Seversin: Havalarda uçuşurken

Seversin: Havalarda uçuşurken
Aşkın kelebekler dışında ruhta yarattığı etkilerden birinin en belirgin tepkimesi de kalbin ritmini kaybetmişçesine çarpıp durması, aklın havalarda uçuşması değil midir?
     
Aşk başa gelince akla dair kalan son kırıntılar da çantasını toplayıp gider; her şey duyguların kontrolüne geçer, deyim yerindeyse kişiyi bir avarelik alır.
    
Hikâyenin başından beri yürüyen ego patlaması olan Tolga Tuna da bu bölümde tam olarak bu durumdaydı.
    
Önceki bölümün sonunda Asya’yı Selçuk’a kaptırma korkusuyla birlikte can havliyle yaptığı aşk itirafının ardından açılan bölüm tabi ki fazlasıyla şenlikliydi.
    
Aşk başa geldiği için tatile çıkan aklı sebebiyle eski hayatına dair bütün imajını bir kenara bırakan Tolga, kendisini de dediği gibi bir keşiş olmaya karar verdi ve ömründe ilk kez reddedilmenin de etkisiyle tek derdi ona güvenmediğini söyleyen Asya’nın güvenini ve kalbini kazanmak oluverdi.
    
Eski çapkın imajından kendisine yapışan bütün alışkanlıkları bırakıp şiir seven aşık ve sadık bir adam olmaya karar veren Tolga’nın bu yolda en büyük kösteği ise bütün spontane saçmalıklarla birlikte safım Hakan oluverdi.
     
Geleneksel Tolga Tuna Yaz Partisi organizasyonuna girişen Hakan ve zamansız patavatsızlıkları sayesinde Tolga’nın Asya’yı ikna etmek için çabaladığı her adım tam tersi bir şekilde sonuçlanınca ortalık karıştı da karıştı.
     
Sete gelen misafir oyuncunun da istemsiz etkisiyle ikilimizin arası gerilirken Asya’dan kıskançlık belirtileri görmek hiç de fena olmadı tabi ama orası ayrı bir konuydu.
    
‘Bari alıştıra alıştıra bırak oğlum ya’ moduyla aşka kaptırdığı kankasının durumuna inanamayan Hakan kendince panik haline girse de bir yandan da eski alışkanlıklara devam ederken Tolga’nın kafa sesi çoktan ‘Hakan’ı boğazlamak için üç yüz otuz üç sebep’ temalı bir liste oluşturmaya başlamış olacak ki bir noktada dayanamayıp bu fikri eyleme döktü.
    
Asya, Tolga yüzünden kendi içinde yaşadığı duygusal ikilemler ve gözüne gözüne sokulan gerçekler arasında sıkışıp kendini babasının mezarı başında onunla dertleşirken bulduğu sırada hazımsızlığın verdiği gereksiz sinirle bildiği her şeyi Suzan’a öten Selin ise bambaşka noktalardaydı.
       
Burada bir parantez açmadan geçemeyeceğim ki; bence İlayda Alişan o sahneyle birlikte hem dramda hem de romantik komedide ne kadar başarılı bir oyuncu olduğunu bir kez daha kanıtladı.
     
Her cephede farklı olaylar son hız devam ederken başlayan meşhur partinin esas kahramanı ise etrafının hiç alışık olmadığı bir biçimde kenarda tek başına oturup Asya’nın esas kız olduğu hayallere dalmıştı.
      
Sinsiler ittifakı kendi içlerinde yeni planlara girişirken Asya’nın yarattığı boşluktan faydalanmayı da ihmal etmediler ve böylece sevgililik zamanlarını gününe saatine kadar hatırlayan takıntılı prenses Selin Hanım anında partiye uçuş gerçekleştirdi.
    
Ancak işler pek de beklediği gibi gitmedi ki aşk acısından zil zurna sarhoş olan Tolga’dan hiç beklemediği netlikte tepkiler alıp mors oluverdi. Gerçi bir ara kıskançlık damarı tutup Selçuk’a kafa göz girişmeye kalkan Tolga’nın boşluğundan faydalanıyordu ki Asya yetişip duruma el koydu.
     
Yanında çakmak çaksalar patlayacak duruma gelmiş olan sarhoş sarı oğlan, o halde bile ‘Asya’m kalbimde’ diye ortalarda dolanırken tam zamanında yetişen Asya onu odasına taşıyıp herhangi bir kaza bela çıkmadan yatırmayı başardı.
      
Ertesi güne sarmaş dolaş uyanarak başlayan ikilimiz arasında tam buzlar eriyor gibiyken Tolga’nın telefonuna gelen mesajla birlikte aradaki mesafeler yeniden açıldı ve izleyenlerin de sonunda mutlu çift görme hevesi kursağında kaldı.
    
Söylemeden geçemeyeceğim ki; en başından beri kendi içlerinde kırmaları gereken zincirler ve aşmaları gereken ön yargılar olduğu için iki günde birbirlerine açılıp sevgili olmaları zaten beklenmeyen çiftimizin kavuşması bence biraz fazla uzadı. Her ikisi de kendi içlerinde aşklarını kabul etmiş, hatta biri seslice dile getirmişken artık doya doya aşklarını yaşasalar fena olmazdı.
   
Umarım bu yanlış anlaşılmalar ve ön yargılar bir an önce son bulur. Yoksa sevgili çiftimizin kendi içlerinde yaşadıkları duygular dışa vuramayıp ellerinde patlayacak, biz de beklediğimizle kalacağız. Ve heder olan yine havalarda uçuşan aşk kelebekleri olacak. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER