Yargı: Aşk bir grup eylemi değildir

Yargı: Aşk bir grup eylemi değildir
Yargı’yı çok severek izliyorum. İkinci sezonunda bu başarıyı devam ettirmek de kolay bir iş değil. Dizi zor olanı başardı ve ikinci sezonda da adından söz ettiriyor. Sevgili Sema Ergenekon’un kalemini, kurgusunu ve heyecanı diri tutma yeteceğini çok takdir ettiğimi de belirteyim. 
 
Bunları önceden belirtiyorum çünkü az sonra yazacaklarımın yanlış anlaşılmasını istemiyorum. Amacım ukalalık etmek ya da iş öğretmek değil kesinlikle. Fakat daha iyi olabileceğini bildiğim ve sevdiğim bir işin, o daha iyiye ulaşmasını istediğim için yazıyorum.
 
Şimdi gelelim o daha iyiye ulaşmak için ikinci sezonda tat vermeyen ya da eski tadı bulamadığımız (aslında ilk sezonun 20’li bölümlerinde başlamıştı çifte ayrılan zaman problemleri) ya da hep Yargı’da seyretmek istediğimiz ama hala bulamadığımız şeylere.
 
Önce o bir türlü izleyemediğimiz şey ile başlayalım. 
 
Dizimizin adı Yargı. Yargı’nın üç önemli temel taşı vardır mesleki olarak. Avukatlar, savcılar ve hakimler. Esas karakterlerimiz avukat ve savcı olduğu için ve özellikle Ceylin Erguvan gibi avukat bir karaktere sahip olduğumuz için hep yargının avukatlık ayağını çok heyecanla izleyeceğimizi düşündüm ilk bölümlerde. Ama hiç öyle olmadı. Dizimizin adı “Savcı”, “Savcılar Nasıl Çalışır?”, vs. olsa idi belki biraz bu durum anlamlı olurdu. Ama dizimizin adı “Yargı” iken ve esas kadın karakterimiz Ceylin gibi cesur, cüretkâr ve zeki bir avukatken neden biz bir türlü bir avukat olarak Ceylin’in dünyasına giremedik anlayamıyorum.
 
Şu ana kadar hep aynı döngüyü izledik. Bir cinayet olur, savcı Ilgaz ya da Pars olur ve Ceylin’in davaya bakması ya da ilgilenmesi sorun olur. Savcı Ilgaz davayı çözer ve Ceylin tabii ki yardım eder. 
 
Ceylin kadar aktif ve güçlü bir karaktere mesleki açıdan böyle tatmin ermeyen sahneler yazılmasını, öncelikle televizyon tarihimizin em orijinal karakterlerinden biri olan Avukat Ceylin Erguvan’ın tam potansiyeliyle izletilmemesi açısından üzücü buluyorum. 
 
Halbuki Ceylin’e şöyle esaslı bir dava gelse, onun avukat modunu tam olarak açsa ve şu ilk bölümde Ilgaz’ın bahsettiği herkesin ağzını açık bırakarak davaları kazanan Avukat Ceylin Erguvan (Kaya) hanımefendiyi doya doya izlesek bölümlerde. Bu defa Ilgaz karışmaması gerekirken uzak duramayan taraf olsa hatta. Çok güzel olmaz mı? Ceylin gibi, kadın erkek ayrımı yapmadan söylüyorum, orijinal ve güçlü bir karaktere ne de güzel yakışır. Ve biliyorum Sema Hanım bunu yazmak istese ne de güzel yazar.
 
Şimdi biraz daha işin romantizm, aşk ve tutku kısmına gelelim. Başlığımın nedeni olan kısma yani.
 
Ceylin ve Ilgaz daha bir aylık filan evliydi ikinci sezon başladığında. Fakat sadece sezonun ilk bölümünde buna uygun bir çift izleyebildik. Ondan sonra çiftin ortak sahneleri azaldığı gibi, kalite ve derinlik olarak da çiftin baş başa sahneleri yüzeyselleşti. Vallahi öpüşme sahnesi değil derdim (gerçi ola da bilir, zira dokunmak aşkın en temel dilidir.) Benim derdim çiftin sürekli bir komün hayatı içinde olması ve çok sevdiğimiz IlCey’in yalnızken nasıl vakit geçirdiğine dair fikrimiz olmaması. 
 
Fikir olarak verilen şeyler de en genç ve deli dolu ruha dahi baygınlık geçirtir.
 
Mesela maç seyreden Ilgaz ve o maç seyrederken Ilgaz’ı sevdiği için buna katlanan ve kendi kendine takılan Ceylin sahnemiz vardı. Bir de dizinin hesabı sanırım bunu “gerçekleşen hayaller” olarak vermişti. Bu sahne gerçekleşen hayal değildi. 
 
Neydi bizim hayalimiz? 
 
Birlikte film seyreden ve bunu yaparken birlikte eğlenen bir Ceylin ve Ilgaz vardı o hayalde. Bize seyrettirilin ise daha bir aylık evliyken hane bezgini gibi elinde birası maçını seyreden bir Ilgaz ve onun seyrettiği şeyden zevk almadığı için sosyal medyaya bakan ama yine de sevdiği adamın yanında oturan Ceylin’di. 
 
Gelelim balayı sahnesine… Orada da yine balayında aşık bir çift ruhundan fersah fersah uzak bir çift izledik. Ceylin, Ilgaz’a sıkıcı demekte yerden göğe haklı. Öyle âşık olacağım, balayında olacağım ve oturup emekli çiftler gibi kitap okuyacağım? Mümkün değil. Kitap okurum, kitap okumayı çok severim ama o sahnedeki durum aşkın kimyasına aykırı. Ceylin isyan etmese Ilgaz o kitabı okumaya devam edecekti.
 
Örnek çok da hadi bir örnek daha vererek bitireyim. O örneği de izlediğimiz 43. bölümden verelim. Ilgaz duştan çıkıyor. Ceylin onu neşelendirmek için aşkını en tatlı şekilde anlatıyor, çıplak omzundan öpüyor. Devamında ne oluyor peki? Eren ile görüşmem lazım deyip hızlı şekilde çekiliyor Ilgaz. Çiftin her sahnesi benzer şekilde kesilmese bunun bahsini bile etmezdim. Ama hep böyle olunca sahnenin birden ruhsuzlaşması göze batıyor. Öncelikle Eren sanırım 5 dakika bekleyebilirdi. Öyle zor bir günde karısının aşkına sığınan bir Ilgaz izleyebilirsek daha sıcak ve daha gerçek olurdu. Sahne birden buz kesmeden başladığı sıcaklıkta devam edebilirdi.
 
Açıkçası ikinci sezonda baş başa IlCey sahnesi yok denecek kadar az. Olan sahneler akılda yer etmeyecek, tekrar açıp izlenmeyecek kadar kısa, hızlı ve yüzeysel. 
 
Ceylin ve Ilgaz’a birlikte sahne yazmak zor olmamalı diye düşünüyorum ama bakıldığında çiftin boş zamanlarında, yalnız kaldıklarında ne yaptığına dair en ufak fikrimiz yok. Ilgaz maç açıp izliyor, Ceylin de kendi başına takılıyor. Bu mudur yani?
 
Evet, Ilgaz Ceylin ile hayatları kesişmeden önce de maç seviyordu ve halı saha maç dışında pek bir hobisini bilmiyoruz. Ama Ceylin dans kursuna gitmiş, işaret dili öğrenmişti. Atış eğitimi almıştı. Belli ki merakı olan konuları öğrenen aktif biriydi. Bunu neden şimdi Ilgaz ile yapmıyor? 
 
Mutlaka bu güzel çift için sadece ikisinin olduğu uzun sahneler yazılabilecek birçok malzeme vardır. Yaşadıkları tüm zorluklara şahit olduğumuz bir aşkın, birbirine derinden bağlı ve deli gibi aşık bir çiftin, sadece birbirleri ile olan o “biz” oldukları anları görmeye de seyirci olarak hak kazandığımızı düşünüyorum.
 
Eminim IlCey’i yazan o çok sevdiğimiz kalem istese çok güzel sahneler de yazar.  Ama ola ki ilham gerekir ise bu aşka dair “yaşayamadıklarımız” listemize göz atalım birlikte.
 
