Yargı: Sevgi hatalarımızın en doğru nedenidir

Yargı: Sevgi hatalarımızın en doğru nedenidir
"Senin gibi birini değil, sadece seni aradım ben. Çünkü ruhlarımız sonsuza kadar birlikte olmak zorunda.
 
İstersen komik olabilirim. Dalgın, zeki, batıl inançlı... Cesur... Ve ayaklarımın üstünde hafif olabilirim. Her ne istersen olabilirim. Sen sadece bana ne istediğini söyle, senin için o olurum.
 
Farklılıklarımıza rağmen âşık olduk ve bir kez yaptığımızda nadir ve güzel bir şey yaratıldı. Benim için böyle bir aşk sadece bir kez oldu ve bu yüzden birlikte geçirdiğimiz her dakika hafızama kazındı. Tek bir anını asla unutmayacağım.”
 
Filmi de ünlü olan Nicholas Sparks'ın The Notebook kitabından alıntılarla başladım. Bu haftaki bölümün duygusu daha çok bu kitabı okurken hissettiklerimi hatırlattı çünkü. Ayrılamayan, her dokunuşu uzatan, birbirini düşünen ve birbirini korumak isteyen iki insan izledik Ceylin ve Ilgaz'ı izlerken. Sadece onlara ait o dünyayı siz hissettiniz mi bilmiyorum ama ben hissettim.  Geçen haftaki yazımda bahsettiğim oyun arkadaşlarının kendi oyun dünyalarına döndüğünü ve o dünyada sadece ikisine ait kural ve kuralsızlıkla nasıl yeniden oynamaya başladıklarını fark ettiniz mi? 
 
Bu oyun arkadaşı ve dünyası konusuna geri döneceğim daha sonra. Çünkü bu hafta tam da beklediğim gibi tepkiler verdiler. Fakat önce başlıkta da bahsettiğim konuya, yani sevginin yaptırdığı, o en güzel nedene sahip hatalara değinmek istiyorum.
Bu hafta Ilgaz'ın hatalarını izledik. Özellikle iki hata yaptı. Normalde yapmayacağı, çok farklı davranacağı iki hata. Birincisi tamamen prosedür dışı ve yetkisini aşarak, kendini hem mesleki açıdan hem bedenen tehlikeye atarak Burak'ın yanına gitmesiydi. Bildiğini söyleyip uyarmak istedi, Ceylin'i ondan almaya kalkıştığı için yüzleşmek istedi. Bu size tanıdık geliyor mu? Hemen ilk sezon 5. bölüm sonuna bakalım. Ceylin, Engin'in katil olduğunu öğrendikten sonra, bundan emin olduktan sonra Ilgaz onu tutmasa yüzleşecekti. O an, hiç beklemeden... Ama Ilgaz ispat etmeleri gerektiğini, beklemeleri gerektiğini söyledi. Ceylin'i yavaş yavaş ikna etti, sakinleştirdi. Bu haftaki bölümde ise Ilgaz kendisi emin oldu ama kimseye o an anlatmadı. Öfkesini daha içinde yaşadığı ve gerçek katilden emin olduğunu bilmedikleri için de o an Ceylin anlasa da bir şey bulduğunu, Burak'a gideceğini tahmin etmedi. Ilgaz da o an daha sesli belli etse ya da bulduğu şeyi paylaşıp gitmek istese, ona izin vermeyen Ceylin izleyecektik. Fakat Ilgaz kimseyle paylaşmadan öfkesi ve içindeki korkuyla gitti Burak'ın yanına. Gerisi ilk sezon 7. bölüm sonu ve 8. bölüm başını andırıyordu değil mi? 
 
Düşünelim Ceylin'in o yüzleşme isteğini... Deliller toplanıp tutuklama emri çıkınca Engin'in karşısına geçip yaptığı konuşmayı. En sevdiğim sahnelerden biri o yüzleşme sahnesi. Tabii Ceylin'in durumunda İnci ölmüştü, artık kardeşini geri alamayacaktı ve bunu yapan en yakın arkadaşıydı. Duygular korkudan çok öfke ve acı doluydu. Ilgaz ise Ceylin'i geri almıştı ama katil dışarıdaydı. Yeniden deneyebilirdi, yarım bıraktığı işi bitirmek isteyebilirdi. Gözdağı vermek istedi, uyarmak istedi. "Ne yaptığını biliyorum. Bir daha denemeyi sakın düşünme." demek istedi. "Denersen pişman ederim. Bir daha aynı şeyleri bize yaşatmana ne olursa olsun izin vermem." demek istedi. Bunları dedikten sonra da içinin rahat etmediğini gördük. Çünkü zaten kendi zekasına hayran bir psikopata meydan okumuş oldu ve bunu biliyordu. 
 
Ne demişti Ceylin'e Ilgaz? "Bir katille burun burunaydın... Kendine zarar verecektin. Anlamıyorum, anlamaya çalışıyorum Ceylin." Artık Ceylin'i bir katille burun buruna getirip hesap sormasına neden olan o duyguyu Ilgaz da anlıyor.
 
İkinci hatası sorgu sırasında Burak ile karşılıklı diyaloğa girmesi oldu. Normalde savcı sorar, şüpheli cevaplar. Ilgaz onun kendinden emin tavırlarına ve onun hala tehlike teşkil etmesine dayanamadığı için oyununa geldi Burak'ın ve sorusunu cevapladı. Burak'ın normal bir insan olmadığını, kendi hastalıklı düşünce dünyasında çoğu şeyin onun takıntısına hizmet ettiğini unutmamak lazım. Fakat Ilgaz yaşadığı korku ve travma sonrası onun her şeyden kurtulduğunu düşünmesini istemedi.
 
Bölümdeki Ilgaz'ın ruh halini anlatan kâbus sahnesine gelmek istiyorum. Öncelikle yine oyun arkadaşına da döneceğim burada. Ceylin'i saklambaç oynar gibi ya da çocukken kendi kendimize uydurduğumuz macera oyunlarından birindeymiş gibi köşke girerken gördü. Onu çağırıyordu Ceylin oyuna. Gülümseyerek, tehlikeden habersiz. Hiç katılmadığım halde kendini hep karanlık olarak nitelendiriyor Ceylin. Ama Ilgaz'ın rüyasında ilk fark edilen bembeyaz giyinmiş olmasıydı. Oradaki en beyaz figür Ceylin'di. 

Yine hatırlayalım. Ne demişti Ceylin'e Ilgaz? "Ben senin içinin beyazını görüyorum." Ceylin kuralları çiğnese de ve hataları olsa da vicdanı ve merhameti çok güçlü bir karakter. Ilgaz o ruhu görüyor. Tabii hayatına mutluluk ve neşe yani aydınlık katan tek unsur da Ceylin. Bunun için de karanlıklar içinde bile bembeyaz. Bir tek boynunda kolyesi farklı olarak parıldıyor. O kolyeyi Ilgaz Ceylin'in boynuna taktığı gün bir anlam yüklemiş miydi emin değilim. Ama artık anlamı var. Ilgaz için artık kolye Ceylin'in boynundaysa hayatlarında sorun olmadığını, yani Ceylin'in yanında olduğunu ifade edecek. 
 
Ilgaz köşke girerken cübbesini bir yerde asılı görüyor. Yere atılmış filan değil, asılmıştı. Çünkü arabasında ondan Ceylin'i göndermesini isteyen o notu bulduğundan beri bir savcıdan çok, hayatında en değerli olanı korumaya çalışan bir insandı. Köşke girdiğinde önce eldiven gördü. Bu Ceylin'i bulduğu odada da bir eldiven olmasına ve artık katilin eldiven kullanan kimliği belirsiz bir şahıs değil, kimliğini bildiği bir kişi olmasına işaretti. Yani katilin içeride olduğuna işaretti. Zaten ondan sonra baktığı ilk odada Ceylin'i bulamayınca bağırarak onu aramaya başladı. Duvarda asılı olan Ceylin ile çeşitli fotoğraflarını gördü.

Katil içerideydi ve ikisine ait o dünyaya zarar verecekti. Amacı buydu. Ceylin'i çağırdı, ona seslenen sesini duydu ve üst katta ilk gördüğü ağlayan Gül'dü. Ağlayan bir Gül acı çeken Ceylin demek, ağlayan bir Gül Ceylin'e bir şey olması demek ve Ilgaz'ın onu koruyamaması demek. Gül ile odada Burak gibi yine adaletten kaçmış başka bir katili gördü. Gül'ün ağlama sebeplerinden biri Serdar ve o da oradaydı. Tüm başıboş katiller aynı evde. Gül'ün görüntüsünün kaybolmasıyla Ilgaz Ceylin'in ona seslenen sesini ve yankılı bir şekilde "anne" demeye çalışarak ağlayan bir bebek sesi duymaya başlıyor. Burada annesini isteyerek ağlayan bebeğin Ilgaz'ı temsil ettiğini düşünüyorum. Geçen haftaki yazıda bahsettiğim Ceylin'e ulaşamayacağına dair korkusu arttıkça çocuk tepkisi veren Ilgaz'ın başka bir bilinçaltı tepkisiydi. Ceylin'in sesini duyuyor ama ulaşamıyordu. Başka bir odada kolyeyi buldu ama o da kaybolup gitti. Bu sırada korkusu artıyordu. Sonra başka bir odada annesinin mezarını gördü. Nefes alamamaya başladı. Annesinin mezarı kaybetmek demekti. Bunun için korkuyla geri adım attığını gördük. Korkusu da daha da arttı. Ceylin'in sesini duyunca bu defa daha korkuyla, aceleyle ve nereye gideceğini bilerek bodruma gitti. Sonrası bıçak ve Burak... Burak'ı gördüğünde de Ilgaz'ın yüzünde sadece korku var. 
 
Ilgaz'ın Gül ile ilişkisinin düzelmesini bu kabustan sonra daha çok istediğimi de belirteyim. Kabusunda kendileri ve var olan Serdar ve Burak gibi tehlikeler dışında sadece annelerini gördü Ilgaz. Kendi annesi mezardaydı. Ceylin'inki ağlıyordu. Anne kavramı muhtemelen yanında çocuk da olabileceğin kişi demek Ilgaz için. Ayrıca kaybetme tehlikesi de demek. Bunun için rüyasında sadece ikisinin de annesi vardı tehlike unsurları dışında.
 
Ayrıca bölümde kaybetme korkusunun, yaşadığı travmanın Ilgaz'a nasıl Ceylin'in tepkilerine benzer tepkiler verdirdiğini göstermesi açısından da özeldi. 9. bölümde uyumadan kanıt bulmak için çalışmak isteyen Ceylin'e izin vermeyen, bedenini de düşün diyen Ilgaz'ın bu bölümde Ceylin gibi uyumadan, dinlenmeden çalışmaya devam edeceğini gördük. Derya Savcı sağ olsun mantığa davet etti hepsini. Ceylin, babasını kaybettikten sonra herkesin telefonuna takip uygulaması indirip kurmak istediğinde, Ilgaz dahil herkes onun davranışına "normal dışı" olarak bakmıştı. Ceylin'i bulamayan ve kaybetmesine ramak kala kurtaran Ilgaz da Ceylin'in nerede olduğunu ona her an gösterebilecek o uygulamayı telefonlarına kurmasını istedi. Ilgaz da artık "normal dışı" olanın kaybetme korkusuyla "normal" olduğunu anladı. Ayrıca yukarıda bahsettiğim katille yüzleşme isteği de var bu benzer tepkiler arasında.
 
Bu kadar kâbus, korku, hata, travma yeter. Eğlenceli, güzel ve asıl olan kısma gelelim. Yani geçen haftaki yazımda bahsettiğim oyun arkadaşlarına, aşk ortaklarına... Nereden başlasam bilemiyorum. 
 
Kolyeden başlayalım. Üstte de bahsettim. Kolye artık bir işaret aralarında. Su gibi, su şişesi gibi onun da artık bir önemi var. Ilgaz tahmin ettiği şeyin teyidini aldı önce. Ceylin elbette Ilgaz'a bir mesaj gönderecekti. Ceylin, hiçbir zaman hiçbir şey yapmadan duran bir karakter olmadı. Bundan sonra Ceylin tam uyuyacakken Ilgaz'dan itiraf geldi. Bir kabahat işlemiş çocuk ifadesiyle hem de... Yaptığının yanlış olduğunu biliyordu. Üstelik hayat arkadaşına, oyun arkadaşına söylemeden yapmıştı. Tek başına kural dışı oyun oynamıştı. Ceylin tahmin ettiğim gibi kendini suçladı. Ah be Ceylin... Görsen ya artık Ilgaz'ın sadece sevgisine kulak vererek hareket ettiğini. Sen ona nadir bir şey verdin. Ruhun bütünleşip birbirini tamamladığı bir aşk... Ilgaz bunu, yani seni kaybetme korkusuyla hareket etti. 
 
Kâbus kısmını, oradaki oyun unsurunu da üstte yazdım. Ilgaz uyandığında Ceylin'e sıkı sıkı sarılması, rahatlaması, kabusunda alamadığı nefesi ona sarılırken alması da çok güzel detaylardı.
 
Gelelim sabaha... Merdan Dede ve Defne en sevdiğim Kaya Ailesi üyeleri (Ilgaz ile Ceylin'i Erguvan-Kaya ya da Kaya-Erguvan ailesi olarak görüyorum.). Ceylin'in Merdan Dede ile ilişkisine de bayılıyorum. Ama o sahnede bundan şüphe duyan, çok da hoşnut olmayan kişiyi gördünüz mü? Evet, Ilgaz'ı kastediyorum. Ceylin, Merdan Dede'ye sarılınca aralarındaki samimiyet Ilgaz'ın çok da hoşuna gitmedi. Çünkü bu bilmediği bir durum demekti. Ceylin'in onun haberinin olmadığı zamanlarda, haberinin olmadığı konularda, oyunlarda pek iyi olan dedesiyle konuşması ve haberinin olmadığı oyunlar oynaması ihtimali demekti. 
 
Evde devam eden kurallı cezalı konuşmalar, Ilgaz'ı sakinleştirmek için Ceylin'in verdiği ikisinin de gerçeğini bildiği sözler (evde belli bir süreden fazla vakit geçirirse Ceylin sıkıntıdan çıldırır.), şakalaşmalar hepsi yine özeldi.
 
Ama asıl gelmek istediğim nokta Bıldırcın Vakası. Sadece benim değil, Ceylin ve Ilgaz ilişkisindeki bu takım ve oyun arkadaşlığını gören herkesin "İşte! Evet! Anlatmak istediğimiz buydu.!" dediğini duydum, hissettim. Ilgaz, Ceylin'in davayı bırakması için biraz da kaba bir şekilde (Sessizce uzaklaşabilirsin lafını unutmadım.) verdiği ültimatomu dinleyeceğini düşünse "Hala mı tanımadın Ceylin'i Ilgaz?" diyerek kızacaktım. Çünkü Ceylin sahiplendiği hiçbir davayı, müvekkili ve insanı bırakacak ve arkasını dönecek biri değil. Üstelik ortada tanıdığı ve yardım ettiği bir kadın ve oğlu varken onları tanımadığı birine bırakmazdı. Ilgaz, Yekta'nın hukuk şirketi önünde Ceylin'e söz konusu o olduğunda her senaryoyu düşündüğünü söylemişti. Ceylin'in davayı bırakmayacağını tahmin ettikten sonra akla gelecek ilk yol, Ceylin'in tanıdığı güvendiği bir avukata davayı devredeceği olacaktı zaten. Ilgaz, Tolga'yı yani Bıldırcın'ı direkt de önerebilirdi. "Bu davayı bırakmayacağını biliyorum. Şöyle bir orta yol bulalım." deyip Tolga'yı önerebilirdi. Bunu yapsa Ceylin de orta yolu kabul ederdi. Burada Ilgaz'ın biraz çekingen ve fazla toy Tolga'ya, onu Ceylin gibi görebileceği en yaman, dişli ve en iyi avukatlardan birinin yanına göndererek büyük bir iyilik yaptığını da hatırlatalım.
 
Ama ne demiştik? Ilgaz da Ceylin söz konusu olduğunda oyun oynuyor onunla. Ne yapacağını merak ediyor, ne kadar ileri gideceğini görmek istiyor. Bu defa o oyun oynarken arkadan kendi de oynadığı için eminim çok da eğleniyordu. Ama Ilgazcım Tolga'yı ajan olarak Ceylin'in yanına katsan da hala bilmediğin şeyler var. Çünkü Ceylin'in Bıldırcın'ı katmadığı noktalarda Ilgaz neyi nasıl yaptığını anlamamış olmalı. Mesela kayıp amcayı bulması gibi...
 
Bıldırcın Tolga'mızın masum yüzünün ardından bir katil veya kötü biri çıkmamasına sevinsem de Ceylin'in etrafına ve hayatına dolan bu kadar Ilgaz kaynaklı kişi olmasına da çok sevinemiyorum. Sadakat önceliği Ceylin'e ait biri olmasını tercih ederdim Tolga'nın. Sezon finalinden gelen Ceylin'e düşman kesilmiş, onu itip tutup sarsan Eren travmamız var. O sahneden sonra Eren'in arkadaşlığına hep bir şüpheyle baktığımı da eklemeliyim. Gerçek bir dost elinde ne delil olursa olsun daha farklı davranırdı. İşte Bıldırcın'a da şimdi benzer bir şüphe ile yaklaşıyorum. Ceylin onu işe aldı da iyi mi yaptı acaba diye de düşünmeden edemiyorum. Çünkü bu aynı zamanda Ilgaz'ın casusunu da ofise almak demek oldu ki, bu her zaman hoş ve kızmayacağı durumlara neden olmayabilir. Önce Bıldırcın'dan bir sadakat yemini alsaydın bari Ceylin.
 
Tabii bunun bir de Ilgaz ayağı var. Burak, Ceylin'in davayı takip ettiğini söyleyince Ilgaz da bir tepki bekleyen Ceylin'e durumu itiraf etmek zorunda kaldı. Peki ya Burak söylemeseydi? Bence o zaman bu durum Tolga Ceylin ile çalışmaya başlayana ve belki ondan sonrasına kadar sürerdi. Ceylin, Ilgaz için çok tahmin edilemeyen ve kontrol edilemeyen bir güç. "Sen gerçekten gerçekten sınırlarda dolaşıyorsun." demişti Ceylin'e. Bir süre sonra da Ceylin'in yapabileceklerini tahmin etmek için düşünce bazında o da sınırları zorlamaya başladı. Bu da Ceylin'in hareketlerini öngörmesine ve ona göre davranmasına neden oldu. Davayı takip edeceğini tahmin etmesi gibi... Ama davayı takip ederken neler yapacağını bilemediği için yanına onu kontrol edebileceği birini yerleştirdi. Böylece Ceylin'in bürosuna tanımadığı başka birini almasını da engelledi. 
 
Ceylin, kadın veya erkek Ilgaz'ın hiç tanımadığı biriyle çalışsa Ilgaz'ın bu durumdan hoşnut olacağını sanmıyorum. Şu an Ceylin'in arkadaş grubundan ofisine aldığı avukata kadar herkes Ilgaz'ın kendi hayatından olduğu için, Ceylin'in yapabileceği her şey için senaryolar yazdığı olasılıklar evreninde, onun birlikte ilk eyleme geçebileceği insanlar da onun tanıdığı ve ona haber verecek insanlar. Bu da Ilgaz için bir rahatlık unsuru. Bir tek Merdan Dede Ilgaz'ın ailesinden olmasına karşın Ceylin'in sırrını satmayacak bir müttefik. Çünkü o gelin torununu anlıyor, gelin torunu da onun yapabileceklerini takdir ediyor ve bunu da hep iyi amaçlar için kullanıyor. Ilgaz belki de bunun için öngöremediği ve nasıl olduğunu anlamadığı bu yakınlığa, Ceylin'in Merdan ile bağına şüpheyle baktı. Fakat biz o bağı çok seviyoruz ve bu gelin torun-dede ilişkisinin devamını bekliyoruz.
 
Tüm bunların sonucunda her tartışmaya noktayı koyan bir şey vardı. Değişmeye çalışacağını söyleyen Ceylin'e "Ben seni böylece kabul ettim. Böylece benimsin." diyen Ilgaz ve ona "Sen de benim." diyen Ceylin. Geçen haftaki yazımda Ilgaz ona istediği gibi değişmiş bir Ceylin verseler mutlu olmaz, kendi Ceylin'ini isterdi demiştim. Bu da onun teyiti gibi oldu. Ilgaz da farkında bunun. Çünkü sadece "Böylece benimsin." dediği Ceylin, ona kalabalık adliye koridorlarında bile iki kişilik bir dünyadaymış gibi hissettiren, yan yana olmanın verdiği adeta çocuksu bir neşe ile birbirlerinin ellerini öptükleri, oyunlar oynayıp buna birlikte gülebildikleri bir yaşam verebilir. 
 
Yazımı bu hafta da bir başka istekle kapatayım. Avukat Ceylin Erguvan Kaya hanımefendiyi tam güç zekâsı ve o fişek gibi halleriyle ne zaman meydanlarda görürüz? Bu sezon birkaç mahkeme sahnesinde izlesek de Ceylin'in bir davayı ya da davaları nasıl çözdüğünü, nasıl savunma hazırladığını, araştırma yapıp karşı tarafın göremediği neleri yakaladığını, hani şu Ilgaz'ın da bahsettiği herkesin ağzını açık bırakan zaferlerine nasıl ulaştığını izlemek isterim.  Avukat Ceylin'i adım adım çalışırken görmek istiyorum. Bunun adı Yargı olan bir dizi için hem gerekli olduğunu, hem de seyir keyfinin çok yüksek olacağını düşünüyorum.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER