Hayat, sonsuz ihtimallerin içinde barındığı akışına müdahale
edilmesi zor bir deniz gibidir. Geçmiş ve gelecek de hayattaki bu ihtimaller
dahilinde bir şekilde denk düşer. Hani bazen deriz ya “ben bu anı sanki daha
önce yaşamıştım” diye işte yaşamımız da tam da böyle birbirine eş bir sürü anın
tesadüfü ile doludur. Adından etkilenip kitabını okuduğum ve izlediğim 11.22.63
dizisi de “hayatın sonsuz ihtimallerinde” akan bir dizi…
11.22.63 eserlerinde işlediği konularla okuyucuyu dehşete
düşüren, gerilim ve korku türündeki kitaplarıyla tanınmış yazar, Stephen
King’in aynı adlı eserinden ekran önüne uyarlanmış bir dizi. Her daim kitap,
diziden ve filmden hep bir adım öndedir diyen ben; 11.22.63 kitabında King’in
olayları uzattıkça uzatma ve eseri tatsızlaştırma durumunu görünce, dizide ise
kurgu ve senaryoyla bu tatsızlığın tamamen yok edilmiş oluşuyla karşılaşınca
sizlere gönül rahatlığıyla; dizi kitaptan çok daha güzeldi diyebilirim.
Dizinin baş karakteri Jake Epping, Lisbon Falls’de yaşayan
bir İngilizce öğretmenidir. Eşinden yeni boşanmış olan Epping duygusal olarak
büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Günlerini de görev yaptığı lisede öğrencileriyle
hayat üzerine yaptığı sohbetlerle geçirmektedir. Her gün işten çıkınca gittiği
arkadaşının restoranının deposunda geçmişe açılan bir portal ile karşılaşan
Jack, ilk başta bunun yaşadığı duygusal süreçten kaynaklanan bir sanrı olduğunu
düşünse de sonra portalın gerçekten de var olduğunu anlar. Bu portal,
1960’ların Amerika’sına açılmaktadır. Bu portaldan geçip geçmişe giden kişinin
tek bir görevi vardır o da John F. Kennedy’nin suikastını önlemek. Jack’in
arkadaşı çok defa denese de bunu başaramamıştır, geçmişi değiştirememiştir.
Şimdi ise bu görev Jack’e düşmektedir. Jack bu suikastı önlemeli ve Kennedy’i
kurtarmalıdır. Böylece Amerika çok daha güzel bir ülke çok daha yaşanılabilir
bir yer olabilecektir.
Jake, geleceğini gerisinde bırakıp geçmişe döndüğünde birçok
farklılıkla da başa çıkmak zorunda kalır. Amerika o bildiği Amerika değildir.
Dönemin zorlu siyasi havası tüm ülkede hakimdir. Ülkenin bir kısmı Kennedy
destekçileri ile doluyken diğer taraf ise ona düşman olanlarla dolmuştur. Jake,
arkadaşının ona bıraktığı ipuçları ile Kennedy’i kurtarma operasyonun ilk
aşamasına başlar ve tam bu anda Sadie ile tanışır. Sadie, bir kütüphane
memurudur; hayatı kitaplarla ve kitaplardaki karakterlerin onda bıraktıkları
izlerle doludur. Jack daha ilk sohbetlerinde anlamıştır Sadie onun hayatı için
bir tesadüf değildir, geçmişten gelen bir hediyedir…
Jack, Sadie’ye bütün olan bitenleri anlatır artık Kennedy’i
kurtarmak ikisinin de ortak amacıdır. Ama ne kadar uğraşsalar da olanları
değiştiremezler. Geçmiş attıkları her adımda onları geri iter, olağan akışa
müdahale etmelerine izin vermez.
Dizide, Jake Epping rolüne Amerikalı oyuncu, senarist, yapımcı,
ressam yani on parmağında on marifet isim James Franco hayat vermişti. Spider
Man, Maymunlar Cehennemi, Muhteşem ve Kudretli Oz gibi filmlerden aşina
olduğumuz Franco, 11.22.63 ile kesinlikle en akılda kalınır işine imza atmış.
Diziyi izlerken başarılı aktörün mükemmel aksanına da kayıtsız
kalamayacaksınız, hani derler ya “konuşurken sözcükler ağzından su gibi akıp
gidiyor” diye Franco için de durum tamamen böyleydi.
Jack’in Saddie’sini ise genç yıldız Sarah Lyn Godon
canlandırmıştı. Onca film ve dizide öylesine görüp geçtiğimiz sahnelerle
karşımıza çıkan Godon, Saddie ile görüp de geçemeyeceğimiz bir oyunculuk ortaya
koymuş.
Dizinin yapım kadrosunda yine Stephan King’i görürken
senaryoda ise Bridget Carpenter’in kaleminden izler var.
Bu bilim kurgu, gizem ve gerilim tadındaki dizide, altmışlar
Amerika’sının mekanlarını, şıklık yarışı içindeki kadınlarını ve siyahi halka
yapılan faşist yaklaşımların, ezici politikaların izlerini de bulacaksınız.
Jake, Kennedy suikastını önleyemese de hayat ona farklı
yerden bir olasılık sunmuş ve hayatının aşkı Saddie ile tanıştırmıştır. Bu
durumu Jack şu sözlerle anlatır:
“Bazen kader işe el atıp size güzel kartlar dağıtabiliyor.”
Saddie için de durum farklı değildir, Jake ona gelecekten
gelen bir hediyedir. Suikast günü geldiğinde yani 22 Kasım 1963’te bir şeyleri
değiştiremedikleri anda Saddie sonsuz bir umutsuzluğa kapılır, onu hep Jake’nin
şu sözleri ayakta tutar:
“Buradayım çünkü sana dair her şeyi seviyorum, sana geçmişte
ne olmuşsa veya gelecekte ne olursa olsun sorun değil. Çünkü karşımda duran
kişi bir mucize, sen bir mucizesin…”
Hayatımız boyunca çabalayıp dursak da bazı şeyleri asla
değiştiremiyoruz, bazı şeyler de biz hiçbir şey yapmadan oluveriyor. Ama ne
olursa olsun neresi olursa olsun aşk her olasılıkta kendine yer buluyor. Hep de
öyle olsun, sizin de her olasılıkta aşk yanınızda, yakınınızda olsun.