Şubat ayında başlayan dizinin sezonu altı bölümden oluşuyor. Channel 4 kanalında yayınlanan diziyi Bathsheba Doran hazırladı. Bölümler Netflix Türkiye’de de bulunuyor. Diğer ikisinin aksine dönem draması. Başrolde Emma Appleton, Michael Stuhlbarg, Luke Treadaway ve Keeley Hawes yer alıyor.

1945’te, İkinci Dünya Savaşı’nın yeni bittiği bir zamandayız. Savaş sonrasında toparlanma sürecine giren ülkede belirsizlik hakim. Seçimlerden İşçi Partisi galip çıkmış, Winston Churhill'in başını çektiği Muhafazakar Parti yenilgiye uğramış. Hikaye yine Londra’da geçiyor.

Değişen yönetimle birlikte Birleşik Krallık'ın Sovyet yönetimine yaklaşmasını istemeyen A.B.D. için çalışan Ajan Rowe, kabinedeki Sovyet ajanını bulmakla görevlidir. Kabine için çalışan genç devlet memuru Feef Symonds’ın karşısına çıkarak ondan kendisine yardım etmesini ister. Feef'in bunu kabul etmesi aynı zamanda kendi devletine karşı çalışması anlamına da gelmektedir. Ancak belli bazı sebeplerden kabul etmek zorunda kalır. Kendiini açığa vurmadan gerekli bilgileri öğrenmenin ve ajanı bulmanın yolu İşçi Partisi’nin yükselen yıldızı Hugh Fenton’dan geçmektedir.

* The Traitors tabii ki türü baştan keşfetmeyen bir dizi, yeterli olanlardan. Tahmin etmesi zor olmasa gerek, belli bir milliyetçilik dozu ve Sovyet karşıtlığı var. Daha doğrusu herkes bize karşı tavrı daha hakim bir dönem dizisi. Bana artık bünyem alıştığından dolayı batmadı.

Luke Treadaway'i ve Keeley Hawes'i izlemeyi seviyorum, burada da memnun kaldım. Bu sefer The Little Drummer Girl'le karşılaştırma yaptığım oldu (Alexander Skarsgård seviyorsanız tavsiye olabilir). Bu, ondan bir tık daha iyi. Çünkü bence Emma Appleton biraz daha iyi, yoksa hikaye bazında pek de farklı değiller.

Sezonun orta kısmı göreceli yavaş ilerlediği için toparlayamayacaklarını düşünsem de son iki bölümde gaza basıp topluyorlar. Sezonunu devam etsek de olur etmesek de olur tarzı sorun olmaz bir şekilde tamamlıyor. Ama MotherFatherSon gibi mini dizi olarak kalacağını düşünüyorum.