1- Sadece eğlenmek için yapılan eylemler
 
Genç ve dinamik bir çift, yetişkin ve meslek sahibi iki insan hiç mi eğlenmez? Ceylin ve Ilgaz’ın sadece eğlenme amaçlı tek bir eylemlerini hatırlamıyorum. Halbuki hem ev içinde, hem de ev dışında eğlenmek için birçok şey yapabilirler.
 
A) Ev içi eğlence aktiviteleri: Ranini’de yazılarını severek okuduğum bir yazar arkadaşın Ceylin ve Ilgaz’ın oyun arkadaşı olduğuna dair çok güzel bir yazısı vardı. Gerçekten de öyleler. O zaman bu oyun arkadaşlarını neden oyun oynarken izlemiyoruz. Kart oyunu olur, bilgisayar oyunu olur, kelime ve zekâ oyunları olur. 
 
Küçük çocuklar gibi çerezlerini kuruyemişlerini alıp kendi oyun akşamlarını düzenleyen bir IlCey izlesek fena olmaz mı? İddiaya girseler hatta. 
 
Ya da doğruluk mu cesaret mi tam Ceylin’lik cüretkâr bir oyun değil mi? Bu arada geçmiş anılarını birbirlerine anlatsalar mesela. Ilgaz muhtemelen karısının işaret dili bildiğini, Latin danslarına merakı olduğunu bilmiyor bile daha. Üniversitede çalışırken hangi işlerde çalıştığını bilmiyor. Ceylin’in stajını nerede yaptığını bilmiyor. Çünkü eğlenmedikleri gibi konuşmuyorlar da.
 
Evde yapılabilecek en basit eğlence film izlemektir mesela. Bunun hayalini de kurdular. Ilgaz’ın bira içip tek başına maç seyrettiği ve Ceylin’in sadece yanında durup mecburen başka bir şeyle meşgul olduğu o akşamdan bahsetmiyorum. Gerçekten heyecanla ve hevesle mısır patlatıp, birlikte film seçip izledikleri bir akşamdan bahsediyorum. 
 
B) Ev dışı eğlence aktiviteleri: Ceylin de Ilgaz da 18 yaş üstü olduklarına göre bir bara gidebilirler sanırım değil mi? Ilgaz’ın pek tarzı değil ama Ceylin’in onu çektiği o farklı dünyada bir gece sadece eğlenmek ve dağıtmak için dışarı çıkmaları çok mu imkânsız? 
 
Ceylin dans kurslarına gittiğine göre Ilgaz’ı bir dans gecesine götürebilir. Biri avukat biri savcı bu insanların. Böyle aktivitelere gidebilecek insanlar. Özellikle de Ceylin’in dans merakını dikkate alırsak neden olmasın?
 
Ev içinde olduğu gibi, ev dışında da film izleyebilir, sinemaya gidebilirler. Bu en doğal çift eğlencesi değil mi? 
 
Düşündüm de biz Ceylin ve Ilgaz’ın sadece el ele ve yan yana yürümek için yürüdükleri, mesela Boğaz kenarına gittikleri bir an görmedik.
 
2- Romantik aktiviteler

Bir çift böyle âşık olacak ama bir kez bile giyinip kuşanıp, özel olarak hazırlanıp, “bu gece bizim olsun” demeyecek ve kendilerine ait bir gece planlamayacak? Bu mümkün değil. Hiçbir davadan, suçludan, suçtan bahsetmedikleri, onlara ait romantik tek bir akşam yemekleri dahi yok.
 
Hadi akşam dışarıda yemeğe gitmiyorlar, evlerinde Kaya apartmanına taşınmış olmanın tek avantajı olan balkonu bari kullansınlar (hoş Ceylin’in dairesinin balkonu daha güzeldi.) Ilgaz’ın evindeki pikap süs olsun diye mi var? Onu balkona koysalar, açsalar rakıyı ya da şarabı, kendilerine ait hoş ve romantik bir akşam yemeği hazırlasalar mesela?
 
Çok mu imkânsız? Tüm sıkıntılarını acılarını seyrediyoruz da bu güzellikler neden yok?
 
Dans gecesi dedim yukarıda ama daha IlCey bir kez bile aşık bir çift gibi dans etmedi. Hani şu birbirine sarılınan, nefeslerin karıştığı, gözlerin kapanıp kendini müziğe ve aşkın kollarına bıraktığın danslardan. Evlerinde olur, balkonlarında olur, dışarıda bir yerde olur. Aşık her çift dans eder. Aşk ve dans birbirini sever.
 
3- Normal aktiviteler

Ilgaz’ın bir hayali vardı. Yemek yerken gülüşüp konuşurken görmüştü kendilerini. Bunu artık görmememiz için bir neden yok. Reklam için yazılan değil, gerçek bir yemek tabii. Konuştukları, günlerini birbirlerine anlattıkları yemekler.
 
Hafta sonuna dair plan yapmak. Yargı’da neden hiç hafta sonu yok? Ceylin ve Ilgaz neden bir kez bile hafta sonu için bir yere kaçmıyor mesela? Pikniğe de razıyım sadece ikisi olacaksa. Neden tek bir günü bile birlikte baş başa geçirdiklerini göremiyoruz?
 
Konuşmak. En önemli eylem. Yukarıda bahsettim biraz ama burada açayım. Ben mesela üniversiteli Ceylin’i çok merak ediyorum. Çalışıp okumuş, birçok macerası da olmuştur. Bunları Ilgaz ile hiç konuşmuyorlar. Ceylin’e sorsa Ilgaz ve Ceylin anlatsa, sonra Ceylin sorsa ve Ilgaz anlatsa. Çok güzel olmaz mı? Yukarıda da bahsettim. Ceylin’in kimin yanında staj yaptığını bile bilmiyor Ilgaz daha. Maceralarını bilmiyor. Ilgaz’ınkini de Ceylin bilmiyor. Zafer hapisteyken çalışıp ailesine sahip çıkan, hepsine bakan Ceylin’i de bilmiyor Ilgaz. Konuşmuyor çünkü çift. Sadece cinayetten cinayete atlıyor ve travma üstüne travma atlatıyor. 
 
Ceylin çok başarılı bir avukat. Onu avukat olarak daha ayrıntılı izleme isteğimi de yukarıda yazmıştım. Bir isteğim de Ilgaz’ın karısının avukat olarak gücünü görmesi. Ilgaz Ceylin’in bir davasında salona girip onu izleyebilir. Bu çok hoş olmaz mı? Ceylin Ilgaz’ın mesleğine duyduğu sevgiyi biliyor. Peki Ilgaz yeterince biliyor mu? Ne kadar farkında Ceylin’in mesleğini nasıl bir tutkuyla yaptığının? Mahkeme salonunda nasıl bir tutku ve aşkla müvekkillerini savunduğunun? Ceylin’i mahkeme salonunda izlesin ve bunu gözleriyle de yine görsün isterim. 
 
Daha yazabileceğim çok şey var ama gerisini sizlerin hayal gücüne bırakıyorum.
 
Yanlış anlaşılmasın. Mahşerin dört atlısını da tatlısını da seviyorum. Arkadaşlar dostlar elbette önemli. Ama aşk bir grup eylemi değildir. Aşk bir grupla birlikte yapılan bir eylem değildir. Bazen baş başa kalmak ister. Sadece birbiri ile olmak ve yalnız kalıp birbirinden beslenmek ister. Yargı’nın arkadaşlık, dostluk ve macera içinde bu önemli gerçeği unuttuğunu görmek beni üzüyor. Çünkü bu arada çok önemli bir şeyden, her acısı ve mücadelesi ile kalplerimizde büyüttüğümüz IlCey’den çalıyoruz. Bu çok sevdiğimiz çifte lütfen sadece birbiri ile olabileceği nefes alma alanları tanınsın. Böylece ileride gözlerimizi kapattığımızda sadece başkaları ile olaydan olaya atlayan ya da cinayet çözen bir çift değil, baş başa zaman geçirirken mutlu ve birbirine yeten aşık bir IlCey’i de daha rahat hayal edebiliriz.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER