İyi geceler
canım derdin.
Gecenin
iyiliğinden çok,
Canın olma
düşüncesi
Yeşerir
dururdu içimde.*
Böyle demiş
Özdemir Asaf. Kelimenin tam anlamıyla birinin canı olmak… Ne kadar olağanüstü
ve nadir ama sahipseniz değerli bir şey değil mi? Bu bölümde Yargı bize bu
olağanüstü şeye sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu gösterdi. Bu öyle bir şey
ki, en sıkıntılı anınızda sizi alır ve sevginin rahatlatıcı kollarıyla sarar
dedi bize bölüm.
Evet,
Ceylin’in canı olmanın, onun canı gibi sevdiği adam olmanın nasıl güzel bir şey
olduğunu izledik bu bölümde. Tabii aile olmanın sevgiyle kurulan bağlarla
olduğunu ve kalbi aynı yerde olup aynı amaç etrafında toplanmanın, bir ailenin
parçası kabul edilmenin büyülü etkisini de izledik.
Ama önce bu
aileyi kuran kişiden, çeşitli yaşlardan bir aileyle ofisine gelip Ilgaz’a
yalnız olmadığını gösteren kişiden, yani Avukat Ceylin Erguvan Kaya’dan
bahsetmek istiyorum.
Bu bölüm
meslekleri ellerinden alınınca yıkılmış Ilgaz, Eren ve Pars’ı ofisinde
toplayan, onlara umutsuzluğa kapılma imkânı vermeden “aile” olarak tanıttığı
bir araştırma ekibi kuran Ceylin, bana 4. bölümünden bir sahneyi hatırlattı.
Daha doğrusu o sahneyi daha iyi anlamamı sağladı.
4. bölümde Ceylin babasına şunları
demişti: “Sen yoktun baba. İnci’nin ablası da babası da bendim. O okusun diye
iki işte çalıştım ben. Sen gittin, Annem yataklara düştü, ona da ben baktım.
Ablam oğlunu kaybetti. Ona da ben baktım. Hepsine de ben baktım!”
O bölümün
sonunda da babası evden atmıştı Ceylin’i. Bunun aile içindeki rolünü üstlenmiş
Ceylin’den öfkesini çıkarma yolu olduğunu da düşünmüştüm. Hala da öyle
düşünüyorum. Çünkü aksi halde normal bir baba, ailesine ondan çok bakmış bir
evladın kardeşine ihanet etmeyeceğini bilir ve onu dinlerdi.
Bu bölümü
izlerken, 17-18 yaşlarında (Ceylin üniversitede iken babasının hapiste olduğunu
söylemişti 8.bölümde), babasının ona emanet ettiği ailesini (12.bölümdeki
flashback) ayakta tutmak için çalışan ve tüm ailesiyle de ilgilenen o Ceylin’i
düşündüm. Muhtemelen pençeleri daha yumuşaktı. Neyi nasıl yapacağına dair daha
şaşkındı. Fakat ailesini ayakta tutmak için yine böyle kararlı ve azimliydi.
Bu defa
Ceylin Ilgaz’ın kanatları yere inmesin, kalbine umutsuzluk düşmesin diye
çalıştı azimle. Arkadaşları
Eren ve
Pars dağılmasın diye çalıştı. Önce hepsine bir yuva gibi ofisini açtı. Sonra
bir aile topladı başlarına.
Hem de ne
aile…
Önce
Erguvanlardan başlayalım. Daha önceki yazılarımda Ceylin’in ailesini olduğu
gibi kabul ettiğini ve onların değişmeyeceğini kabul ederek kendine Laçin’in
annesiyle yapamadıklarını yaptığı bir tür model anne ve Engin’in de bir tür
kardeş olduğu bir aile kurduğunu yazmıştım. Ceylin yine bir aile kurdu kan bağı
aramadan. Bu defa Ilgaz’la kendisi için, Eren için ve Pars için kurdu. Ama
Ceylin kendisi söz konusu olduğunda hiçbir talepte bulunmadığı ailesinden,
Ilgaz söz konusu olunca bir talepte bulundu. Ailesine “Ben hep sizin
yanınızdaydım. Siz de bizim yanımızda olun.” dedi. Her şeyi tek başına yapıp,
ailesinin desteğini almadan savaşan Ceylin, Ilgaz için desteklerini istedi.
