Günümüzde malumunuz,
“Netflix Original” etiketine sahip olmak adeta bir seyirci mıknatısı, prestij
malzemesi haline geldi. Peki bu ışıltılı titr nasıl kazanılıyor? “Netflix
Original olunmaz, doğulur,” diyebilir miyiz?
Hayır. Netflix’in kendi
ürünüymüş gibi sunduğu pek çok ürünün altında aslında bambaşka şeyler var. İşe
en basitinden başlayalım: Netflix’in bir yayın platformu olarak bir yapım
şirketine sipariş ettiği içerikler. Daredevil, Jessica Jones gibi Marvel Studios
ürünleri örneğin. Ya da taşeron gibi tuttuğu, prodüksiyon faaliyetlerini
yüklediği kendi yapımlarını da bu kategoride sayabiliriz. Orijinal içerik
oyununa ilk girdiği dönemlerde, dünyanın neredeyse her yerinde faaliyete
geçeceği vizyonuna sahip olmadığı için belki de, stüdyolardan global hakları
almıyorlardı. Bu yüzdendir ki House of
Cards, Orange is the New Black
gibi diziler Digiturk’te yayınlanabildi ve yeni sezonlar Amerika’yla aynı anda
bizim Netflix’imizde arz-ı endam edemedi. Sonradan akıllanmış olacaklar ki, bu
durum artık hemen hiçbir şekilde görülemiyor. Netflix bir projeyi satın
aldığında, aktif olduğu her ülkedeki haklarıyla birlikte alıyor.
Netflix son yıllarda bir
“kurtarıcı”, bir “kahraman” olarak görülmeye başlandı. İptal edilen her dizinin
hayran kitlesi, sosyal medyada kampanyalar düzenleyip yeni bölümleri Netflix’in
sipariş etmesi için adeta yalvarıyor. Bu durumun gerçekleştiği örnekler mevcut.
Ve diziler bu sayede “Netflix Original” etiketine sahip olabiliyorlar. Lucifer bu kervanın son örneği. Daha
önce de The Killing ve Longmire gibi örneklerini gördük.
Bittikten belli bir zaman geçtikten sonra yeni bölüm siparişi verdiği işler de
var. Arrested Development, hayranlara
önce büyük sevinç çığlıkları attıran, sonra da
dev hayal kırıklığı küfürleri ettiren bir şekilde Netflix’te geri
dönmüştü. Black Mirror da benzer bir
etkiyle, Netflix sayesinde hala karşımızda.
Son olarak, yerel pazarda
başka bir yayıncının yayınladığı; ama geri kalan bölgelerde Netflix’te yer alan
içerikler de “Netlix Original” olarak sayılıyor. Star Trek Discovery ve Riverdale’i
bunlar arasında sayabiliriz. Netflix bazen sadece hazır bölümleri satın alan
taraf oluyor, bazen de It’s End of the
Fucking World’deki gibi yapım ortağı oluyor.
Yani uzun lafın kısası,
Netflix denizinde orijinalliğin eşi bulunmaz bir özelliğe tekabül etmediğini,
pek çok “öyle olmasa da öyle” Netflix Original’ın bize bu titrle sunulduğunu
söyleyebiliriz. Zaten bize düşen izleyip keyif almak değil mi? Herhalde bir
diziyi Netflix Original olduğu için değil, ilgi çekici olduğu için açıp
sezonunu iki günde mideye indiriyoruz, değil mi? O halde herkese iyi seyirler,
orijinal içerikler dileriz.