4) Mrs. Wilson
The Affair dizisindeki rolüyle Altın Küre kazanan Ruth Wilson'ın babaannesinin yaşadıkları üç bölümlük mini dizi olarak ekrana geldi. Dolayısıyla elimizde bir gerçek hayattan uyarlama dizi daha var. Hatta başrolü de bizzat Ruth Wilson üstlendi.
Alison Wilson, 20 yıllık kocası Alec Wilson‘ı kaybeder. Asker, yazar ve ufak tefek bazı işlerle meşgul birisi olarak bilinen Alec'in ölümünün ardından toparlanmaya fırsat bulamadan hayatı daha da altı üst olur. Çünkü meğerse Alec, boşandığını sandığı eşi Gladys ile hala evliymiş. Hatta onlarla bağını hiç koparmamış, Gladys'in de ondan haberi olmamış. Dolayısıyla kendisiyle yasal olmayan bir şekilde evlenmiş. Üstelik bu kadar değil! Dizi devam edip de Alison, Alec'in gizlediklerini keşfettikçe (skalayı epey geniş tutun) aslında kocasını çok az tanıdığını fark ediyor.
Mrs.Wilson, hem Alec'in yediği haltlar sayesinde hem de Ruth Wilson'ın oyunculuğuyla öne çıkan bir dizi. Sonunu da düzgün bir şekilde bağlıyor. Tabii ki tavsiyedir.
5) A Discovery of Witches
Deborah Harkness’ın Ruhlar Üçlemesi serisi dizi oldu. İlk sezonu malumunuz birinci kitap "Cadıların Keşfi"ne dayanıyor. Böylece karşımıza nur topu gibi vampirli, cadılı, iblisli yepyeni bir dizi geldi. İkinci sezon onayı aldığından ekrana dönüş yapacağı da kesin. Başrollerinde Matthew Goode ve Teresa Palmer yer alıyor.
Hikayeye Oxford'dan başlıyoruz. Genç akademisyen Diana Bishop, tesadüfen ve gizemli bir şekilde çok uzun süredir aranan eski bir el yazmasını buluyor. Bu da hem bir sürü karışıklığa sebep oluyor hem de onu birçok kişinin öncelikli hedefi haline getiriyor. Bu yolda yardım aldığı kişiyse vampir Matthew.
A Discovery of Witches, bahsi geçen fantastik türlere yer vermesinin yanında "romantik" tarafıyla da öne çıkıyor. Bazen Fifty Shades of Grey, arada Twilight falan derken idare ediyoruz. Ama izlerken dozunu kaçırmadan hallettiklerini düşünmüştüm.
6) McMafia
Suç draması türünde bir proje ve bu da roman uyarlaması. Misha Glenny’nin 2008’de piyasaya çıkan aynı isimli kitabından uyarlandı, ilk sezonu sekiz bölüm sürdü ve ikinci sezon onayını aldı. Başrolde kendisini pek sevdiğim
James Norton yer alıyor.
Mafya ilişkileri nedeniyle Rusya'dan sürgün edildikten sonra İngiltere'ye yerleşen bir ailenin üyesi olan Alex Goodman, kaçmak istese de ailesinin geçmişi kendisini ve kız arkadaşını avlamaya başlıyor. Londra’dan Moskova’ya, Dubai’den Mumbai’ye, Afrika’dan Amerika’ya kadar uzanan ve Balkan kökenli kaçakçıları, Rus mafyasını, Pakistanlı uyuşturucu tacirlerini ve Meksikalı kartelleri içeren bir dünya var önümüzde (İnanmazsınız ama her yerden fırlıyorlar işte böyle). Merkezinde de Alex.
McMafia aslında çok yönlü bir drama ve Alex'in doğru yolda kalma mücadelesinde yaşadıklarını anlatıyor. Ama bunu yaparken acele etmeyip hikayesini çok da hızlı bir tempoda ilerletmiyor, bu da bazılarına dezavantaj gelebilir tabii ki. Benim için problem olmamıştı.