Daha da önemlisi annesinden bakışını değiştirmesini, artık babasının ölümündeki
gerçek sorumluları görmesini, yanında olmasını istedi. Bu çok önemli bir
sahneydi. Çünkü kendisine verilmeyen destek için ailesinden hiç hesap sormayan,
onları öyle kabul etmiş Ceylin’in, Ilgaz için hesap sorduğunu ve ailesinin ona
destek vermemesine kırılacağını gördük. Annesinin, ailesinin Ilgaz’ı
kendilerinden bir aile üyesi gibi sarıp sarmalamalarının Ceylin için ne kadar
önemli olduğunu gördük.
Gelelim
Kaya ailesine… Yine ilk bölümlere gidelim. Ilgaz ve Metin’in birbirlerini
onaylayarak kurdukları dünyada, özellikle Metin’in onayladığı oğlu Ilgaz’ın
sorumluluk sahibi evlat olduğu, Çınar’ın onaylanmayan evlat olarak sorun
kaynağı olduğu, Ilgaz’ın sürekli ikisinin arasını bulduğu ve Defne’nin de bu
karmaşada büyüdüğü bir yapı vardı. O zamanlardaki Kaya ailesinde bir kez bile
Ilgaz’ın 43. bölümdeki gibi bir aile sıcaklığıyla sarmalandığını
hatırlamıyorum. Ceylin herkesi getirmişti. Kalbinde artık barış yaptığı ve
aileden gördüğü Metin ve Çınar da dahil (yaşı nedeniyle küçük Defne hariç)
herkesi. Merdan’ın Ilgaz tarafından da bir aile bireyi olarak görülmesinde
Ceylin’in payı büyük. İlk sezonda Ilgaz dedesine karşı oldukça mesafeli idi.
Onu hala Metin’in ona öğrettiği gibi aileden kabul etmiyordu. İlk sezonda ilk
yumuşamalar da Ceylin’in Merdan dedeyi sevdiğini söylemesiyle başladı. Bu
sezonda ise Ceylin, Merdan Dede’yi ailesinden görüp onu aile olaylarına
kattıkça, Ilgaz da katıyor ve Merdan onun da hayatındaki yerini alıyor. Çınar’a
da abisinin mesleğini kurtarma operasyonunda görev verildi. Metin de yine net
olarak Ceylin’in Ilgaz’ı nasıl onun kurallarla ördüğü duygusuz dünyasından
çıkarıp, yeni ve renkli bir dünyaya soktuğunu görmüş oldu.
Ailenin kan
bağı olmayan genç üyelerine bakalım şimdi de. Tuğçe Eren’in kızı olması
nedeniyle kan bağı olmasa da Ceylin ve Ilgaz’ın manevi yeğeni diyebiliriz
sanırım. Zeki ama sorunlu bir genç kız olarak girdi Yargı evrenine. Babasını
tanıdıkça ve sevdikçe zekasına daha çok sarılmaya başladı. Ama yine de yalnız
bir genç o da. Parçası olduğu bu yeni aileyi sevip sahiplenişinde ve açtığı
sohbet grubunun güzelliğinde, böyle büyük bir ailenin parçası olmanın onun için
önemini görmek mümkündü. Ayrıca verilen görevleri en ciddiye alıp notlar
alanlardan biri de oydu. Merve dizideki sorunlu gençlerden biri. İnci’nin
arkadaşı olarak tanıdık onu ama Çınar konusundaki kıskançlıklardan İnci’ye
karşı öfkesi olduğunu da gördük. Ceylin için ama İnci’nin arkadaşı olarak
başı derde girdiğinde yardım etmeyi ihmal etmediği kişilerdendi. Bu aileyi
kurarken de çağırmayı unutmamıştı. Merve’nin ona Ceylin abla dediğini hiç
unutmadı Ceylin ve ona bir abla gibi yardım etti başı dertteyken. Bu ailede de
ona yer verdi. Ailenin en yeni üyesi Bıldırcın Tolga’mız da yerini aldı tabii
ailede. O da muhtemelen yalnız büyümüş çocuklardan. Şimdi o da daha büyük bir
şeyin parçası oldu.
Pars ve
Eren… İkisi de dizinin başında yalnız ve tek tabancaydı. Eren, Ilgaz ile
arkadaş olsa ve kardeşim dese de Metin’i babası gibi görse de Ceylin’in
hayatlarına girmesi ile Ilgaz ile aralarındaki ilişkinin sıcaklığının arttığını
ve resmiyetin azaldığını düşünüyorum. Eren boşuna “Ceylin hepimize iyi geldi.”
demedi. Pars ise muhtemelen dizinin en yalnız ve tek tabanca
karakterlerindendi. 43. bölümde ise artık umutsuzluğa kapılmasına izin vermeyen
bir ailenin parçası olduğunu gördük.
Bu bölüme
üzülmeyi ve sinirlenmeyi göze alarak başlamıştım. Ilgaz, Pars, Eren görevden
alınmış, elbet sinirlenip üzüleceğiz dedim. Ama bölüm sıcacıktı. Mutluluk ve
fırından yeni çıkan ekmek kokusu gibi aile ve dostluk kokuyordu. Aile olmak
sevgi ve bağlılıkla, birbiri için çalışmakla, destek olmakla olur mesajını
iliklerimize kadar hissettik.
Sevdiğim
bir başka şey ise birlikte çalışan Ceylin ve Derya Savcı oldu. Kadının gücünü,
kararlılığını gösteren her sahneye aşığız. Bunun böylesine güzel yazıldığı
Yargı sahnelerine ise ayrı aşığız.
Ve yine
sevgili Ceylin Erguvan Kaya’mıza dönelim. Ailesi tarafından bu kadar
anlaşılmadan büyümüş, tek başına çalışıp kazanmış, en yakın sandıklarının
ihanetine uğramış biri olmasına rağmen Ceylin’in tüm bunların kalbini
karartmasına izin vermemesi, onun gücünü gösteren başka bir unsur. Ilgaz Burak
için kendini suçladığında, babasının cesedinin olduğu arabaya binmesine neden
olan Metin’in yanına gidip, “Ilgaz’ın ve benim size ihtiyacımız var.” diyecek
kadar güçlü seven bir kalbi ve olanları geride bırakabilecek kadar aydınlık bir
yüreği var Ceylin’in. Ilgaz’ın gördüğü içinin beyazı hep parıldıyor kalbinde. O
gördüğü beyazlık Ilgaz’ın en karanlık kabuslarında bile Ceylin’e beyazlar
giydiriyor. Gerçek hayatında ise normalde en moralinin bozuk olması gereken
günlerde, mesleği tehlikedeyken ona yalnız olmadığını gösteriyor, onu
gülümsetiyor, güldürüyor. Ilgaz’ın bahsettiği o beyazlık, kendi başına yağan
karı kendisi eriten Ceylin’e, o kar Ilgaz’ın başına da yağıyorsa bir ordu
toplatıp, o orduyu aile yapabiliyor.
Şairin de
dediği gibi “Canın olma düşüncesi yeşerir dururdu içimde.” diyebileceğimiz bir
Ceylin olsaydı keşke hepimizin hayatında. Allah zorluk, dar gün vermesin ama
canımız acırsa canı acıyacak, başımızı yaslayacak bir omuz aradığımızda kendi
omuzuyla birlikte başka omuzlarla yanımıza gelecek bir Ceylin’imiz olsaydı
keşke. Ya da bize “Kan bağına gerek yok, sen de ailemin bir parçasısın.”
diyecek bir Ceylin’imiz olsaydı. Ne güzel olurdu.
Bölüm sonu
ile ilgili bir şey yazmayı pek istemiyorum. Çünkü bölüm sıcacıktı. Ama Serdar’ı
da cezasını çekmeden ölen katiller arasına soktuk. Ölen katillere baktığımızda
sizi bilemem ama birinin dirilmesini seçebilsek Engin’i seçerdim. Hala en güçlü
yazılmış katil karakteriniz o. Ve hala Ceylin gibi ona destek olmuş, güçlü
babasına karşı sahip çıkmış bir arkadaşa neden bunları yaptığını anlamadığım
karakter de o. Engin ile ilgili çoğu hesap sorulmadan çekip gitti. En azından
en büyük kaybının Ceylin gibi bir arkadaşı kaybetmek olduğunu anlamasını
isterdim.
Yazımı yine
bilindik bir istekle bitireyim. Sevgili Sema Ergenekon’dan Avukat Ceylin
Erguvan Kaya’ya güçlü davalar yazmasını ve avukatlar dünyasından yargının
işleyişi kısmını da Ceylin avukat olarak adım adım çalışırken bize izletmesini
rica ediyorum. Eminim ister ve yazarsa çok ilginç heyecanlı bölümler izleriz.
Gerçekten
seven kalplerin “canı” olmak dileğiyle…