Bu hafta iki farklı
başlık arasında çok takılı kaldım. Biri “Her şey değişiyor, ben bile” diğeri
ise “Hayatının her şeyi olmak” idi. Bölümün ana temasında ikisinin de etkisi
vardı. Hem birbirinin her şeyi olan iki insan vardı hem de iki kişinin nasıl
birlikte evirildiğini gördük. Ben ikinci başlığı seçtim çünkü bu hem Eda hem de
Serkan için en geçerliliği olandı. Birinin her şeyi olabilmek her anında onu
yanında istemek, her an onu düşünmek demekti. Yapılan bütün eylemlerin, hayata
dair bütün yolculuklarının tek bir kişiye varması belki de. Yaşamın her
aşamasında onu istemek, onsuz ne bir an ne de yer düşünebilmekti. Zamanın
kavramda bütünselliğini yitirip belirli bir “ana” dönüşmesi ya da “biri”
olması. Peki biri için mi yoksa kendi iyiliği için mi değişmelidir insan?
İnsanın hayatında biri için değişmesi, değişmiş gibi yapmaktan başka bir şey
değildir. O kişi kendi istediği için, kendi iyiliği için yönelmelidir
aydınlığa. Hangi tarafa doğru adım atıldığı ve hangi amaçla yapıldığı mühim
olandır bu eylemin. Eda bütün aydınlığıyla Bolatların hayatına girdiğinde,
karşılaştığı herkesin hayatına dokundu. Serkan ne kadar Eda için değiştiğini söylese
de aslında ikisi için yapıyor bunu. Çünkü kendisi de bu şekilde daha mutlu
olabileceğini fark etti.
Her ilişki de bir taraf
hep daha fazla sever, daha fazla emek verir, büyür ve gelişir. Sonra belki en
çok yara alan da o olur ama en çok değişimi de o gösterir. Eda ve Serkan’ın
gizemli yolculuğunda bu taraf kimdi mesela? İlk başta fedakârlık yapan kişi Eda
gibiydi çünkü Serkan kendini robot olarak tanıtmıştı bize. Sanki hiç kendinden
bir şey kaybetmemiş gibi davrandı. Her ikisi de çok yara aldılar, çok yoruldular
yol boyunca. Ama en çok Serkan değişti. Belki de en çok seven oydu. “Herkes
değişiyor, ben bile” başlığı bu hikâye de Serkan’ın gösterdiği değişim içindi.
Birine karşı incinirim korkusu ile gitme bile diyemeyen Serkan, şimdi en
değerlisi için herkesi karşına alabilecek kadar cesur birine evirildi.
Kaybetmenin her aşamasını yaşadığı için Eda’nın elinden kayıp gitmesi en büyük
korkusu oldu. Onu kaybetmemek için ise şimdi her şeyi yapmaya hazır Serkan.
Cesur, güçlü ve kıskanç…
Efe karakteri bu hafta
itibari ile diziden ayrıldı. Selin ise şirketten istifa etti. Giderken de yine
kendinden beklenileni yaptı ya da yapacak buna eminim. Serkan’ın masasına
koyduğu zarfın içinde istifası da olabilir, Eda’nın Ferit’in sırrını sakladığını
söylediği bir mektupta. Ama ne yaşanırsa yaşansın Selin bu durumu Serkan’a
söylediğinde en çok üzülen taraf yine Selin olacak. Bu kadar şey yaşamış,
beraber birçok engeli aşmış Eda ve Serkan için bu durum küçük bir bit yeniği
olur sadece. Serkan güler ve geçer, umarım cevabını da Selin’e verir. Büyük
karmaşa, büyük depremler geliyor. Birkaç hafta sonra yer yerinden oynayacak
gibi Efe’nin gizli ortağının gelmesiyle. Geliyordu sonunda gelmekte olan, o
meşhur “The Babaanne” geliyor.
Çok ama çok eğlenceli bir
bölümdü. Belki de şu zamana kadar en güldüğüm bölüm olabilir. Erdem ve Leyla bu
haftaya kadar dizinin komedi kısmında öne çıkıyordu. Ama bu hafta ile Aydan ve
Ayfer Hanım ekranların yeni favorisi olmaya aday. Her sahnelerinde daha ne
kadar güldürebilirler dedikçe daha da güldüm. Favorim ikisinin beraber koltukta
uyuduğu sahnelerdi. Eda ve Ayfer Hanım’ın evleri biraz yol geçen hanına dönse
de her gelen kişi ortalığı daha da karıştırdı. Adeta yanlış anlaşılmalar
silsilesi yaşandı herkes arasında. Bölüm sonunun da ayrı bir güzelliği vardı. Eda
ve Serkan en zayıf oldukları, en güçsüz kaldıkları zamanlarda bir olmayı,
bütünleşmeyi başarabilen iki insan. Böyle durumlarda hep birbirlerinin yanında
oldular. Bu sefer de asansör de Serkan Eda için oradaydı. Ona destek oldu, bakışlarıyla,
sesiyle başka bir zamana yol aldılar. Asansör ikisi için de anlamını yitirdi.
Serkan’ın varlığıyla başka bir anlam kazandı o korku. Çünkü bakışların anda
anlamlanmasıdır aşk.
Bu bölüm bir sürü yenilik
getirdi. Gidenler oldu, yeni gelenler de olacak. Yine ve yine bu hafta bu kadar
eğlenceli bir bölümü izlememizi sağlayan herkesin eline ve de emeğine sağlık.
Sıkıntıların, karanlıkların yoğun olduğu zamanlar geçiriyoruz. Herkesin biraz
olsun gülümsemeye ihtiyacı var. Yazımı okuyan ve güzel yorumlarda bulunan
herkese çok teşekkür eder, sağlıklı, huzurlu ve mutlu günler dilerim. Hoş
kalın, hoşça kalın!