The Protector: İstanbul'un son muhafızı Hakan

The Protector: İstanbul'un son muhafızı Hakan
Dünyanın pek çok ülkesinde kendi dizisini yapan Netflix'in Türkiye pazarına girişini ve ilk dizisini yapmasını, ardından da ekrana getirmesi büyük bir sabırla bekleyenlerden birisi olduğumu söyleyebilirim. Netflix her şeye rağmen kaliteli yapımlarıyla sektöre olan katkısı inkar edilemez önemli bir platform. Az gittik uz gittik derken nihayet The Protector'ı, yani Hakan: Muhafız'ı bugün itibarıyla izleyebildik.

İlk sezonu gününde bitiren kişilerden birisi oldum. Bu da açıkçası çok zor olmadı, çünkü bölümleri ortalama bir Netflix dizisinin aksine 31-45 dakika aralığındaydı. Doğruya doğru 33 dakikalık Türk dizisi bölümü izlemesi cidden çok güzel oldu. Kapanış jeneriğini çık daha az sürüyor hatta. Öncelikle sezon gelmeden var olan beklentimi epey düşürdüğümü itiraf etmem lazım. Bu da biraz fantistik öğelerin olduğu yapımların üstesinden pek de iyi gelemememizden dolayı, biraz da gördüğüm bazı eleştirmen yorumlarının veya tanıtımların kendisinden kaynaklı (Mesela dün yayınlanan hançerli kısa video kimin fikriydi allasen?).

The Protector, sezonuna genel olarak baktığımızda haliyle beklentimi aşan bir yapım oldu. İzlerken "Azıcık The Defenders, azıcık Luke Cage, azıcık Iron Fist, biraz Da Vinci'nin Şifresi, biraz da Harry Potter esintisi var," edasında izledim. Bu da esasında kötü bir durum değil. Okumadığım için bir karşılaştırma yapamasam da Türkçe bir romandan uyarlama olduğunun farkındayım.

The Protector'ın süresi dışındaki pozitif taraflarından birisi "İstanbul". Daha doğrusu tanıtımı. Neredeyse İstanbul virali gibi dizi çekmişler desem olur hani. Bir diğeri "müzikleri". Örneğin rap müzik sever birisi olduğumu söyleyemem, dolayısıyla ilk başlarda pek de ciddiye al(a)mamıştım. Ama ilerleyen zamanlarda bir de sahneye uygun farklı seçimler çıkınca diziyi izlemesi daha güzel olmaya başladı.

Dizi, elbette diğer taraftan aksaklıklara da sahip. Bazı yerlerde oyuncuların cümleleri "tonlaması" veya "vurgusu/vurgusuzluğu" insanın kulağını resmen tırmalıyor. Kağıtta ne varsa dura kalka öylece söylemişler sanırsın... Hatta bu nedenle ekipte yabancı bir senaristin yer almasının etkisi var mı diye düşündüm.  Öteki yandan efektlerde iyi işler çıkardıkları sahneler varken diğer yandan böyle bir sahne (cidden bu neydi?) de var mesela. Not: Luke Cage 1x04, benzer bir sahne. 

Bir de ortaya karışık durum var, "senaryosu/hikayesi". 4. bölümün sonunu normal bir Türk dizisinde izleyebileceğimizi elbette hiç zannetmiyorum. Sansür olmamasının faydasını görmüşler ve becerebildikleri ölçüde cesur davranmışlar. Yaşamayanlar'daki virgül niyetine kullanılan küfürlerin aksine The Protector'dakiler rahatsız edici değildi mesela. Ayrıca karakter öldürürken ellerini korkak alıştırmamışlar. Normal bir ekran dizisinde mümkün değil ölmeyecek adam burada üç bölüm içinde mefta olabiliyor.

Yine de sezonun genelinde bir tahmin edilebilirlik olduğunu inkar edemeyiz. Çoğu zaman ne olacağını merak etmeye gerek bile duymadım, çünkü biliyordum. Ayrıca "kapanış bölümü" sezonun pembe dizi kalitesine en yakın bölümüydü. Hani biraz daha zorlasalar artık rahatsız olacaktım diyebilirim. Bu arada ikinci sezona malzeme bıraktıkları bir kapanış yapmış. Dizinin basın toplantısında ikinci sezon onayını resmen duyurdular zaten ve bizim medyadaki haberlere bakarsak yazın devamını çektiler bile. Geriye de beklemesi kaldı.

Velhasıl The Protector, bu haliyle özellikle de bir ilk deneme için yeter bana. Gerisini yeni sezonda toplamaları dileğiyle. 

Ek: Diziden alıyorum, çünkü hoşuma gitti: Hayat sana veya'yı sunuyorsa onu ve yapacaksın yoksa ömür boyu yerinde sayarsın.

Ek 2: Göründüğü süre boyunca Polis Tekin'i oynayan Mehmet Yılmaz Ak'ın çok iyi iş çıkardığını belirtmem lazım. Daha fazla süresi olan bir karakter olsa belki de MVP seçebilirdim.  

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER