Evvel zaman içinde diye
başlayan ve iki aşığın hikayesini anlatan masallarla büyüdük hepimiz, o aşk
hikayelerindeki büyülü aşklarla renklendi dünyalarımız. Bize öğretilen
kuralların ötesinde, daha bize ve ruhumuza ait başka bir hayat vardı;
hissettiğimiz ama göremediğimiz ve biz o hayatla bağımızı aşk ile kurduk. Çünkü
aslolan aşktır… Çoğumuz televizyonlarımızı aşk hikayesi izlemek için açıyoruz;
günlük hayatın tekdüzeliği ve sıradanlığını renklendirmek ve yaşamın büyüsünü
hissetmek için aşk hikayelerine sığınıyoruz. O duygu, ekranın öte yanında ne
kadar çok hissedilirse; anlatılan aşk hikayesi o kadar gerçek oluyor bizim
için. Ben dünkü bölümde, tüm karmaşa ve entrika içinde aşka inanan ve
kendilerini aşka bırakan iki sevgili gördüm.
Eda birbirine aşık bir
anne ve babanın çocuğu olarak aşkın farkındaydı ama Serkan için aşk bilmediği
bir dildi. Bu bölüm gördük ki, artık Serkan için de hayatının önceliği Aşk. O
artık hayata aşk yani Eda ile bağlı. Sevmek ve sevilmek var olmaktır aslında.
Varlığını ve benliğini bulduğu bu aşktan yoksun bir Serkan için hayat, Kürk
Mantolu Madonna kitabında belirtildiği gibi ‘Ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenmek olurdu’.
Eda’nın ayrılacağını duyduğunda Serkan için bütün her şeyin önemini yitirmesi
bu yüzden. Aşık Serkan eskisinden farklı olarak hayata ve çevresine daha fazla
güveniyor, yani daha az korkuyor yaşamdan; bu sebeple de artık her şeyi kontrol
etmeye çalışmıyor.
Bir insanı sevmekle
başlar her şey, daha güzel bir yaşam ve hatta daha güzel bir biz. Serkan,
sevgisiyle beraber daha iyi bir insan olma yolunda adım atarken, Eda’nın
yaralarını sarmaya da başladı. Hepimizin hayatı aslında bizim kontrolümüz
dışında oluşan tesadüflerin ürünüdür. Geçmişte bir kaza ile hayatları kesişen
Bolat ve Yıldız ailesinin hayatları şimdi ise Aşk ile kesişti. Kaza kendi
çıkarları ve hırsları için başka hayatları hiç önemsemeyen Aytekin Bolat
yüzünden olurken, Aşk bu kazanın yaralarını saracak gibi gözüküyor, çünkü aşk
iyileştirir. Ve Serkan, Eda’nn asansör fobisini yenmesine yardım ederek ilk
adımı attı bile...