısa sürer ve ilk fırsatta dizinin seçkinler hukukuna tek başına karşı karakteri Ceylin'e kendilerini unutarak nutuk çekerler.

Yargı'nın seçkinler hukuku evreninin kötüsü Yekta için de tek düşman yine Ceylin'dir. Çünkü hukuku kullanarak kötülük yapma uzmanı Yekta, kuralları ve hukuku kullanıp arada bulduğu boşluklarla kendine yaşam alanı bulur. Kurallar dahilinde bulduğu kurtulma yolları seçkinler hukuku düzeninin temsilcilerini rahatsız etmez. Fakat dizideki düzene karşı çıkan Ceylin için, Yekta kuralları kılıfına uydurup özgür kalmış olsa da cezalandırılması gereken kişidir. Bunun için de Yekta'nın en büyük düşmanıdır. Muhtemeldir ki Yekta da Ceylin'e kendi düzenini kabul ettirmeye çalışmış ama başaramamış başka bir kişidir.

Saydığım nedenlerle işin aşk romantizm kısımları bir yana, Ceylin'in bu sistem tarafından ele geçirilmeyip, kendi yargılarına ve değerlerine devam etmesi elzem ve umut vericiydi. Ceylin kendi iç devrimini yapmış bir karakter olarak zaten karşımıza çıkar. Onun değişiminin gerekliliği olarak 1,5 sezondur ona dayatılan düşünce, Ceylin'i Yargı dizi evreninin istenilen seçkinler hukukuna ait biri yapma düşüncesidir aslında. Bu da Ceylin adına ileri değil geri devrim olurdu. Fakat Ceylin iç aleminde çoktan yaptığı, dizinin düzeni dışı olan ileri devrimini korudu. Bunu çok acı çekerek de olsa yapması da kendi doğrularını seçmesinin onun için ne kadar önemli olduğunu gösterir. 

Sonuçta Ceylin düzen insanı olmayı reddetmiş, dizinin seçkinler hukukunun ve onun yaşattığı Yekta'nın karşısındaki yerini korumuş oldu. Bu da ruhunun hala özgür ve asi kızı taşıdığını gösterir ki, her iyiye gidiş öncelikle bu tür insanları gerektirir. Ceylin de bu anlamda Yargı evreninde tektir.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER