Hem Türk hem de dünya tarihinde hiç unutulmamış ve asla da
unutulmayacak olan birçok isim birçok savaş ve birçok olay var. Böyle yaşadığı
tarihe damgasını vurmuş kişilerin ve tarihin yönünü değiştirmiş gerçek
olayların kurgusal açıdan hem beyazperdede hem de televizyonda işlenmesi artık
çok popüler. Ama burada dikkat edilmesi gereken nokta izleyiciye anlatılan hikâyenin
gerçekten işlenmeye ve etkilenmeye değer olup olmayışı. İşte Netflix’in son
gözde işi Barbarians, tüylerinizi diken diken edecek ve tek solukta
izleyeceğiniz bir epik tarih ve epik savaş dizisi.
Diziye konu olan Barbarlar, Cermenler olarak anılan, bugünkü
Almanya, Avusturalya ve Polonya’nın batısında MÖ 3.yy’dan 9.yy’a kadar yaşamış
olan halktır. Bu halkı dizide de adlarını sıklıkla duyduğumuz Marsarlar,
Çeraskerler, Burgundlar, Vandallar, Crapidler gibi birbirinden bağımsız, farklı
köylerde yaşayan kabilelerin üyeleri oluşturuyor.
Dizide, Büyük Roma İmparatorluğu’nun kudreti ve asla
sarsılmaz otoritesi altında yaşayan ve yine Romalılar tarafından Barbarlar
olarak anılan bu halkın ve şeflerinin, Romalıların giderek artan baskıcı
rejimine, insan onurundan ve yaşamından üstün tuttukları vergilerine, bitip
tükenmeyen aşağılamalarına karşı baş kaldırışlarına ve tüm coğrafyaya yayılan
isyanlarına tanık oluyoruz.
Dizinin baş karakterlerinden olan Thusnelda, kabilelerin
erkeklerinin yaptıkları bir toplantıda kabilelerin Romalılara ve Roma
askerlerine boyun eğişlerine tanık olur, bunu gururuna yediremez. Sevgilisi
Folkwin ile birlikte Roma askeri kampına sızıp onların kutsal simgelerini el
geçirir. Ve başkaldırının ilk fitilini de ateşlemiş olur. Thusnelda, artık tüm
Cermen kabilelerinin arkasından gitmeye asla çekinmeyeceği bir kadın savaşçı,
bir kurtarıcı olmuştur.
Roma da bu Barbar ve yaşamaları da hayli lüzumsuz insanlara
karşı artık daha dikkatli olması gerektiğinin farkına varır. Kadim Roma
İmparatorluğu’nun durdurulamaz ilerleyişi için her şeyi yapmaktan çekinmeyen
Roma Valisi Varus, en güvendiği kozunu ortaya koyar, manevi oğlu Arminius’u…
Arminius, tüm Cermen kabilelerinin şefi ve yöneticisinin tek
oğludur. Vali Arvus, onu küçük yaşında kültüründen, köklerinden, sevdiklerinden
çekip koparmış onun Roma’ya sadık bir asker gibi yetişmesini sağlamıştır. Ama
Arminius’un yani Ari’nin kökleri bağlı olduğu topraklara karşı o kadar
sağlamdır ki asla kopup başka yerde yeşermek istemez. Ari artık o Romalı asker
değildir asla da olamayacaktır. Roma’ya karşı birleşip kenetlenecek Cermen
halklarının baş komutanı olarak olması gereken yerde yerini alacaktır. Yani
Ari, halkının ve tüm dünyanın kaderini değiştirecek savaşın ateşini elinde
tutan kişi olmuştur.
Barbarians, ilk bakışta bir savaş dizisi gibi görünse de
içinde bir sürü şey barındırıyor. Dönem dizilerinde izleyiciye muhakkak işlenen
dönemin kültürel dokusunu da aktarmak gerekiyor. Dizi bu noktada kesinlikle
sınıfı başarıyla geçiyor. Cermenler, inanış yönünden Odin’e ve onun tanrılarına
bağlı Pagan bir halktır. Dizinin neredeyse her bölümünde bu pagan inanış
dokusunu görmek beni çok mutlu etti. Savaş sahnelerinden önce en büyük
tanrıları saydıkları Odin’e yapılan dualar, cenaze törenlerinde ölülerin
yakılıp Valhalla’ya uğurlanması, (Valhalla Paganların öteki dünyada
buluştukları, cennet olarak gördükleri kutsal yerdir.) bereketli bir tarım yılı
için Freya’ya adaklar sunulması (Freya yine Pagan inanışında bolluk, bereket ve
üreyiş tanrıçasıdır) dizide gördüğümüz en temel inanış dokularına örnek
sahnelerdendi. Diğer tarafta bulunan Roma İmparatorluğu yine dini ve kültürel
açıdan fazlaca kalabalık bir imparatorluk. Dizide Roma tarihi açısından da hiçbir detay
atlanmamış. Kampta askerlerin zafer için Tanrı Mars’a dua etmesi, ailelerine
sağ salim kavuşabilmek için aşk tanrıçası Venüs’e adaklar adaması, savaşta en
ön safta taşıdıkları kutsal simgelerinin kartal şeklinde oluşu (Kartal, Roma
kültüründe tanrıların tanrısı Zeus’u simgeler) Roma İmparatorluğunun inanç
biçimini ortaya koyan detaylardı. İmparatorluğun rengini Zeus’tan alan
kırmızısı, askerlerin kıyafetlerinde olmazsa olmaz bir detaydır. Çünkü Romalı
her asker Zeus’u onurlandırmak zorundadır. Dizide bu küçük ayrıntı bile
atlanmamış, askerlerinde zırhlarında ve kıyafetlerinde bolca kırmızı
kullanılmıştı. Bir milletin kültürüne, dinine, inanışlarına bu denli sadık
kalınması dizinin ilgi çekiciliğini kesinlikle kat kat arttırmış. Bunların yanı
sıra, dizide her halk kendi dilleriyle konuşturulmuş. Büyük Roma
İmparatorluğu’nun dili Latince, Cermenler’in ise Almanca’dır. Ana dillere sadık
kalınarak dizide çok yönlü bir dilsel zenginliğe de imza atılmış.
Yayınlanan her bölüm, sezonun son bölümü olan büyük savaş
bölümünü hazırlayıcı, basamak bölümler gibiydi. Roma askerleri ve Cermenler
arasındaki o büyük savaşa giden yolu, nedenlerini ve sonuçlarını ortaya koyan
bölümler yapılmıştı. Bölümler arasında ne zamansal ne de hikayesel olarak bir
kopukluk yoktu aksine bir eş zamanlılık ve eş olaycılık söz konusuydu.
Benim açımdan sadece dizinin müziklerinde bir az lezzetlilik
durumu vardı. Dinamiği yüksek akan sahnelerde daha fazla İskandinav ezgisi duymak
şahane olabilirdi.
Her sahnenin, her bölümün aynı özen ve titizlikle çekildiği
dizinin yönetmen koltuğunda Avusturalyalı kadın yönetmen Barbara Eder otururken
görüntü yönetmenliği ise çektiği belgesellere, dizilere ve filmlere yaptığı
dokunuşlarla imzasını atmış isim Christian Stangassinger’in elinden ekrana
geldi. Özellikle savaş bölümündeki o ağır ama etkili akan sahneler, oyuncuların
yüzündeki mimiklere olan odaklanışlar, savaşın etkisiyle etrafın kan gölü
olması ama bu kan görüntüsünün asla sırıtmayışı görüntü yönetmeninin bir işte
ne kadar etkili olduğunun en önemli göstergesi.
Her bölümü içinize sine sine izleyin ama özellikle son
bölüme ayrı bir vakit ayırın. Roma askerlerinin ve Cermen kabilelerin savaşını,
tarihin en epiksel olayını anlatan bu bölümde bir halkın özgürlük ve tam
bağımsızlık için korkuyla değil umutla yaşamak için mücadelesine tanık
olacaksınız. Özellikle Ari’nin manevi babası Roma Valisi Varus ile yüzleştiği
sahnede kulaklarınızı da kalbinizi de sonuna kadar açmanızı öneririm.
Bu dizide, her cephede birçok düşmanla savaşmanın nasıl ağır
bir yük olduğunu, kendi yüreğinizde sürdürdüğünüz savaşın en zor savaşlardan
biri olduğunu anlayacaksınız. Zaten hayatta hepimiz bir şeyler için
savaşıyoruz, kimimiz aşk için kimimiz özgürlük için kimimiz Tanrılar için… Ne
uğruna savaşırsak savaşalım bedelini kanla ve ölümle ödüyoruz ama ölümün olduğu
yerde mutlaka hayat da vardır ve kanın aktığı yerden bilgelik de akar…
Sizlere anlatacaklarım şimdilik bu kadar. Dizinin diğer
sezonunda tekrar görüşmek dileğiyle.
Sevgiyle ve daima özgürce kalın…