İnsanları yargılamak çok kolay değil mi Kuzgun izleyicileri? Bir insanın bir başkasına yafta yapıştırması çok kolay. Gerçek hayatta ne oluyorsa, dizilerde de onları izliyoruz. Dizilerdeki karakterler mini ütopik evrenlerin insanları olmaktan çıkıp adeta hayatımızdan biri haline geliyorlar.
Bir insana yafta yapıştırmak ne kadar kolaysa, o yaftadan arınmak, üstüne yapışan o kötülüğü temizlemek bir o kadar zor. On üçüncü bölümde, hayat onlara diğer güzel yüzünü gösterirse Kuzgun ve Dila’nın birbirini nasıl sevebileceğini izlemişken on dördüncü bölümde hayatın Dila için nasıl alt üst olabildiğine, Kuzgun’un ise nasıl maşa olabildiğine şahit olduk. Kuzgun, Dila’yı “hain” diye yaftalamakta çok hızlı hareket edip çok ani kararlar verdi. Daha önceden öfkeyle hareket edecekken (Bknz: Kesik’in ölümü) Terzi Derviş / Behram tarafından öfkesini dindirmesi ve akıllıca hareket etmesi için yönlendirilmiş Kuzgun, bu defa tam tersi şekilde hareket etti.

Daha o yüzüğün ağırlığı altında çok ezileceksin Kuzgun Cebeci
İnsan her doğru bildiğine körü körüne inanmalı mıdır sizce? Sorgulamak yanlış mıdır? Çok zeki olduğunu varsaydığımız Kuzgun, kendi içinde vicdani hesaplaşmalar geçirse de sürekli elinde yüzüğünü evirip çevirse de kurşunların önüne atlayıp kendini ölümden kurtaran karısını 3 dakika içerisinde “hain” ilan edip, babasının ölümüne dolaylı olarak da olsa sebep olan “dedesine” bu durumu yetiştirerek feci şekilde can sıktı bu hafta. İnsan riskli bir işe girişmeden önce biraz sorumluluk alır, biraz ileriyi düşünür.
Dila tam da herkesi önüne alıp Kuzgun’a bu kadar sahip çıkarken başına gelenleri hak etti mi bu kadar? Bilemiyorum. Evet belki Kuzgun kendisine kızmakta kısmen de olsa haklı, keşke Kudret hikayesini Kuzgun’a gelip anlatmış olsaydı… Ama bu hafta başına gelen bu kadar kötülüğü, bu kadar acımasızlığı hak etti mi diye soracak olursanız, yanıtım hayır. Babasına “Kuzgun’u seviyorum” derken neler hissettiğini anlıyorsunuz. Kocasından en çok nefret eden adam babası olmasına rağmen, ona açılması ve babasının da çok sevdiği kızı için nefretinden vazgeçmesi muhteşem bir ayrıntıydı.

Hayatınızda bulaşmamaya dua edeceğiniz işler suyla ortaya çıkan bir mürekkebe mi bağlı yani?
Ali’nin babasını türlü katakullilerle hapisten çıkarması tabii ki adil bir durum değil. Evet, Rıfat’ın hapiste kalarak cezasını çekmesi gerekiyordu, bu konuda herkes mutabık. Hatta Dila bile babasına resti çekerek, kendini olan bitenden ayrı tutarak babasının cezasını çekmesine razı olduğunu söyleyebiliriz. Kudret’e telefonu iade eden Dila, geçmişine bir çizgi çekip Kuzgun ile bir gelecek yazmaya çalışmışken, Kuzgun’un Dila’yı yanlış anlaması ikisi açısından da başlarına gelebilecek en kötü şey oldu.
Ali, yeni yeni sevmeye başladığım bir karakterdi. Oysa Füsun ile oynaşmaları, Seda’nın Kartal’a Ali ile olan ilişkilerinin evveliyatını anlatması Ali’nin artık çok sevilesi bir yanı olmadığını kanıtlar gibi. Seda’yı gerçek anlamda sevmediği, üstelik onu önceden de aldattığı düşünüldüğünde aslında Rıfat’ın yanılmadığı ve Ali’nin çok zayıf karakterli biri olduğu ortaya çıktı. Seda ise sevgiyi arayan, ama maalesef ikinci plana itelenmiş bir insan. Kartal ile bu haftaki yakınlaşmaları dostlukları, klişelerle dolu olsa da onları kendimize daha da yakın hissetmemize neden oldu.
Öte yandan Kumru… Bu hafta, o çok sevdiğim Kumru da kendinden nefret ettirecek hareketlere imza atmayı başardı. Kendince Dila’yı oyuna getirip baskın yaptırmalar, sonrasında Cihan’ı zor duruma düşürmeler ve en sonunda da Cihan'la ikisinin geçirdiği korkunç kaza. (Burada bir parantez açıp, Ali’nin Kuzgun’un ölümü için planladığı bu kaza ile ne kadar yüz karası ve ne kadar cani olduğunu tekrar belirtmek isterim.) Kumru yapmaması gereken her pisliği yaptı bu bölüm, yenilir yutulur cinsten değil hem de. “Ben gazeteciyim” demekle insan gazeteci olmaz. Mesleğe hakaret. Çok değil, 80’lerdeki 90’lardaki gazetecilerin bu mesleğe atılırken yaptıkları araştırmalar sizin internet ile bir tık ötenizde ya da başkalarının evine soktuğunuz dinleme cihazları ile elde edilmiyordu Kumru Cebeci. Bir insan mesleğine bu kadar da hakaret etmez.

Gazeteci olduğunu iddia eden bir süprüntü sadece…
Gelelim Behram Adıvar’a. Yok “Bilgin’ler tekerime çomak soktu”, yok “Dila yaptıklarının hesabını verecek ya sen öldürürsün ya ben” demeler. Hem torununla evlendir, bunun bir stratejik evlilik olduğunu iddia et, hem de adamın karısını öldür. Yok öyle yağma Behram Adıvar. Dünyanın en büyük kötülüğünü yaparak, James Bond serisindeki kötülere taş çıkaran bir hareket yaptın: Bir insanın gözleri önünde ölümüne neden oldun (Casino Royale izlemeyen varsa izlemelerini tavsiye ederim, güzel film). Hatta kendi eliyle “öldürtmüş oldun”. Dila kendi babasının canına kıymanın vicdan azabıyla yanacak uzunca bir süre. Tam iyilik meleğine dönüşen bir kadın, öfke ile yanacak senin yüzünden. Öte yandan Rıfat ölmeden önce Dila’ya “sen yapmadın” deyip peşi sıra bir de “Kuzgun” diye eklese herhalde kalp krizi geçirebilirdik… Ancak Rıfat’ın bu durumda Kuzgun’un parmağı olmadığını anlamış olması da mümkün. Dila zaten yeğeni, kardeşi ve babası ile tehdit edildiğinde bunun Behram olduğunu akıl etmişti.
Kuzgun, kendisi Rıfat’ı tutsak olarak alıkoyacakken dedesinin kendi planını hiçe sayıp yeni bir planı uygulamaya koyması ile hayatının en büyük şoklarından birini yaşadı. İçten içe sevdiği ama affedemediği kadının babasını öldürmek niyetinde değildi. Amacı onu alıkoymaktı. Gel gör ki evdeki hesap çarşıya uymayabiliyor. Hele de bu çarşı Behram Adıvar gibi içi kararmış bir adamsa.
Bu noktadan sonra işler hem Kuzgun hem de Dila için daha da güç olacak. Dila ve Kuzgun çıkmazı, sadece merdiven çıkılan bir yokuş olarak kalmayacak, ilişkileri de yokuşa girecek. Kuzgun eğer Kumru’nun yaptığı pisliği Cihan’dan öğrenmezse veya Dila’nın aslında kendisine ihanet etmediğini öğrenmezse işler daha da içinden çıkılmaz birer düğüme dönüşecek. Selçuk’un Ferman’ın adamı olmasından, Kudret’in gücünden ve yapacaklarından bahsetmiyorum bile. Varın siz düşünün gerisini.
Bu haftanın en kötücül insanlarını sıralayacak olursak:
En kötü insan: Kızına babasını öldürten Behram Adıvar iğrençlikte bir numaralı sırayı alıyor.
Kalbi en çok kararan insan: Kuzgun. Elini kalbine götürüp vicdanını dinlemediği için en çok kınanan da o oldu.
Öfkeden gözü dönen: Kumru. Sorumsuzlukları ve mesleğine ettiği hakaret ile bu haftanın en gözü döneni Kumru oluyor.
En karaktersiz: Ali. Kuzgun’u araba kazası ile öldürtmeye çalışması, babasını katakullilerle hapisten çıkarması, Füsun ile karısını aldatması… Daha ne söylenir ki, tüm iğrençlikler bir arada.
Sezon finaline iki bölüm kalmış sevgili dizimizin karakterleri bir garip dönemece giriyor… Senaristler bizi nasıl şaşırtacak bakalım haftaya?
Sevgiyle kalın.