Çok Sevgili RaniniTv ailesi, bir önceki yazımda olduğu gibi
bu yazımda da size aşkın değiştiren, dönüştüren, iyileştiren yanına denk
geldiğim bir filmi, Tavşan Jojo’nun hikayesini anlatacağım…
Jojo Rabbit, sadece yazdığı kitaplarla değil bu kitaplardaki
farklı ve özgün anlatımıyla özel bir yere sahip olan Christine Levnes’in
(Gökyüzü Hepsi) kitabından beyazperdeye uyarlanmış bir film.
İkinci dünya savaşı sırasında en katı Nazi iktidarının
yaşandığı Almanya’da annesiyle birlikte yaşayan Jojo, hayatı boyunca babasını
örnek almıştır, büyüyünce de onun gibi Almanya’ya ve Hitler’e gönülden bağlı
bir asker olmayı istemektedir. Eğitim aldığı Nazi kampında bir asker gibi sert
olması gerektiği ona her fırsatta öğretilse de Jojo sürekli duyguları ve aklı
arasında gelgitler yaşamaktadır. Kampta geçirdiği bir gün eğitim sırasında bir
tavşanı avlaması gerektiği söylendiğinde Jojo bunu yapamamış, o tavşanla
arasında duygusal bir bağ kurmuştur. Bu olaydan sonra herkes Jojo ile alay
etmeye başlamış ve ona “Tavşan Jojo” adını takmışlardır.
Bu duygusal süreçten sonra asla iyi bir asker olamayacağını
düşünen Jojo’ya en büyük desteği fikirlerinin bir türlü uyuşmadığı annesi
verir. Ona hayata tek bir yerden bakmaması gerektiğini, duygularımızın
aklımızdan daha önemli olabileceği durumlar olduğunu, ne olursa olsun asla
kaçmadan her hissi yaşaması gerektiğini söyleyen annesine Jojo her fırsatta
karşı çıkar çünkü Jojo için tek bir doğru vardır o da ülkesine ve Hitler’e
gönülden bağlı bir asker olabilmek!
Jojo çocuk aklıyla bunca şeyle başa çıkmaya çalışırken bir
de tek arkadaşı olan ve herkesin tanıdığı Hitler’den çok farklı olan hayali
arkadaşı Hitler ile sürekli kavga halindedir. Jojo çocukluğunu yaşamak,
dilediği gibi bir hayata sahip olmak istediğini her belirtişinde hayali arkadaşı
Hitler buna karşı çıkar. Jojo’nun duymak istediği bu değildir, o hep hayali
arkadaşı Hitler’in ona dilediğin her şeyi yaşa Jojo demesini beklemektedir…
Jojo iyi bir asker olma sorumluluğu için çaba harcayıp
dururken bir de etrafından sürekli yükselen “ırkçılık, nefret, katliam” gibi
söylemlere de kulak vermeye başlar. Almanya’daki tüm Hitler severler ve Jojo
gibi iyi bir asker olmak isteyenler Yahudilerden uzak duracak ve bir Yahudi ile
karşılaşan herkes onu hemen Yahudi toplama kamplarından birine teslim
edecektir. Artık Jojo için yepyeni bir görev daha vardır: Yahudilerden nefret
etmek ve onlara düşman olmak! Jojo tam hayatındaki tüm amaçlarının ne olduğunun
farkına vardığını düşünürken annesinin evde sakladığı Yahudi kız Elsa ile
karşılaşır. Jojo, Elsa’yı tanıdıkça tüm düşünceleri tüm amaçları değişmeye
başlar. Kalbindeki nefret yerini sevgiye, değişmez yargılar ise sonsuz bir
umuda bırakır… Jojo artık içindeki ırkçılıkla ve kafasındaki tüm fikirlerle
yüzleşmek zorundadır. Çünkü artık annesinin ona sürekli anlatı durduğu şeyleri
anlamaya başlamıştır, aşk vardır, sevgi vardır, umut vardır ve bunlar tüm
dünyayı değiştirecek en güzel silahlardır ve Jojo’ya göre Hitler’in yakıp yok
eden silahlarından daha da güçlü silahlar….
Taika Waiti’nin yazıp yönettiği Jojo Rabbit, bir dönem filmi
gibi görünse de içinde aşka, sevgiye, aşkla ve sevgiyle değişenlere bolca yer
verilen bir film Filmdeki asıl sürpriz ise Taika Waiti’nin Jojo’nun hayal
arkadaşı Hitler olarak karşımıza çıkması. Usta yönetmen filmdeki güldürürken
düşündürdüğü diyaloglarla, aralara serpiştirdiği aşırı iğneli hicivlerle
yönetmenliğindeki başarısını senaristlikte de sürdürdüğünü göstermiş oldu.
Filmin küçük yıldızı, Roman Griffin Davis kesinlikle yaşı küçük ama oyunculuk
etkisi büyük biri! Marvel filmlerinin yıldız oyuncusu Scarlett Johansson filmde
Jojo’nun Nazi karşıtı annesini canlandırdı. Jojo’nun sıkı sıkıya bağlandığı
fikirlere hep karşı duran ama onun bir gün değişeceğine dair umudunu hiç
kaybetmeyen annesi rolündeki kusursuz performansıyla Johansson bir kez daha her
filmde kendini parlatmayı bilen bir aktris olduğunu bizlere göstermiş oldu.
Savaşlara, yozlaşmış siyasetlere, ırkçılığa bir çocuğun
gözünden bakan bu filmde kara mizahın eğlenceli ve nükteli anlatımla
birleşimini, dar ve karanlık fikirlerin ne kadar trajik sonuçlar
doğurabileceğini göreceksiniz.
Hayatı boyunca aşk gibi sevgi gibi duyguların ne olduğunu
anlamamış ama onları hep merak etmiş Jojo’nun bu duygularla tanışma hikayesinin
sizi de içine çekeceğinden eminim. Zaten annesinin Jojo’ya söylediği şu söz de
filmin en temel mesajı gibiydi:
“Aşk dünyadaki en güçlü şeydir Jojo, başına gelince
anlayacaksın, hissedeceksin, acı gibi, midende sanki kelebekler varmış gibi…”
Hepinize midenizde kelebekler varmış gibi hissettirecek ve
Jojo gibi sizin de hayatınızı değiştirecek bir aşk dilerim.