Beni Adınla Çağır: Bu yaşadığımız sadece ikimizin hikayesiydi

Beni Adınla Çağır: Bu yaşadığımız sadece ikimizin hikayesiydi
Bu Benim Hikayem
Benim Hayatım
Zorla Değil Ya
Çıktım Kozamdan
Sezen Aksu

Hayat, bazen bizlere olduğumuz kişi ile olmaya çalıştığımız kişi arasında sıkışıp kaldığımız sancıları bol oyunlar sunar. Yargılar ve yasaklar silsileleri arasında kendi benliğimizi bulmaya çalışırız.

Kimimiz sevgimizle yargılanırız kimimiz rengimizle yargılanırız kimimiz ise sadece; düşünebildiğimiz, anlayabildiğimiz ve hissedebildiğimiz için yargılanırız…

Tesadüfen keşfettiğim ve konusuyla ilgimi çeken Beni Adımla Çağır Filmi, yargılardan ve yasaklardan kaçıp kendi hikayesini yazmaya kendi aşkını bulmaya çalışan insanları konu alıyor. Filmi izlerken Sezen Aksu imzalı Bu Benim Hikayem şarkısı hep kulaklarımda yankılandı, bu yüzden yazıma bu şarkının sözleri ile başladım çünkü Beni Adınla Çağır bir şarkı olsaydı, kesinlikle bu şarkı olurdu…

1983 yılında İtalya’da geçen Beni Adınla Çağır filminin ilk sahnelerinde İtalya’nın renkli meyve bahçelerine, Arnavut kaldırımlı dar sokaklarına, çiçeklerle bezenmiş bahar mevsimine tanık oluyoruz. Ülkenin mevsim ve sokak manzaralarından sonra ise filmin ana karakterlerinin duygusal ve durumsal manzaralarına geçiş yapıyoruz.

Yahudi kökenli Elio Parlman henüz on yedi yaşında olmasına rağmen ruhen ve bedenen kendini çok cansız, zamansız hissetmektedir. İtalya’nın en kuzey bölgesinde yer alan etrafı meyve bahçeleriyle çevrili villalarında olağanüstü derecede sıradan bir hayat geçiren Elio için anlam ifade eden şeyler; her gün kitap okumak, yeni şeyler öğrenmek, insanlardan kaçıp en tenha yerlerde yüzmeye gitmek ve piyanosuyla vakit geçirmekle sınırlıdır. Klasik müziğe aşırı ilgisi olan Elio, ünlü bestecilerin eserlerine yeni düzenlemeler yapmakta, yeni besteler üretmekte sınır tanımamaktadır. Klasik Yunan ve Roma Kültürü alanında profesörlük yapan babasının yaz stajı için doktora öğrencilerinden birini villalarına getirmesi Elio’nun ince ince işlemeye çalıştığı sıradan hayatında adeta bir rüzgâr etkisi yaratır çünkü Oliver, Elio’nun içinde bastırdığı duygularla, keşfetmekten kaçındığı cinsel kimliğiyle, hayatın kitaplar ve müzik dışında kalan kısmıyla yüzleşmesini sağlayacaktır.

Elio, bu yaz stajından ve Oliver’dan hoşnut olmasa da zamanla Oliver’ın varlığını ve kendisindeki yerini anlamlandırmaya çalışır. Profesör bir baba ve çevirmenlik yapan bir anneyle büyümüş olan Elio, entelektüel açıdan birikimlidir, her kültüre yakındır ama bir aşkın bir yürekte nasıl filizlendiğini, birisi tarafından sevilmenin nasıl bir duygu olduğunu bilmemektedir. Okuduğu kitaplarında bu duyguları tecrübe etmediği sürece kendisine yardımı olamayacağını çok iyi bilmektedir.

Elio, sonunda kendini bile isteye hapsettiği o kozadan çıkarıp, Oliver’ın gökyüzünde ruhunu ve benliğini bulmaya karar verir. Oliver de Elio’ya karşı asla kayıtsız değildir. Hayata birçok farklı pencereden bakabilen, en umutsuz anları bile varlığıyla daha anlamlı hale getirebilen Elio, Oliver’in de hayatının aşkı olmuştur. Geçmişte birçok savaşa, yıkıma, krala ve krallığa şahitlik eden İtalya artık Oliver ve Elio’nun aşkına tanıklık etmektedir.

Yahudilik geleneklerinin “Aynı cinsin birlikteliği ve aşkı haramdır!” dayatmalarına, yüreklerinde taşıdıkları korkuların tiz seslerine ve etraflarındakilerin ucuz yargılamalarına inat aynı yolda ve aynı aşkta beraberce yürüyen Oliver ve Elio, birbirlerini kendi adlarıyla çağırırlar, onlar birbirlerinin aynası, yansıması olan iki ruhtur, Oliver Elio’dur, Elio ise Oliver…

“Yaşamda Söylenecek Hiçbir Şey Kalmamışken, O Zaman Sadece Bu Kez Bana Doğru Dön, Sadece Bir Jest ya da Sonradan Aklına Gelmiş Bir Şey Olsa da Seninle Beraberken Benim İçin Her Şeyden Değerli Olan, O Zamanlar Yaptığın Gibi Yüzüme Bak, Göz Göze Gel ve Adınla Çağır Beni.”
Beni Adınla Çağır

Filmde bir aşk en can alıcı yönleriyle ele alınırken filmdeki erotizm kaba bir kurguyla seyirciye aktarılmamış. Filme yerleştirilen erotizm kurgulanırken; mitolojiden, Klasik Roma Dönemi heykellerinden, Helenistik eserlerden ilham alınmış, özellikle aşk, şehvet ve tutku tanrıçası Venüs Oliver ve Elio arasındaki erotizmi yansıtan en güzel anlatıcılardan biri haline getirilmiş. Ayrıca tensel sinema dili ve ifadeleri Oliver ve Elio’nun beraber olduğu her sahnede karşımıza çıkıyor. Birbirlerine usulca değen elleri, parmakları hiç konuşmadan çoğu zaman gözleriyle duygularını ifade ettikleri bakışmaları çiftin arasındaki o karşı konulamaz çekimin ve saf sevginin tensel göstergelerinden sadece birkaçı…
  
İnsan hayatına dokunan hikayeleri  beyazperdeye yansıtmakta başarılı olan Luca Guadagnino’nun yönetmen koltuğunda oturduğu, James Ivory’nin senaristliğini üstlendiği Beni Adınla Çağır Filmi, 90. Akademi Ödülleri’nde En İyi Uyarlama Senaryo Ödülünü kazanmış, filmin baş karakteri Elio’yu canlandıran Timothee Chalamet ise filmdeki kusursuz oyunculuk performansıyla En İyi Erkek Oyuncu Ödülüne aday gösterilmiştir Filmin başarısı, uyarlandığı kitabın önüne geçmiştir ve kitabın yazarı Andre Aciman, Adınla Çağır Beni kitabını, beyazperdenin gücü sayesinde milyonlara ulaştırabilmiş, uzun süre en çok satan kitaplar listesindeki varlığını koruyabilmiştir.

Hiçbir aşk kalpte gizlenmek zorunda değildir hiçbir ruh da ait olmadığı bir bedende kalmak zorunda değildir. Aşkın; cinsiyeti, coğrafyası, lisanı yoktur sadece insanı vardır ve her insan aşkta kendi hikayesini yazabilmekte özgürdür. 

Umarım Oliver ile Elio’nun hikayesi yargıların ve yasakların zindanına kendini hapseden yüreklere umut olur, cesaret olur ve asla unutmayın ki LGBT Hakları, İnsan Haklarıdır!



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER