Ramy: Büyük meseleleri küçücük anların içine sığdırmak

Ramy: Büyük meseleleri küçücük anların içine sığdırmak
Kimlikler, kimliklerimiz. Hayatımızı derinden etkileyen ve biz daha dünyaya gelmeden üzerimize yapıştırılan, bazen çıkarıp atmak isteyeceğimiz bazen de ölümüne savunacağımız değerler.  Çok az kişi kendisine yapıştırılan kimliğin dışına çıkmıştır. Günlük yaşantımızda bir önemi olmayan ama kriz anlarında, insan olmamız gerektiği anlarda çoğumuzun insan olmak yerine sarıldığı dayanaklar. Çünkü insan olmak, insan kalmak zordur. Çünkü kimlik dediğimiz şey yaşamayı kolaylaştıran bir şeydir. Düşünmenin gerekmediği bir konfor alanı sağlar sana kimliğin. Senin yerine düşünülmüş, karar verilmiş, hükme bağlanmış bir sürü yargıyı hazır olarak bulursun önünde. Karar verilmiş hükme bağlanmıştır çoğu şey. Nedir hükme bağlanan diye soracak olursanız bunlar genellikle başka kimlikler ile nasıl ilişki kuracağınızı belirleyen yargılardır. İnsan ortak paydasında buluşmak bu kimliklere sımsıkı sarılanlar için hayli zordur. Çünkü dünyayı kimliklerinin bakış açısı ile o kimliğin dar çerçevesinden görürler. Çerçeve daraldıkça tehlike de artar. Amin Maalouf’un “Ölümcül Kimlikler” adlı kitabında irdelediği gibi bazen de ölümcül hale gelebilirler. Dünya tarihi bunun örnekleri ile dolu ne yazık ki.

Ramy, Amerika’da azınlık olarak yaşayan “Müslüman” kimliğine sahip bir gencin hayat hikâyesini anlatıyor. Azınlık olmak benim gibi birçok insanın nasıl bir his olduğunu bilmediğimiz bir gerçek. En azından bu kadar büyük ölçüde bir azınlık hissi diyelim çünkü insan bazen fikri anlamda da azınlık hissine kapılabiliyor. Dizinin başrol oyuncusu Ramy Youssef kendi hayat hikâyesinden yola çıkarak yazmış senaryoyu. Bana düşündürdüğü şeyleri paylaşmak istedim. Bir yandan da yazarak düşünmekti amacım. Öncelikle bu bir komedi dizisi. Kahkahalar attığım bir sürü sahne oldu ve o sahnelerin altında Ramy’nin Amerikan kültürü ile Müslüman kimliği arasındaki sıkışmışlığı vardı. Sonradan düşündüğümde bu sahnelerin trajikomik olduğuna karar verdim. Ramy Youssef bize o sıkışmışlığı öyle güzel yansıtmıştı ki geçen sene Golden Globe'da bu performansı En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görülmüş.

Dizi, Ramy ve ailesi özelinde hem Amerika’da azınlık olmanın hem de Müslüman kimliğine sahip olmanın getirdiği zorlukları ince ince işliyor. Öyle anlar var ki bir sahne öncesinde gülerken bir sahne sonrasında sizi adeta yere çiviliyor. Hele 11 Eylül döneminde geçen bir bölüm var ki doğuştan sahip olduğu kimliğin bir çocuğun omzuna ne ağır yükler yüklediğini anlıyorsunuz ve düşünüyorsunuz. Benzer şeyleri dünyanın herhangi bir coğrafyasında yaşayan kaç kişi var? Müslüman bir toplum içinde yaşayan farklı dinlerden olan azınlıklar acaba neler çekmiş diye sorgularken buluyorsunuz kendinizi. En azından ben kendi özelimde bunları düşündüm. Ülkemi, ülkemin insanlarını düşündüm. Yaşanan acıları, çocuk yüreğinde açılan yaraları… Evet, bunları bana düşündüren bir komedi dizisiydi. Bazılarının gülüp geçeceği bazılarının -belki- öfkeleneceği bir dizi bana bunları düşündürttü.

Ramy aslında bir kendini bulma hikâyesi. Amerika’da Müslüman olarak yaşamaya çalışan bir gencin her iki kültür arasında sıkışıp kalmasının hikâyesi. Bu sıkışmışlık içinde debelenen Ramy bulunduğu durumdan kurtulmak için çeşitli atılımlara giriyor. Çoğu kendi için fiyasko ile sonuçlansa da kim olduğunu bilmek çabasından vazgeçmiyor. Her deneme kendi içinde yeni keşifler barındırıyor. Öyle küçük anlar ile öyle büyük meseleleri irdeliyor ki hepimizin hayatında bir benzerini bulabileceğimiz, insana dair soruları deşiyor kimseyi incitmeden. Gerçek anlamda insan olmanın kimliklerden azade, yalın bir şekilde insan olarak kalabilmenin ne kadar meşakkatli ve önemli olduğunu hatırlatıyor. Hatırlatmak; insan olmayı, insan kalmayı hatırlatmayı becermek de dizinin en büyük başarısı oluyor.

Bir başka başarısı daha var dizinin. Hikâyesini anlatırken hiç acele etmiyor. Büyük olaylar ile süsleme derdine girmiyor. Büyük olaylar yerine güçlü bir karakteri hikâyenin merkezine oturtuyor. Karakter iyi yazılmış olunca savrulma da, tutarsızlıklar da olmuyor. Sakin sakin anlatıyor derdini ama bu derinliği olmadığı anlamına gelmesin. Kendinizi etrafınızdaki dünyayı sorgulatacak ama bir yargıya da vardırmayacak anları bırakıyor kucağınıza. Ramy gibi siz de soruyorsunuz ben kimim diye. Ne yapmalıyım? Bu dünyadaki amacım ne? En iyisi teslim olmak mı? Peki, neye teslim olacağız?

Kendinize sorular sorduran hikâye güçlü hikâyedir. Biz de böyle güçlü hikâyelerin peşinden gitmeliyiz. Ramy karakterinin ismini değiştirip İstanbul’da yaşayan biri haline getirseniz hikâye özünden hiçbir şey kaybetmez. Aynı sorgulamaları farklı şekilde yapan bir sürü genç tanıyorum etrafımda ama bizim gençlerimizin dertleri içerik üretenlerin ne kadar umurunda bilemiyorum. Bu konuyu pek dert edinmiyorlar galiba. Dert edinseler de Ramy gibi güçlü bir karakterden ziyade büyük ve ilginç olaylar onların dikkatini çekiyor şimdilik. Bu da Hakan: Muhafız gibi oradan oraya savrulan bir karakter ortaya çıkmasına sebep oluyor. Anlayıp empati kuramadığımız karakteri de izlemek istemiyoruz. İçinde yaşadığı dünya her ne kadar ilginç ve fantastik olsa da. Ramy dizi olarak içerik üreticileri için -anlamak isteyenlere- içinde büyük dersler barındırıyor.

Siz de hayatınıza yeni bir insan katmak, dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir insanın bizle benzer dertlere sahip olduğunu deneyimlemek istiyorsanız Ramy’i izlemenizi tavsiye ederim.

Hulu orijinal yapımı olan dizinin ilk sezonu BluTv’den izlenilebilir.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER