Meğer bu söz, tam da Engin Tilmen (Onur Durmaz) için yerini bulmuş. Sadece o da değil! Yine içimizi neşter gibi delen sözlerden biriyle hayatı sorgulamamızı sağlamıştı. O zamanlar üzerinde durmadan öylesine okumuştuk. Hiç bu kadar boyutlu olacağını düşünemezdik. Zaman geçince, her şey açığa çıkmaya başlayınca o sözün de derinliği içimize işledi.
Aslında beşinci bölümde Engin Tilmen’in katil çıkmasına şaşırmamızın sebebi de bu sanırım. Bu zamana kadar yayınlanan tüm dizilerde katilin kim olduğunu sezon finaline kadar öğrenemezdik. Bizi tüm sezon boyunca meraklandırırlardı. Üzerine bir yaz beklerdik ve artık sabrımızın son deminde katil ortaya çıkardı. Yargı’da bu öyle olmadı. Tüm ezberlerimiz bozuldu! Çok iyi bir hikâye kurgusuyla Sema Ergenekon ve ekibi katilin kim olduğunu ağdalandırmadan ortaya çıkardı. Engin Tilmen’e hayat veren Onur Durmaz da dahil olmak üzere hepimiz şaşırdık. Yargı, kısa sürede fenomen bir dizi hâline geldi.
Kâğıttan kayıkla katilin bulunacağını tahmin edebilirdi?
Hatta Ceylin, kendinden bile şüphe ederdi. “Engin ya, bizim Engin!”den şüphe etmek aklına dahi gelmezdi. Kardeşinin katili en yakın arkadaşı çıktı. Kim tahmin edebilirdi ki? Kabul edelim. Kimse tahmin etmedi! Ceylin de Tilmenlerin mutfağında peçeteden yapılma o kayığı bulana kadar tahmin edemezdi. Ceylin, olayları çok iyi analiz eden bir avukat. Biraz hafızasını zorlamasıyla (bence hiç zorlamasına gerek kalmadı) o kayığı İnci’nin yaptığını anladı. Esas yıkımı ise Engin’in çöp konteynerına parayı getirmesiyle yaşadı. Çünkü o anda tek şüpheli olarak Yekta’yı görüyordu. Ceylin’in (ve tabii ki bizlerin) gözüyle sırayla herkes şüpheli olmuştu; ama kimsenin aklına Engin gelmemişti. Ceylin en büyük yıkımı ise Engin’i çatı katında gördüğü an yaşadı.
Hâlbuki herkes, Engin Tilmen gibi bir arkadaşa sahip olmak isterdi. Ceylin ile olan ilişkisi, ailesinden biri ve kötü gün dostu olmasını imrenerek izlemiştik. Pandora’nın kutusu açıldıkça iki farklı Engin Tilmen olduğunu öğrendik. İyi niyetli, kötü gün dostu, zor zamanda imdada yetişen arkadaş gitti; yerine âşık olduğu insanı öldürebilecek kadar cani, herkesin açığını kollayan, acımasızca tehdit eden bir canavara dönüştü. Engin Tilmen’in bu dönüşümü sadece kendini değil olayların çevresindeki herkesi derin yerlerden etkiledi. En çok da Engin’i öldürmekle yargılanan Ceylin’in hayatını temelinden sarstı.
Aklım henüz yapamadıklarımda kalarak gidiyorum!
Engin Tilmen öldü; ama ardında koca bir enkaz bıraktı. Enkazı toplamak, yaraları sarmak oldukça güç olacak. Bu süreçte herkes kendinden ödünler verecek. Bambaşka bir Ceylin, Ilgaz, Yekta, Laçin izleyeceğiz. Sadece onlar da değil! Katilin kim olduğunu bulana kadar kimse rahat nefes alamayacak. Herkes zan altında kalacak. Bir düğüm çözüldü derken en beklenmedik yerden başka bir düğümle başa çıkmak zorunda kalacaklar. Engin Tilmen’in hayaleti biraz daha aralarında olacak. Rahat vermeyecek. Sürekli vicdanlarını kaşıyacak. Ceylin ve Ilgaz bu defa bir hayaletle savaşacak. İlişkileri büyük bir sınavdan geçecek.
Onur Durmaz, şeytanın da bir melek olabileceğini gösterdi
Onur Durmaz on dört bölüm boyunca bizi oldukça şaşırttı. İlk bölümden itibaren Ceylin’in en yakın arkadaşı, destekçisi olarak izlemeyi beklerken; senaryonun virajı dönmesiyle beraber karakterin de evrimini çok iyi yakaladı ve başka bir Engin Tilmen yarattı. Eş zamanlı olarak Netflix’te yayınlanan Kulüp dizisinde de Çelebi’nin gençliği olarak karşımıza çıktı (biraz spolier vermekten zarar gelmez ;)). Kesinlikle son dönemin parlayan yıldız oyuncularından biri oldu. Önümüzdeki bölümlerde Onur Durmaz’ı biraz daha Engin Tilmen olarak göreceğiz. Daha sonra bambaşka projelerde bizi şaşırtmaya ve oyunu ile büyülemeye devam edecektir. Onur Durmaz’a böylesine derinlikli bir Engin Tilmen izlettiği için izleyici olarak teşekkürlerimi sunarım. Gelecek dönemlerde de Onur Durmaz’ı çok fazla konuşuruz. Her daim yolu açık olsun.
Mortis