Aşkın ruhta
yarattığı etkiler, insanda ne gibi tepkiler bırakır? Hayatında neler değişir, dünyasında
neler farklılaşır?
Aslında bu
soruların cevapları kişiden kişiye ve hâkim duruma bağlı olarak değişir. Ama
bizim şahit olduğumuz hikayedeki durum, daha doğrusu tarafların olaya bakış açıları
belli.
Aşkın
kalbini ele geçirip dünyasını temellerinden sarsmaya, yörüngesinden çıkmasına
sebep olmaya başladığını kabul etmek istemeyen Tolga’yla Asya’nın bölüm boyunca
kendi içlerinde defalarca tekrarladıkları gibi…
Aşk
korkutur, aşk şaşırtır, aşk üzer, aşk yorar, aşk harcar, aşk yakar…
Ama
hepsinden önemlisi; aşk insanı büyütür, geliştirir, değiştirir.
Asya, kendi
içindeki duvarları henüz yıkamamış ve başlayan küçük kıvılcımları görmezden
gelebiliyor olsa da özellikle son birkaç bölümdür bu etkiler Tolga’da baya
bariz bir şekilde görülebilir bir halde geldi.
Hikâyenin
başında, egosunun yarattığı dağdan inmeyen, kendinden başka kimseyi önemsemeyen
Tolga Tuna değişti; yeri geldiğinde kendinden önce Asya’yı düşünen, duygularını
belli etmekten korktuğu için onun gözlerine bakmaktan bile çekinen, heyecanlı bir
aşık geldi.
Önceki bölümün
sonunda, Asya’ya karşı gerçekten bir şeyler hissettiğini hatta âşık olduğunu
anlayan Tolga’nın tutuşan paçaları ve Asya’nın bu değişen tavırları sorgulamasıyla
başlayan bölüm; haftalık kriz kapasitesini dolduracak olan senarist krizi ile
devam etti.
Aşkın
yarattığı etki ve ortaya çıkan tepkilerin bir başka alt başlığını konu alan bu,
aşk krizinden mustarip senarist krizini daha kendi aşklarını tercüme edemeyen
ikilimizin çözmesi ise epey bir manidardı yani.
Sonuçta,
daha kendilerine bir hayırları dokunamazken gidip milletin derdine derman
olmaya çalışmaları; kendileri hakkında bazı gerçekleri içten içe fark
etmelerimi sağladı neyse ki.
Diğer
yanda; kendi aralarındaki dinamiği çözmeye çalışan Nesrin ve Kadir ikilisi adım
adım ilerlerken önceki olaylardan kalma kuyruk acısıyla bu defa intikam için
farklı bir yol seçen Selin, haftalık sinsilik kategorisini tek başına doldurdu
desek yalan olmaz gibi.
Elde
edemediği Tolga’nın git gide Asya’ya kapıldığını fark edince bu defa, rakibini
alt etmek için en yakınını kandırıp maşa olarak kullanmayı tercih eden Selin’in
zaten gereksiz ve limitsiz hırsları yüzünden her şeyi yapmaya müsait Nazlı’yı kandırması
da pek zor olmadı tabi.
Akıllı geçinip
saftirikler konvansiyonunda önde bayrak sallayan ablamız iki basit yalana kanıp
ortalığı mikser gibi karıştırmaktan geri durmadı, izleyenlere de cinnet geçirtti.
Yeri geldiğinde
abisinin geçim kaynağının parasını olur olmadık yerlere harcayıp ucu bucağı olmayan
hayallere kendini kaptıran, en sonunda ise kardeşini kendi hayatını çalmış olmakla
itham ederek magazinlere çıkan ablamız düşman başına diyebiliriz sanırım.
Çünkü hem
kendini hem de ailesini imkânı zor şeylere inandırıp işin sonunda kaybeden gibi
görünmesinin tek sorumlusu yine kendisi.
Esas çiftimize
geri dönecek olursak, her ne kadar kendi içlerinde yaşadıkları çatışmalar ve
hislerini kabul etmemeleri artık uzatmaları oynasa da bir şekilde ortaya çıkan
bu aşk krizini çözüp günün sonunu iyi bitirmeleri güzeldi.
Ve umarım
başkası için hazırladıkları ortama kendileri düşünce iç sesler vasıtasıyla yansıtılan
duyguları en yakın zamanda birbirlerine söyleme cesaretini gösterirler…
Yoksa bu aşk
kovalamacası yakın zamanda tat kaçıracak, fazla naz aşık usandıracak. Yer yer
yanan o gönüller de yanıp tutuşup kül olduklarıyla kalacak.